Vesselam

Kardeşi Metin Kaçan’ın trajik ölümünden sonra Hasan Kaçan’ın “sen de suçlusun Meto. Gariban bir berberin, tamirci kalfası, ortakul mezunu oğluydun. Haddine miydi Ağır Roman yazmak” sözleriyle dile getirdiği hayıflanmasına takığım kaç gündür.

 

Kardeş kaybetmiş birine isyanını, öfkesini nasıl dile getireceğini öğretmek bana düşmez elbette ama, Hasan Kaçan’ın bu sözleri, şu acımasız sınıf savaşımında“kabuğuna çekilmediği” için kardeşine kızıyormuş gibi geldi bana. Takık oluşumun nedeni bu. Hasan Kaçan tabii ki böyle düşünmüyordur. Kardeşinin ölümünden dolaylı sorumlu tuttuğu kesimlerin kardeşi gibilere böyle baktığını anlatmak istiyordur. Muhtemelen.

 

Bu tipik bir “kenar mahalle” yakınmasıdır elbette. Peşinen belirteyim, hiç ama hiç de hoşuma gitmez bu tür “kendine vurmalar”. Kaçan’ın sözlerinde “özenilen gibi olmayı becerememekten” yakınma vardır. Emekçiye yönelik acımasız yargılarla da doludur ayrıca. Eşit olmadığı sınıfla eşit olmaktan, o sınıf bireylerinin yaptıklarının aynısını yapmayı, aynı okullarda okumayı, aynı meslek gruplarından birine mensup olmayı anlar sınıf bilincinden yoksun emekçi. Kaçan’ın da yaptığı bu. Sistemin içinde yer alsa tüm bu şikayetleri dile getirmeyecekti, şüphesiz. Kardeşi Metin Kaçan “gariban bir berberin, tamirci kalfası, ortaokul mezunu oğlu olmasaydı” başına bunlar gelmeyecekti diye inanıyor. Yani, kardeşinin sınıfsal çelişkilerin kurbanı olduğunu, “ulaşamadıklarıyla” açıklamak gibi bir dil tutturmuş.

 

“Solculuktan” İslamcılığa geçince, değerlendirmeler de değişiyor haliyle. Oysa hidayete ermiş biri olarak Hasan Kaçan meseleye, yani babasının berber, kardeşinin tamirci kalfası olma haline “nasip” demeliydi. Bu her şeyi açıklamaya yarayan sihirli bir kelime, malum. Ama o “solculuktan” kalma refleksle olmalı, “nasip” kavramına değil, Ahmed Arif’e sığınmış. “Bunlar engerekler ve çıyanlardır, bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları, tanı da büyü”. Oysa talihsiz Metin Kaçan’ın karşısına bu engerekleri, yılanları “çizilen kaderi” çıkarmıştır. Hasan beyin meseleye böyle bakması gerekmez miydi?

 

İmani tutarlılık kader kavramını sorgulayıcı lakırdılar ettirmemeli hidayete ermiş kişiye. Soykırıma uğrayan yahudilerin, bu insanlık faciasının sorumlularına nefreti, dini bütün yahudilerce hoş karşılanmaz. “Soykırım allahın istediği bir şeydi” diye karşı çıkarlar bu facidan yakınanlara. Tutarlılık budur. Hasan Kaçan, “olamamışlığı”, allahın iradesinde aramıyor belli ki. Madem böyle ne diye solculuktan vazgeçti? Hadi vazgeçti, ne diye her defasında sosyalistlere vurur?

 

Metin Kaçan “gariban bir berberin oğlu” olduğu için “yüksek sınıf mensupları”nca lince uğramış değil tabii. Ama bakın bir linç olduğu doğrudur. Medyamızın dili, genelin ortalama intikamcı duygularına hitap eder. Suçlunun da içinde bulunduğu durumu hesaba katmayan bir dil tutturmuştur medya. Bir tecavüz vakasına karışan Metin Kaçan ile suç ortağı Alp Buğdaycı için yapılan haberlerde Ağır Roman adlı müthiş bir roman yazmış olan Kaçan’dan “canavar romancı”, Buğdaycı’dan da “ve yardımcısı spiker” diye söz edilmişti. Nitelendirmeler, sınıfsal değilse de toplumsal kategorilendirmede pek de “ezik” sayılmayacak meslekler üzerinden yapılmış. “Berberin canavar oğlu” ya da “eğitimsiz spiker” dendiği falan yok.

 

Emekçilerin, içinde bulundukları durumu kendi konumlarına bağlayarak açıklamaları sınıfsal mücadelede ciddi bir sapmadır. Bu yakınmaları duyan genç bir emekçi, tüm mücadelesini, “yüksek sınıf” mensuplarına benzemek üzerine kurar haliyle. “Tek başına kurtuluş”un kodları buralardan çıkar.

 

Hasan Kaçan’ın yakınması, sitemi, hayıflanması (ne denirse artık) “seküler” yaşama itiraz tonu da taşıyor. Kardeşinin trajik sonundan bile bir “tebliğ” gerekçesi çıkarma fırsatını kaçırmadığını görüyoruz.. “Meto. İçin rahat olsun. Allah intikam sahibidir” cümlesi başka nasıl yorumlanır? Allah kulları için çizdiği kaderden başkalarını sorumlu tutuyor demektir bu. Bu nasıl imanlılıktır analam mümkün değil.

 

Talihsiz Metin Kaçan, 1995’deki o tecavüz olayından sonra da kabul görmüştü ağabeyinin eleştirdiği kesimler tarafından. Varoşların yansıması olan Ağır Roman, müzikal olarak da yayınlandı, dizi olarak da. Suç ortağı olarak gösterilen Alp Buğdaycı ,Kaçan’ın ölümü üzerine kendisiyle yapılan söyleşilerde, “orta sınıf ahlakına uymayan seyler yaşandı o gece” dedi bir kaç kez. “Gariban bir berberin oğlu” olmak, “yüksek sınıfların zevkleriyle” buluşmaya engel olmamış demek ki.

 

O vahim olayın faili olsaydı bile, aradan geçen yıllar içinde Metin Kaçan, artık o Metin Kaçan değildi bence. Ebedi suçlu yoktur çünkü. “İçinde yer aldığı” o kesimlerin ahlaki kodlarına bile uymadığı için dışarıda kalmış biriydi Metin Kaçan. Rezalet medyaya yansımasaydı, o kesimlerin “içinde” yer almaya devam edecekti. Hasan Kaçan, biraz da kardeşinin sınıf değiştirme çabalarına kusmalıydı öfkesini diye düşündüm bu yüzden.

 

Kötü niyetim yoktu.

 

Düşündüm sadece.