Son birkaç haftadır Kıbrıs’ta 60 sene evvel yayınlamış gazeteleri didik didik araştırıyorum çok önem verdiğim bir konuda tarihi gerçekleri içeren bir kitap yazmak için. Bu tozlu sayfaların içlerinde binlerce ilginç olay ve konu yatıyor. Geçmiş gazeteleri taradıkça bilmediğim olayları öğreniyorum, öğretilenlerin doğruluğunu sorguluyorum ve olaylara sadece bugünün gözüyle değil, geçmişi de katarak bakmak gerektiğini anlıyorum.
Örneğin 1959 yılında dönemin Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Makarios, adanın Yunanistan’a bağlanması ülküsünü, Rumca tabirle Megali İdea’yı gerçekleştirmek için EOKA terör örgütünü kurduktan sonra Kıbrıs Rum halkı içindeki solcuları ve komünistleri bünyesinde toplayan AKEL’e karşı bugünün ELAM’ına benzer EDAM adlı bir de siyasi parti kurmuş ve tüm sağcıları ve milliyetçileri bu partinin çatısı altında toplayarak örgütlemiş, silahlandırmış ve sokağa salmış. EOKA’nın sivil şubesi de diyebiliriz buna.
Dikkatimi çeken bir başka konu ise küçükbaşlıklar halinde ön sayfalarda yer alan Ortadoğu ile ilgili yaşananlar, gelişmeler, isyanlar, darbeler ve bunlarla ilgili haberler. Zaten ilk işim de her gördüğüm farklı haberi, bilgileri ve resimleri kolayca düzenli ve bulunabilir şekilde arşivleyebilmek için harici bir hard disk almak oldu. Kıbrıs Rum tarafında ve Kıbrıs Türk tarafında o dönemde yaşananlar ile Türkiye, Ortadoğu, Amerika ve İngiltere’de yaşanan tüm siyasi olaylar için birer ana başlık altında yıllara, aylara ve günlere bölünmüş dosyalar açtım ve arşivlemeye başladım. Tabii, binlerce tozlu sayfadan oluşan bu tarih hazinesi içine balıklama dalınca her konuda bana ilginç gelen ve öğrenmemin şart olduğunu düşündüğüm bilgiler ve resimler su gibi de akmaya başladı bu dosyaların içine.
Bir başka haber ise Amerika Birleşik devletlerinin, aynen günümüzde olduğu gibi Ortadoğu’yu 1950’li yıllarda da tavuk ayağı gibi karıştırdığı, istediği ülkelerde darbeler organize ettiği, iktidarlar yıkıp, yeni ve yandaş iktidarlar oluşturduğu haberleri. Reuters’in 16 Ağustos 1957 tarihli sirkülerine göre; ABD, Suriye’de bir evvelki Cumhurbaşkanı Edip Çiçekliyi tekrar başa getirmek için darbe teşebbüsünde bulunmuş. Darbe başarısız olunca Suriye hükümeti Amerikalı görevlileri sınır dışı etmiş.
Dikkatimi çeken bir başka önemli konu da, o yıllarda Türkiye’nin bütün ekonomik sıkıntılarına rağmen, bölgedeki çatışmalardan kaçan Kürt’lere kapılarını açmış olması. Günümüzde sanki de tarih yeni baştan tekerrür etmiş ve bugünlerde yaşadıklarımız aynen 1950’li yıllarda da yaşanmış.
Reuters’in 27 Nisan 1959 tarihli sirkülerine göre “Irak halkı Kasım rejimini beğenmedikleri için yer yer ayaklanmışlar ve yer yer Hükümet kuvvetleri ile çarpışmaya başlamışlar. Yezidi kabilesi komando birlikleri ile birleşmiş ve Hükümet kuvvetlerine saldırarak geri püskürtmüşler. Bağdat’taki General kasım hükümeti de bu mevzuda hiçbir açıklama yapmamış. Musul’un kuzeyinde başlayan bu ayaklanma gittikçe genişlemiş ve yayılmış.”
Asıl önemlim olan haber ise 1 Mayıs 1959 tarihli Reuters sirkülerinde yer alıyor. Iraklı Kürtler hükümet kuvvetlerinin kendilerine saldırması ve katliamların başlaması ile Türkiye sınırına akın ediyorlar. Dönemin Adnan Menderes hükümeti tüm bu Kürtlere ayırım yapmaksızın kucak açıyor.
Habere göre, sadece bir günde başta Linanm Kabilesi olmak üzere 80 Kürt kabilesi topluca hududu geçmiş ve Türkiye’ye sığınmışlar. Önce bu sığınmacılar Başkale’ye kabul edilmişler, yedirilmişler, içirilmişler sonra da Van’a katırlarla nakledilmişler. Kızılay 500 adet çadır, yiyecek, içecek ve giysi göndermiş ve oradan da Hakkari’ye nakledilmiş Kürt sığınmacılar. Türkiye’ye can korkusu ile kaçan ve Türkiye’de huzuru bulan sadece bu sığınmacı grubun toplam sayısının 3 bin olduğu farz edilirse, aradan geçen 60 yıl içinde yetişen 4 kuşak sadece kendi aralarında evlenmiş olsalar bile, aile başı 8 nüfusla bugünkü nüfuslarının ölenlerle ve doğanlarla yaklaşık 3 buçuk milyon olduğu matematiksel olarak ortaya çıkmakta.
Ortadoğu’da Türkiye sınırları dışında yaşayan ve kapısını çalan insanlara hiçbir ırk, din, dil, mezhep ayırımı yapmadan kapısını açan bir ülkeye karşı, Güney Doğu Anadolu’da estirilmek istenen terörü hiçbir zaman Türkiye hak etmiyor. Türkiye olmasaydı, Türkiye zor günlerinde Kürtlere kapılarını açmasaydı bu gün bu nüfus Türkiye’de yaşıyor olmazdı, hatta büyük bir kısmı hayatta bile olmazdı…
Bir başka bulgu şu ki; Batılı devletler tavukayağı gibi bölgeyi karıştırmasalardı, günümüzde Ortadoğu ateşler içinde olmaz, yıkıntılar içinde yaşamaya çabalamazdı….