Varlık içinde yokluk...

Dün akşam İstanbul’da çok içten, samimi sohbetler yapma şansı buldum.

Karşımda bulduğum herkes birer başarı öyküsünün kahramanıydı.

Onları yürekten kutlayıp mutlu oldum ama eş zamanlı olarak ülkemde yaşananları düşününce ruhum simsiyah oldu.

Kuzey Kıbrıs son yıllarda mutluluğun değil, mutsuzluğun platformu oldu.

Yazıklar olsun, güzel adamızı bu hale getirenlere!!!

 

 

İSTANBUL- Dünyada genel olarak herkes yurdunu sever.

Yurdundan öte doğduğu topraklara farklı bir tutku taşır insanlar.

Kıbrıs sevdası da başkadır.

Bizim insanımız Kıbrıs’ı bir başka sevmesine seviyor da bu sevgisini göstermede zorluk yaşar.

Doğduğunuz topraklara sahip çıkmak, sahip çıkışı göstermek görev olmakla beraber insanın vicdanını da rahatlatandır.

Gösterilemeyen sevgi yüreğe taş gibi oturur.

O yüreğe oturan taş, yerine getirilemeyen görevi hatırlatır.

Hatırlattıkça da üzerek dürter.

***

Dünyanın dört bir yanında Kıbrıslı Türk var...

Kıbrıslı Türkü, Londra’da buldum...

Kıbrıslı Türkü, karlı bir kış günü Kanada’da Toronto’da buldum.

Kıbrıslı Türkü, Finlandiya’da Helsinki’de gene buz gibi bir kış akşamı buldum.

Kıbrıslı Türkü, bize göre dünyanın öteki köşesi olan Avustralya’da Perth, Sydney, Melbourne’da buldum.

Listeyi daha da uzatabilirim.

Bu kez de dün akşam İstanbul’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde buldum Kıbrıs Türkü’nü.

***

HAVADİS vesile oldu bu kez de.

HAVADİS’in haber paketini tanıtma programını başlattık.

HAVADİS, gazetecilerin gazetesi.

Dün akşamüzeri bir sohbet ortamında “Havadis’in patronu kim?” diye soruldu. “Biz gazeteciler” deyince karşımdaki insanın yüzündeki ifade çok hoşuma gitti.

HAVADİS, misyonunu biliyor... Misyonla bağlantılı vizyonunu da şekilleniyor...

HAVADİS, dikilitaş gazetesi değildir.

HAVADİS, Kıbrıs’ın değerlerine Kıbrıslı Türklerden koparmadan sahip çıkmayı ilke edindi.

HAVADİS için uzakta olan Kıbrıslı Türk yoktur.

HAVADİS için nerede Kıbrıslı Türk varsa orada Kıbrıs vardır. Kıbrıs neredeyse HAVADİS orada olmak zorundadır.

Gözden ırak olan gönülden ne zaman ırak olur?

Gözden ıraklık artık sorun değil.

İletişim teknolojisi dünyayı avucumuzun içi kadar küçülttü.

İletişim bilginin paylaşılmasıdır.

Bilgi, sadece bilgi sahibi olmayı besleme.

Bilgi, sahiplenmeyi, sahiplenme bağının gücünü de besler.

***

HAVADİS, bunların bilinciyle, etkileşimli bir anlayışla dışa açılma hamlelerini yapıyor.

Ankara’da büro açıldı.

Ankara bürosu, Kıbrıs’ı Ankara’ya, Ankara’yı da Kıbrıs’a taşıyacak.

İnternet ortamında haber siteleri var.

HAVADİS’in haber sitesi de var.

Ancak bildiğimiz gazeteyi okurlara, yurt dışındaki Kıbrıslı Türklere de ulaştırmanın yollarını arıyoruz.

Her sabah HAVADİS’i ellerine aldıkları zaman mürekkep kokusundan öte Kıbrıs’ın yasemin, Kıbrıs’ın nergis, Kıbrıs’ın şinya kokusunu almalarının çok önemli olduğu konusunda bir milim ikilemimizi kalmadı.

