Türkçe Olimpiyatları’nın beni götürdüğü yalnızlık günleri...

Gözlerimde yaş kalbimde sızı; unutamadım seni...

Ana dilinizde aşk yaşamak başka bir keyiftir...

Aslında uzun yıllar dışarda yaşayan insanlar için lüks bile sayılabilir...

Atina’da memleketten uzakta aşkı Türkçe yaşayamadığım yıllardan biriydi...

Ailesi Atina’da kendisi Paris’te yaşayan bir kız arkadaşla sevgili olmuştuk...

Kışın Paris’e gidiyordu “sevgili...”

Sevgiliye mi, Paris’e mi, yoksa yalnızlığa mı merhem bilinmez, romantik bir hüznün melankolisinde, kendimi Paris’e atıyor Üniversiteliler Şehri denilen Paris üniversite yurdunda hüznümü dinlendiriyordum...

“Türkçe” yaşadığım bir aşk, Türkçe seviştiğim bir sevgili, Türkçe paylaştığım bir arzu yoktu çevremde...



Üniversite yurdunda “sevgili”yle kaldığımız odanın penceresinin açıldığı küçük bir koru vardı...

Zaman zaman kendimi o koruya atar, saatlerce mırıldana mırıldana şarkılar söylerdim içimden, yüreğimden...

“Karlı kayın ormanı”nı o küçük ağaçlık alanda kim bilir kaç kez tekrarlamıştım ki, biraz büyükçe bir bahçeyi andıran alan, bana son zamanlarda iyiden iyiye “karlı kayın ormanı” gibi gelmeye başlamıştı...

Önceki gece, 135 ülkeden tam bin beş yüz öğrencinin katldığı Türkçe Olimpiyatları’nda yabancı bir gencin ağzından “Karlı kayın ormanı”nı dinleyince o yalnızlık günleri geldi gözümün önüne...



Türkçe Olimpiyatları bugünün siyasi ortamında çok revaçta...

Oysa bir zamanlar hiç revaçta değildi, biraz da ürküntüyle bakılırdı...

Benim için ise hayat hep kendinden menkul değerlerle sürüyor öyle ya da böyle...

Yüz otuz beş ülkeden yüz binlerce öğrenci Türkçe konuşuyor, Türkçe yarışıyor, Türkçe şarkılar söylüyor, Türkçe şiirler okuyor şimdi...

Ben hayatın İngiliz anavatanlar gibi, dünyanın dört bir yanında Türkçe olması gerektiğini savunan “dil şovenistlerinden ve emperyalistlerinden” değilim elbette...

Hiçbir zaman da olmadım...



Ne ki, ana dilimin gurbette, içimde büyümüş yalnızlığını bilirim...

Aşkı Türkçe yaşayamadığım günleri fazlasıyla görmüşüm...

Dünyanın dört bir tarafında, kendi etnisitenin dışında, “dil”imin hiçbir konvertibilitesinin olmadığını çok görmüş ve yaşamışım...

“Dil”imin gurbette bana yaşattığı öksüzlükleri, bastıra bastıra günlerimi yıllarımı geçirmişim...

Kompleks yapmamaya gayret ederek...

Bahçeden biraz hallice yerlere, “karlı kayın ormanı” dediğim günler çok uzaklarda kalmadı...

“Karlı kayın”ı saatlerce hayalimdeki ormanlarda çok söylediğim günleri unutmadım...

O şarkıları doğru düzgün paylaşamadığım sevgilileri, bir süre sonra dilimi ve hayatımı döndürdüğüm yabancı “dil”leri unutmadım...

Alexandre Nhanguatala Afrikalı sempatik bir genç... “Gözlerimde yaş, kalbimde sızı unutmadım seni... Unutamadım, unutamadım ne olur anla beni...” diye söylüyordu önceki gece Türkçe olimpiyatlarda...

O söylerken Barış’ı, ben hayatımın “hüzünlü gurbet”ini mırıldanıyordum sessizce içimden...

Nakaratım bitmedi hiç...

