Önce, “Türkiye Rusya ile işbirliği yaptığı için dışlanabilir hatta düşman ilan edilebilir” dediler.
14 Aralık operasyonundan hemen sonra seferber oldular, Türkiye karşıtı açıklamaların dozajını artırdılar, “Paralel operasyonlar yaptığı için AB’den dışlanabilir” dediler.
Putin’in ziyareti sonrası ardı ardına Ankara’ya gelip, “Rusya ile yakınlaşma” dediler. Şimdi de hükümete mektup gönderip son operasyona müdahale etmeye giriştiler.
Paralel örgütlenme, 17-25 Aralık nasıl bir dayanışma, nasıl bir uluslararası örgütlenme, müdahale ise, son operasyonlardan sonraki dayanışma da bunun göstergesi.
Gezi eylemlerinin arkasındaki akıl, son operasyon üzerinden Türkiye’yi tehdit etmeye koyuldu. İşi sadece basın, özgürlük meselesi olarak gösterip, Türkiye’nin bir yıldır mücadele ettiği bir uluslararası istihbarat ağını boşa çıkarmasının önüne geçmeye çalışıyorlar.
Devletin, sistemin normalleşmesini sabote etmek için uğraşıyorlar.
“Sizi de Rusya gibi yaparız” tehdidi
Ellerinin altındaki iktidar adacıklarının geleceğini korumak istiyorlar. Kendileri gazete basarken, insanları gözaltına alırken, gazeteleri kapatırken basın özgürlüğü ortada yok, sıra Türkiye’ye gelince teyakkuza geçiyorlar.
Biz sizi biliriz. İkiyüzlülüklerinizi iyi biliriz. Bu meselede basın özgürlüğü diye bir derdiniz olmadığını da biliriz. Türkiye’den hesap sorma, intikam alma girişimlerinizin arkasında neler yattığını da biliriz.
Utanmadan Türkiye’yi; “Sizi de Rusya gibi yaparız” diye tehdit ediyorlar! Ambargo ile Rusya’yı köşeye sıkıştırdılar. Ekonomik çöküntüye sürüklemeye çalışıyorlar. Moskova ile ekonomik durumları iyi olan ülkelere, özellikle Türkiye’ye de aynısını yapmaya çalışıyorlar. Son gözaltıları bu amaçla malzeme olarak kullanıyorlar. Ne de olsa bu kadrolar onların sistemin sinir uçlarına kadar uzanabildiği ortakları.
Hürriyet şantaj yapıyor
Hürriyet gazetesinin dünkü “Avrupa ile Büyük Kırılma” manşetine dikkat edin. Günlerdir yoğun biçimde “Türkiye’de ekonomi kötüye gidiyor” şeklindeki yaygaralarına dikkat edin. “Türkiye’den Rusya çıkarmaya” dönük psikolojik operasyonlarına dikkat edin.
O manşet Türkiye’ye yönelik bir şantajdır. Her zaman başkalarının eliyle Türkiye’yi dövmeye çalıştılar. Yine aynısını yapıyorlar. Avrupa Birliği’nden gelen her açıklamayı Türkiye karşıtı bir atmosferde servis ediyorlar. Paralel yapıya yönelik operasyonlar, operasyona karşı Türkiye’den çok Batı’yı yardıma çağıran kampanyalar, Hürriyet gazetesinin yayınları ve AB tarafından gelen açıklamaları bir araya toplayın. Bir de içeride, eskimiş, köhnemiş, tükenmiş isimlerin kişisel hınçlarını ekleyin. Ortaya nasıl bir resim çıkıyor bir bakın.
Paralel örgütlenme de, bugünkü gösterileri de, içeriden ve dışarıdan gelen reaksiyonlar da aslında bir dayanışmayı haber veriyor. Türkiye’nin aslında bir dış sorunla mücadele ettiğini, paralel yapının hızla dış tehdit haline geldiğini, Türkiye’ye müdahale aracına dönüştüğünü görüyoruz.
