Thomas Jefferson’dan Mahatma Gandhi’ye kadar evrenselleşen ve bizlerin Türk eğitim sisteminde dahi iyi bildiğimiz bir belgedir Magna Carta. Ama neden önemlidir? Kimler arasındadır? Daha da önemlisi günümüzde bile pek çok ulus için nasıl oluyor da hala önemini koruyor? Yıldönümü 15 Haziran’da ben de birşeyler demek isterim.
1199 ile 1216 yılları arasında hüküm sürer Avon Ozanı Shakespeare’in eserlerine konu olmuştur kötü Kral John, Yurtsuz John. Tarihin en kötü hatta korkunç hükümdarlardan bir olduğu söylenir. Kim bilir? Tahta çıkması beklenmediği için Yurtsuz Kral anlamında John Lackland denilir kendisine. Ancak, İrlanda’da canavarlaşan John’un eşini hapse attığı, kendisine karşı çıkanları açlığa mahkum ettiği, ağır vergiler koyduğuna bakılırsa öyle gibi görünüyor.
Magna Carta ise güçlü baronların bu kralın ülkeyi nasıl yöneteceği konusunda müzakereye zorlamalarından doğmuştur.
Kral ve baronlar 1215 yılının Haziran ayında müzakerelere başlarlar. Runnymede Çayırı’nda buluşurlar ve anlaşma metni kralın katipleri tarafından kaleme alınır. Taraflar eşit olmadığı için kral anlaşmayı imzalamaz, onaylar…İngiliz kralı, İrlanda lordu ve Normandiya dükü olarak. Onun için İngilizce kaynaklarda sealed/mühürlemek olarak geçer. Neticede Magna Carta ortaya çıkar, günümüze kadar da liberal bakışın, demokratik yönetimin, hukukun üstünlüğü anlayışının ve özgürlüğün sembolü olur.
Efsanevi başbakan Winston Churchill daha sonra Magna Carta için ‘hak ve özgürlüklerimiz için atılan en önemli adımdır’ der.
Yine de anlaşma barış getirmedi elbette, çünkü Papalık dedi ki ‘Anlaşma geçersizdir’, ayrıca Kral John bir yıl sonra dizanteriden öldü. Zaten krallığın merkezi Londra Kulesi iken neden Windsor yakınlarındaki Thames Nehri kenarında bu çayırlık seçilmiştir diye sorabilirsiniz. Çünkü Thames Nehri kenarındaki çayırlık çamurludur ve görüşme esnasında tansiyon yükselirse taraflar birbirini öldürmesin diye alınan bir önlemdir.
Thames Nehri’nde balık avlama hakkının düzenlenmesinden özgürlüklere, mülk edinme hakkından haciz işlemlerinin yürütülmesine kadar pek çok konuda hukuki düzenleme getiren 63 kısımdan oluşur. İki tanesi Milli Kütüphane’de, biri Lincoln Kalesi’nde ve diğeri de Salisbury Katedrali’ndedir. Milli Kütüphane 2015 yılında 800. yaş gününde parşömen üzerine yazılı metni ziyarete açmıştır.
Günümüzde bütçe kanunları bile Magna Carta’ya dayanır, çünkü kral parlementodan izin almadan harcama yapamaz maddesi de vardır Magna Carta’nın.
İlginç bir durumdur ki mafyalaşmanın oluşması dahi Magna Carta’ya bağlanır, çünkü yargısız infaz hakkı elinden alınan kralların ve hükümetlerin bu eylemi sona ermemiştir elbette. Kendileri yapamayınca yapacak kanun tanımaz birilerine ihtiyaç vardır.
Bugün Magna Carta’dan geriye birşey kalmamış olabilir ama asıl ruhu devam ediyor. En can alıcı kısım adalet ve adil yargılanma hakkıdır ki bugün en çok ihtiyaç duyulan şey değil midir?
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde, Masumiyet Karinesi olarak bildiğimiz ‘Habeas Corpus İlkesi’nde hep onun etkisi vardır.
Herkes…ama herkes…kanun önünde eşittir, adil yargılanmalıdır, buna seçilmiş ve atanmış tüm yöneticiler dahildir. Hukukun üstünlüğü esastır ve kimse onun üzerinde değildir.
Ne şahane imiş…
Bugün hukukçu veya siyaset bilimci olmanıza gerek yoktur kıymetini anlamak, Runnymede Çayırı’na inip ordan Windsor şehrine, kalesine yürümek ve özgürlüğün ne pahasına elde edildiğini koklamak için. National Trust isimli Ulusal Vakıf tarafından korunan Magna Carta Anıtı ile civarda Hava Kuvvetleri Anıtı ve JFK Anıtı’nı da unutmayın derim.
Dilerim Magna Carta Anıtı ve çevresinde yapılacak bir yürüyüş sizde tarifsiz duygular uyandırsın…