Westminster Şehri sokak lambalarına kimin aşkı kazınmıştır?

Bu soru bana bir yürüyüş gezisi sırasında sorulduğunda hiçbir fikrim yoktu ancak öğrenmek ve kadınlarla pantalonu tanıştırarak erkeklerin işlerine talip olmalarını sağlayan kişiyi, Coco Chanel’i, doğum yıl dönümünde anmak için gerekçe oldu…teşekkürlerimle anlatmak isterim.

Westminster şehri Coco Chanel ve Westminster Dükü arasındaki gönül ilişkisini sokak lambalarına mı kazıdı?

Bu soruyu sordunuz mu acaba bir gün kalabalık bir anda ışığın yanmasını ve bir an önce karşıdan karşıya geçmeyi beklerken?

21 kilometre karelik bir alanıyla Londra’nın Westminster’ı sokak lambalarında insan boyu mesafesinde birbirine geçmiş Coco Chanel isminin CC’sinin ve yanında zarif bir tarzda bir W harfi…Westminster Dükü mü?

Çok hoş bir rastlantı olsa da, değil!

Coco Chanel ile dük arasında uzun süren ve evlilikle sonuçlanabilir mi acaba diye endişe bile edilen bir gönül ilişkisi olmuş olsa da, değil!

Coco Chanel metreslik mertebesinden öteye gidememiştir. Fransa’da ‘irrégulière’ idi zaten ve bir aristokratla evlenmesi kabul edilemezdi. Kabul edilebilecek tek şey onları giydirmesi olabilirdi.

CC, ’City Council’ ve W ise ‘Westminster’ şehrine işaret eder, basit olarak. Yani Westminster Belediyesi…

Ama 10 yıl süren bu beraberliğin ‘zerafetin özünde sadelik vardır’ görüşüyle hareket eden Chanel’in sitilinde etkisi vardır denir. Bazıları İngilizce orijinalinden okuyarak ‘tweed’ demek istese de yıllardır Türkçe’de ‘tüvid’ deniliyor bu adını İskoçya’dan bir nehirden alan yünlü kumaş türüne.

Tweed suit bugün bile ünlü ünsüz tüm kadınlar tarafından tercih edilen bir şeydir. Şıklığın ve Türkiyeli kadınlar ayakkabı topuklarını abartsa ve tersini kanıtlasa da rahat yürümenin, iş kadını olmanın simgesidir. Modern çağın esnek ve dinamik kadınının temsilcisidir. Eskimeyen şıklıktır.

Chanel’in, dük ile balık avlayarak ve ava giderek geçirdiği İskoçya tatillerinde dükün av kıyafetlerinden ve ülkenin doğasından esinlenerek bu modeli ortaya çıkardığı bilinir.

88 yaşına kadar yaşayarak iki savaş deviren Gabrielle Bonheur Chanel…

Kokulara da ilgili olduğunu ve ‘kendi tarz kokusu olmayan kadın oracıkta biter’ dediğini ve dünyanın en pahalı parfümü 5 numaranın sahibi olduğunu biliyoruz ama oluşturduğu moda akımıyla kadınlara nasıl bir hediye sunduğunu? Kadınları korse korkunçluğundan kurtaran kadın olduğunu? Pantalonu kadınların aklına sokarak ata gerçek anlamda binmelerini sağlayan kadın olduğunu…?

Pantalon giyinmenin fonksiyonellik sunarak kadınların erkeklerin işlerine göz koymaya başladığını? İş kazalarının azaldığını, hızlı yürüyebilme ve bisiklete binerek daha kısa zamanda bir yere varılabileceğini?

Kadınların pantalon giymesi ile bisiklet sürmeleri arasında da bu tür hoş bir ilişki yatar.

Çünkü o kadınların savaş öncesi ama özellikle de savaş sonrasında ihtiyaçlarını ve hoşlarına gidebilecek şeyleri anladığını gösterdi. Başarısının altında fonksiyonelliği güzellik ve şıklıkla birleştirmesinin yattığı kabul edilir. Kadınların şıklık, zerafet ve kaliteden ödün vermeden daha rahat edebileceleri, daha az ödeyebilecekleri bir tarz geliştirdi.

Ayrıca; siyah rengin sadece yas tutarken giyilen bir renk olmadığını, havalı, klas, sakin ve serin olduğunu da gösterdi. Böylece, 1920’lere damgasını vurdu.

Eğer siyah rengin en asil renk olduğunu; beyazın ışık saçtığını; krem renginin sıcaklık hissi verdiğini; altın sarısının çalım ve gösteriş sembolü olduğunu ve kırmızının ise yaşamın tadı olduğuna inanıyorsanız hepsini Gabrielle Bonheur Chanel hanıma borçlusunuz.

Yolda yürürken bir gün karşılaşırsanız bu sokak lambalarına hoş bir gülümseme versin yüzünüze kadınların cemiyet hayatındaki etkilerini oluşturan kadını hatırlayınca…

‘…Güzelliğine ve nasıl göründüğüne önem veren kişi önce kalbi ve ruhuna el atmalıdır. Tek başına güzellik ürünleri işe yaramayacaktır’ dediğini de hatırlayarak…