Küçük adımlarla toplumsal kazanım yolunda büyük mesafeler almak için yollardayız.

***

Dün akşam HAVADİS’in haber paketinin Türkiye’de tanıtımının ilk etkinliği sanat buluşmasıyla birleştirildi.

Türkiye tiyatro dünyasındaki sanat elçimiz Hüseyin Köroğlu, tek kişilik, “Işığa yürüten adam” ı Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde ezici çoğunluğu Kıbrıslı Türk olan izleyicilere sundu.

Hüseyin Köroğlu, Mesarya’nın Gonedra -Gönendere köyünden çıktığı yolculukta özellikle sahnede yaşadıklarını harika harmanladı.

Köroğlu’nu izlerken farklı bir duygusal derinlik hissettim. Gözlerim doldu. Gözyaşı pınarım ha taştı ha taşacak oldu.

Herkes gibi ben de gönülden alkışladım Kıbrıslı Hüseyin Köroğlu’nu.

***

Geceye katılan Kıbrıslı Türk kardeşlerimizle sohbet ettik.

Konuştuklarımdan hiçbirinin ekmek ya da geçim derdi yok.

Hayatın her alanında başarı için kıyasıya bir yarışın koşul olduğu İstanbul’da başarılı olmanın, mütevazilikten kopmadan onurunu taşıyorlar.

Konuştuklarımdan kimse Kıbrıslılık şovenizmi ile “Görsünler biz Kıbrıslı Türklerin ne kadar başarılı olduğunu” demedi.

Demesine demediler ama başarılarıyla Kıbrıslı Türklerin, giderek dozu artan psikolojik saldırıya karşı, pozitif enerji kaynağı olduklarını da biliyorlar...

***

Yazımı İstanbul’dan yazıyorum.

Bu satırları yazmadan önce muhatap olduğum insanlar İstanbul’da yaşayan Kıbrıslı Türkler olduğu için İstanbul’daki Kıbrıslı Kardeşlerimizin neden Kıbrıs’a dönmedikleri sorusunu kendi kendime sordum yazımın bu yerinde.

Aslında dün akşamki sohbet akışı içinde bu sorunun yanıtını da aramadım değil.

Doğrudan sormadım.

Doğrudan sormama da gerek kalmadı aslında.

Neden?

Çünkü anlattıkları sorma nedenimi ortadan kaldırdı.

Dıştan bakanların gözlemlerinin satır başları şöyle.

Kuzey Kıbrıs, çok kötü yönetiliyor.

Kuzey Kıbrıs’ta liyakat, yeterlilik, nitelik hiç önemli değildir.

Kuzey Kıbrıs’ta en iyiler, olması gereken yerde değildir.

Nitelikli insan kaynaklarına çok açık bir şekilde, “Sen buraları için fazlasın. Sen git başka yerde şansını dene” deniliyor.

Devlet yönetiminde, hiyerarşinin tepesine yerleşenler, kendilerinden kapasiteli insanı etrafında istemiyor.

... Ve tüm bunlar sıralandıktan sonra son söz vurguyla dile getiriliyor: BİZ KIBRIS’A HİZMET ETMEK İSTİYORUZ, AMA KIBRIS BİZİ İSTEMİYOR.

Böyle olunca da en değerli insanlarımın dünyanın dört bir yanında Kıbrıs özlemiyle yaşam savaşı verirken, bizler de Kıbrıs’ta insan kaynağı bakımından varlık içinde yokluk yaşıyoruz.

***

Dün akşam İstanbul’da çok içten, samimi sohbetler yapma şansı buldum.

Karşımda bulduğum herkes birer başarı öyküsünün kahramanıydı.

Onları yürekten kutlayıp mutlu oldum ama eş zamanlı olarak ülkemde yaşananları düşününce ruhum simsiyah oldu.

Kuzey Kıbrıs son yıllarda mutluluğun değil, mutsuzluğun platformu oldu.

Yazıklar olsun, güzel adamızı bu hale getirenlere!!!

 

Günün sözü:

 

İnsanının değerini bilmeyen, yurdunun değerini hiç bilmez.

(Havadis gazetesinden alınmıştır)