Bize; “Sizi de Rusya gibi yaparız” diyenler aslında kendileri Rusya’dan beter durumda. Ekonomileri gerilerken siyasi kredilerini dünyada kimse ciddiye almıyor. Yirmi yıl önceki Avrupa ile bugünkü Avrupa’nın küresel etkisini bir ölçün bakalım.
Umursayan kalmadı ama daha çok tehdit edecekler
Boşverin kredilerini, dünyadaki etkilerini. Türkiye’de bu açıklamaları kim ciddiye alır bir ölçün. Kimsenin umurunda bile değil. Çocukça bir siyasi söylem üretiyor Avrupa. Bıraksınlar Türkiye’yi de Almanya’daki, Avrupa’daki ırkçı yükselişle, tehditle yüzleşsinler.
Ama devam edecekler. Türkiye Batı dünyasından kopuyor, ABD-Avrupa yörüngesinden çıkıyor yaygaralarına başlayacaklar.
Türkiye’nin Rusya ile yakın ilişkilere girmesini Avrupa için, ABD için, Batı dünyasının Rusya politikaları için tehdit olarak öne çıkaracaklar. “Ayağını denk al” mesajlarını daha sert tonlarla verecekler.
Malum daha önce, “eksen kayması” adı altında yaygın bir Türkiye tartışması başlatılmış, içeriye servis edilmiş adeta rejim sorunu haline getirilmişti. Bizim entelektüel çevreler, siyasi partiler, toplumsal sinir uçlarına dokunabilen bir takım merkezler bunu keskin bir kampanyaya dönüştürmüş, bazı yerleri provoke edip harekete geçirmeye çalışmıştı.
Çünkü onlara “Türkiye elden gidiyor, kurtarın” direktifleri veriliyor, zihinlerindeki endişe ve zaaf alanları harekete geçiriliyor, bu zavallılar da gerçekten bir kabusa doğru sürüklendiğimizi sanıyordu.
Şimdi buna yeni bir dalga katmaya çalışıyorlar. Çözüm sürecini sabote et, Alevi açılımına yönelik süreci durdur, memleketin Cumhuriyet temellerinin sarsıldığı izlenimi oluştur ve Paralel meselesini alabildiğine kullan, kitleleri sokağa dök.
Hedef bu..
Zihinsel kısırlaşma ve haritayı okumak
Hazır “Osmanlıca” gibi “eskiye dönüş” emareleri de belirmişken ortada kamuoyuna satılacak iyi malzemeler de çıkmışken, Cemaat dediğimiz bir yapı, içerideki hiçbir kutsalı olmayan savaşını dünyaya taşıyıp Türkiye karşıtı en şedit lobi haline gelmişken, birileri zamanlama hesaplarına başlamış bile.
Rusya ile Avrupa ve Amerika’nın asıl sorununun ne olduğunu, Atlantik çevresi ile Asyalı güçler arasında nasıl bir ekonomik-jeopolitik hesaplaşma yaşandığını, bu çatışmanın nerelerde ne tür krizlere ve çatışmalara yol açtığını bilmeden Türkiye üzerindeki kavgayı anlamamız mümkün değil. Rusya’yı anlamamız, Çin ve Hindistan’ı anlamamız mümkün değil. ABD ve Avrupa’nın yaşadığı ekonomik krizlerin sebeplerini anlamamız da mümkün değil.
Biz bu haritayı ya okuyamıyoruz ya da yanlış okuyoruz. Haritayı okuyamadığımız için aslında Türkiye’nin ne yapmaya çalıştığını, önünde neden bu kadar engel çıkarıldığını, neden iktidar müdahalelerine maruz bırakıldığını, neden bu kadar toplumsal operasyona maruz kaldığını anlamakta zorlanıyoruz. Aydınlarımızın bu konuda Türkiye’nin önünü açtıklarını, ufkunu genişlettiklerini söyleyemeyiz. Onlar, cepheleri ortadan kaldırıp daha büyük ufuklar açmaları gerekirken tam tersine cephe savaşları vermeyi tercih ediyor, popüler eğilimlere yelken açıyorlar. Bu anlamda ciddi bir zihinsel kısırlaşma yaşıyoruz.
