Uçağın motoru durunca neler işittik



   Suriye’de muhalefet giderek güçleniyor.
   Esad rejimi halkı inletiyor; halk BAAS diktatörlüğünden illallah diyor.
   Esad gitti gidecek...
Yaratılan hava buydu değil mi?

ORADA DURUM BİZE ANLATILDIĞI GİBİ DEĞİL

Fakat Suriye’ye giden Türk gazetecilerinin yazdıklarına bakıyorum.
Yani bakanın uçağının motor gürültüsü kesilince, duyduklarımız çok farklı.
Cumhuriyet gazetesi muhabiri Mustafa Kemal Erdemol, güzel bir gazetecilik yaptı. Dört gün boyunca Suriye ve Şam izlenimlerini yazdı. Yazdıkları bir zamanlar aynı gazetede Cengiz Çandar’ın yazdıklarının tadındaydı.
Şimdi gelin Erdemol’un yerinde görerek yazdıklarına bakalım.
   “Bölgeyi iyi bilen kesimler diyor ki, Suriye, Libya ve Irak gibi değildir.”
   ÇÜNKÜ; “Esad, ülkede ciddi bir toplumsal desteğe sahip.”
   ÇÜNKÜ; “Rusya ve Çin gibi iki dev hâlâ desteğini sürdürmektedir.”
   ÇÜNKÜ; “Muhalefet sanıldığı gibi bir bütün değil, parçalıdır.”
   ÇÜNKÜ; “Bir savaş halinde Hizbullah elindeki 40 binden fazla roketle, Esad’ın yanında yer alır.”

EE HANİ BÜTÜN SURİYE GİTMESİNİ İSTİYORDU

Bize burada ne deniyor:
“Suriye’de halkın çoğunluğu Sünni. İktidar ise Alevilerin elinde. Dolayısıyla bütün Sünniler, Esad’ın gitmesini istiyor.”
Suriye’ye gidip insanlarla konuşan Erdemol ise son gelişmeleri şöyle özetliyor:
   “Terörün sivil hedefleri de vurmaya başlaması, Suriye halkının büyük çoğunluğunun Esad etrafında bütünleşmesine yol açtı.”
   “Muhalefet içindeki çatlak daha da büyüyor. O kadar büyüyor ki, Arap Birliği bile, aralarındaki sorunları tartışmak için bir araya getiremiyor.”
   İdil ve Hama’da muhaliflerin gücü var. Ama diğer bölgelerde merkezi hükümet kontrolü elinde tutuyor.”
Diyelim ki Ankara’nın da gayretiyle Esad rejimi çöktü.
Peki o zaman ne olacak? Buyrun yan tarafa...

EVET;
“Esad rejimi çökerse ne olur?”
Erdemol muhtemel gelişmeleri şöyle özetliyor:
   “Bölgede tüm dengeler değişir. İran önemli bir yalnızlık içine itilir. Lübnan’ın içi boşaltılmış olur.”
   “Suriye parçalanabilir. Ama bu Esad’ın siyaset sahnesinden silinmesi anlamına gelmez.”
   “Ülke işgal edilirse, Şam merkezli yeni bir devlet kurulabilir.”
   “Asıl önemlisi sadece Aleviler değil, laik Sünniler ve öteki dini azınlıklar da bu devlette yaşamayı arzu edebilir.”
   ÇÜNKÜ; “Esad sonrası bir Suriye’de yaşamalarının mümkün olduğuna inanmayan çok sayıda Sünni laik ve Hıristiyan topluluk var.”
O zaman soralım.
Böyle bir tablo, Türkiye’nin lehine mi?

‘ORAYA ÖNYARGILI GİTTİM AMA GÖRDÜM Kİ HAKLIYIM’

Dün yayınlanan dördüncü yazıyı okuduktan sonra Cumhuriyet muhabiri Erdemol’u arayıp sordum:
“Bu gözlemlerde biraz şahsi yargılarınızın etkisi olabilir mi?”
Şu cevabı verdi:
“Oraya belli bir yargıyla gittiğim doğrudur. Oradan bize gelen haberlerin saptırılmış olduğunu düşünüyordum. Bu duygumun gerçek olduğunu gördüm. Orada bize anlatılandan farklı bir tablo var.”
Daha önce Suriye’ye giden başka gazetecilerin anlattıkları da çok farklı değildi.
Çoğunun ortak görüşü şuydu:
Oradaki tablo, tam anlamıyla Dışişleri Bakanımızın anlattığı gibi değil...
O zaman Türkiye’yi bu kadar büyük ve sonuçları ağır olabilecek bir angajmana sokmayı kamuoyuna hangi gerekçelerle anlatacaksınız?

YETER Kİ ONURSUZ OLMASIN SAVAŞ

Umut ederim, neredeyse savaşa bile girmeyi göze aldığımız bu konuda, Irak savaşı öncesi Amerikan medyasında görünen “resmi bir dezenformasyon” olayı ile karşı karşıya değilizdir.
Anlayacağınız, bütün medya kuruluşlarının, Ankara’dan veya Dışişleri Bakanı’nın uçağından gelen haberlerle yetinmeyip, Suriye’ye tarafsız muhabirlerini göndermelerinde yarar var.
Milletvekillerine gelince? Bir gün sınır ötesine asker göndermek gündeme gelir ve el kaldırmak zorunda kalırlarsa, Suriye sokağından gelen ve “embedded” olmayan bilgileri dinlemelerinde de yarar var.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)