EKONOMİ

Uzmanına göre otizmli bireylerin eğitimine önem verilmeli

- Tohum Otizm Vakfı'ndan Dr. Nursinem Şirin: - "En sık karşılaştığımız soru, ekranın otizm yapıp yapmadığı. Doğrudan bir neden olduğunu söyleyemeyiz, fakat birey otizmliyse ekrana yoğun maruz kalmanın otizm şiddetini artırdığı kesin"

İSTANBUL (AA) - Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları sohbetine katılan Tohum Otizm Vakfı'ndan Dr. Nursinem Şirin, otizmli bireylere haftada en az 20 saat bireysel eğitim verilmesi gerektiğini belirtti.

Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, moderatörlüğünü Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berna Ekal'ın yaptığı söyleşide, otizmin tanımı, sınıfları ve sosyal yaşam ve iş dünyasında daha aktif olarak yer almaları için otizmli bireylere verilmesi gereken eğitimden bahsedildi.

Açıklamada, söyleşideki görüşlerine yer verilen Dr. Ekal, "sosyal iletişim kurmakta zorluk" olarak tanımladığı otizmlilerin, duygusal algılarında farklılıklar olduğunu, buna karşın öne çıkan bazı yetenekleri bulunduğunu anlattı.

- "Hamilelikte tespit edilemiyor"

Dünyaca ünlü simalardan Vincent van Gogh ya da Wolfgang Amadeus Mozart'ın otizmli bireyler olabileceğini kaydeden Şirin, otizmin, down sendromu gibi hamilelikte tespit edilemediğini, tanının ancak çocuk ve ergen psikiyatrisi tarafından konulabildiğini vurguladı.

2013 yılında otizmin tanılama ölçütlerinde değişim yaşandığını kaydeden Şirin, "Otizmli bireyler ihtiyaç duydukları destek seviyelerine göre, 'desteğe ihtiyaç duyan, yoğun desteğe ihtiyaç duyan ve çok yoğun desteğe ihtiyaç duyan' bireyler olarak üç sınıfa ayrılıyor. Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre, her 36 çocuktan birine otizm tanısı konuyor. Bu rakamlara dayanarak, Türkiye'de de ortalama iki milyonun üzerinde otizmli birey olduğunu tahmin ediyoruz. Araştırma sayısı artıkça, tanı da hızlı ve erken dönemde konulabiliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Erken, yoğun, sürekli ve bilimsel tekniklere dayalı bir eğitim ile otizmli bireylerin topluma kazandırılabileceklerini vurgulayan Şirin, otizmli bireylere haftada en az 20, en fazla 30 saat bireysel eğitim ve öğretim verilmesi önerisinde bulundu.

Şirin, otizmin temel belirtileri arasında göz temasının olmaması ya da sınırlı düzeyde olması, ismi söylendiğinde bakmama, parmak ile istediğini işaret edememe, yaşıtlarının oyunlarına ilgi duymama, sallanmak ve parmak ucunda yürüme gibi farklı davranışlar sergileme, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi gösterme, takıntılı ve tekrarlayan davranışlar sergileme ve konuşmada akranlarına kıyasla gerilik yaşamayı gösterdi.

Konuşma geriliği ile gecikmiş konuşma arasındaki farka da değinen Şirin, tek başına konuşma geriliğinin otizm belirtisi olmadığının altını çizdi. Otizm ile ilgili yanlış bilinenler hakkında bilgi veren Şirin, aralarında dahi seviyesinde olanların bulunmasına rağmen bütün otizmlilerin üstün yetenekli olmadığını belirtti.

Şirin, "En sık karşılaştığımız soru, ekranın otizm yapıp yapmadığı. Doğrudan bir neden olduğunu söyleyemeyiz, fakat birey otizmliyse ekrana yoğun maruz kalmanın otizm şiddetini artırdığı kesin. O nedenle ekran süresinin sınırlandırılmasını öneriyoruz." ifadelerini kullandı.

- Toplum ve okullarda da farkındalık yaratılmalı"

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2022 verilerine göre, 41 bin 472 otizmli öğrencinin okula gittiğini söyleyen Şirin, "Okullarda kaynaştırma programlarına dahil ediliyor bu çocuklar. Bazen diğer aileler, çocuklarıyla aynı sınıfta olmalarını istemeyebiliyor. Toplum ve okullarda da farkındalık yaratılması önemli. Uluslararası alanda da meslek sahibi olmuş otizmli bireyleri çeşitli etkinliklerde görmenin ya da bir dönem yayınlanan otizmli bir doktoru konu eden 'Mucize Doktor' gibi diziler, toplumu olumlu etkiliyor." şeklinde görüş belirtti.

Otizmli bireylerin eğitiminin zor bir konu olduğunu vurgulayan Şirin, bu alanda okul öncesi ve çocuk gelişimi eğitmenlerinin yanı sıra özel eğitim öğretmenlerinin ağırlıklı olarak görev aldığını, eğitmenlerin zihin, işitme gibi yetersizlikleri öğrenerek, mesleki donanımlarını geliştirmeleri gerektiğini kaydetti.

Otizmin tanı süreçlerinde ailelerin yaşadıklarına da değinen Şirin, otizmli çocukları olan ebeveynlerin, anne babalık rolüne ek olarak eğitmen ve savunucu rollerinin de olduğuna işaret ederek, "Bu çocukları, taşınma, boşanma gibi değişikliklere karşı önceden hazırlamak gerekiyor. Anne babalar da bunlara bazen daha hızlı ya da yavaş adapte olabiliyor. Bu nedenle ailelerin güçlendirilmesi ve eğitilmesi için kitaplar yayınlıyor, platformlar hazırlıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Şirin, otizm denince genellikle çocukların akla geldiğini ve bunun hatalı olduğunu belirterek, bu bireylerin iş hayatına daha fazla dahil edilmesi için "İş Koçu Destekli İstihdam Modeli" üzerinde çalıştıklarını, iş yerlerine bir iş koçu yetiştirilerek otizmli bireylerin onların gözetiminde işe başlayabileceğine işaret etti.