Dünya onlardan ibaret değil
Net konuşalım: ABD ve Avrupa’nın yeni yüzyıl tasarımları çöktü. Tek merkezli dünya sistemi arayışları fiyaskoyla sonuçlandı. Bunun bedelini ekonomik travmalarla, müthiş bir siyasi güvenilirlik sorunuyla ödüyorlar. Ama bu kadar değil.
Onların bu bencilce stratejileri Asya’da ve dünyanın bir çok bölgesinde ülkeleri biraraya gelmeye, yakınlaşmaya, hızlı ekonomik ve siyasi atılımlara girişmeye zorladı. Çünkü Atlantikçi bakışın, yeryüzüne yönelik tasarımları hoyratçaydı ve bir panik havasına yol açtı.
Rusya, Hindistan ve Çin başta olmak üzere yeni yakınlaşmalar, bloklaşmalar, ekonomik ve siyasi çevre oluşumları ortaya çıktı. Bu ülkeler ve çevreler Batı’dan ciddi anlamda tehdit alıyordu, onların kaynaklara ve pazarlara yönelimlerini acımasızca buluyor, açgözlülükle niteliyordu.
Mesele sadece kaynak ve pazar değildi tabii. Ülkelere askeri müdahaleleri, bazı ülkeleri çevrelemeleri, ülkelerin iç politikalarını dizayn etme girişimleri, milletleri ürküttü. Karşılarında çok güçlü bir muhalif alan oluşturdular. Şimdi bu muhalif ülkeler ve çevreler Atlantik merkezli bir dünya tasavvuruna şiddetle karşı çıkıyor, bunun insanlık için tehdit oluşturduğunu pekala biliyor.
Asya’nın, Latin Amerika’nın, Türkiye gibi ülkelerin ekonomik ve siyasi olarak öne çıkma gayretleri, yakaladıkları dinamizmin kaynağı işte burası. Bu ülkeler kesinlikle dünyanın bir daha Batı’nın vesayeti altına girmesini istemeyeceklerdir.
Rusya ile ABD ve Avrupa’nın sorunu sadece Ukrayna ve gaz değil. İşte bu mücadeledir. Çin’in ve benzer birçok ülkenin, ekonomik ve siyasi çevrenin mücadelesinin altında yatan sebep de budur.
İçerideki uzantıların sonu gelmeli
Tam da bu dönemde, dünyanın bu jeopolitik çekişme ve hareketliliği içinde Türkiye’yi dar alanlara hapsetmeye çalışan bir mücadele var. Bu mücadele de Türkiye içindeki nüfuz alanları üzerinden yürütülüyor.
Ancak biz sadece Türkiye üzerindeki mücadeleyi görüyoruz. ABD, yirmi yıldır Rusya’yı çevrelemeye, Hindistan’ı kontrol altında tutmaya, Çin’i tehdit olmaktan çıkarmaya, Türkiye gibi eski dönemde cephe rolü oynayan ülkeleri ise kendi yörüngesinde tutmaya çalışıyor. Ama bu politika iflas etti. Artık bunu başarması mümkün değil. Türkiye’ye yönelik bu eskimiş söylemlere de bu açıdan şüpheyle bakılması gerekiyor.
Keşke bu harita üzerinde daha yaygın tartışmalar izlesek. Kimlerin hangi tarafta, ne amaçla cephe oluşturduğunu, iç mesele gibi algılanan sorunların nasıl bu büyük mücadelenin argümanları haline geldiğini görebilsek.
Türkiye paralel yapıyla mücadele edecektir. Başka güç ve ülkelerin Türkiye içindeki uzantılarını sorgulamadan, ayıklamadan rahat etmeyecektir. ABD adına, İsrail adına, Avrupa adına Türkiye’ye biçim vermeye çalışanlara da müsaade etmeyecektir.
Sesinizi istediğiniz kadar yükseltin. Burada kulaklar size sağırlaşmaya başladı. Siz sadece bunun nedenini sorgulayın, yeter...
(Yeni Şafak'tan)