“Gözlerimde yaş, kalbimde sızı, unutmadım seni...

Gözlerimde yaş, kalbimde sızı ne olur anla beni...

Unutmak kolay demiştin, alışırsın demiştin...

Öyleyse sen unut beni, yeter ki benden isteme...”



ADNAN POLAT’IN YAPAYALNIZ YARGILANMASI...

Bugün Adnan Polat’ın yargılanması başlıyor... Adnan Polat’ın 8.45’i işaret ederek Galatasaray’ın şampiyon olduğu günlerde, makbuzu bulunamayan 1 milyon liranın makbuzunun nereye gittiği sorulacak Polat’a...

Polat da 7.5 yıl ceza istenen davada, kendisinin o sırada başkan, ikinci başkan veya muhasebeci olmadığını söyleyerek beraatini isteyecek...

Mahkeme nasıl bir seyir izleyecek, neler olacak bilmiyoruz elbette...

Umarım, Adnan Polat’ın suçsuzluğu ortaya çıkar ve beraat eder...

Benim bu olayda dikkatimi çeken nokta ise şu:

Aziz Yıldırım’ın hakkında çok daha ağır iddialardan yargılanması, on binlerce Fenerbahçeli’yi ayaklandırdı...

Gazetecisi, yazarı, yöneticisi, camiası, taraftarı hep bir elden Aziz Yıldırım ve yönetcilerin arkasında durdular...

Bütün Türkiye’yi ayağa kaldırdılar...



Haklıdırlar haksızdırlar bu ayrı bir konu, fakat başkanlarının her daim arkasındaydılar...

Bugün yargılanması başlanacak olan Adnan Polat, Galatasaray kulübünün başkanıdır...

Gördüğüm o ki, hakkında 7.5 yıl istenen yargılanmaya yapayalnız gitmektedir...

Arkasında duran, ona en azından moral destek veren ne bir yönetim ne bir grup vardı bugüne kadar...

Galatasaray’ın bugünkü yönetimi, eski başkanına “destek olacak ya da sahip çıkacak” hiçbir şey yapmadı yapmıyor...

Onlar en büyük destekçileri ile “beyaz sayfa açtıklarını” söyleyip, futbolda gelene geçene sallıyorlar...

Terbiyem ve kişisel ahlak anlayışım, uluorta sallayanlara kendi özgeçmişlerini hatırlatmayı etik bulmuyor...

Ancak eski başkanını bir başına mahkemede yalnız bırakmak, Galatasaray camiasının da tahümmül sınırlarını zorlar diye düşünüyorum...

Tanrı “herhangi bir konuda uluorta acımasızca yargıda bulunanların başına bir süre sonra benzer bir olayı getirtip, onları yaptıklarıyla sınar...”

Bu manevi gerçeği ve bu quantum yasasını bilmiyor olabilirler...

Mutlaka öğreneceklerdir yakında...



GÜNÜN ANLAMLI SÖZÜ...

İHTİYACI OLANLAR İÇİN KARMA YASASI...

“Hoşumuza gitsin gitmesin, şu an olan her şey geçmişteki seçimlerimizin bir sonucudur...

Ne yazık ki bir çoğumuz farkında olmadan bu seçimleri yaparız...

Ve bu yüzden bunların bir seçim olduğunu düşünmeyiz...

Ancak bunların hepsi kendi seçimlerimizdir...

Eğer sizi aşağılayacak bir seçim yaparsam büyük ihtimalle aşağılanmak için bir seçim yapmış olurum...



Eğer seçimlerinizi yaparken bir an kendinizi bir adım geriye çekip yaptığınız seçimlere dışarıdan tanıklık ederseniz, bütün bu süreci bilinçaltı dünyasından bilinçli bir dünyaya taşırsınız...

Bilinçli seçim yapma ve tanıklık etme çok güçlü bir yöntemdir...

Herhangi bir seçim yaptığınızda kendinize iki şey sorun...

‘Bu seçimin sonuçları ne olabilir?..’

İkincisi ise ‘Şu an yapmakta olduğum seçim bana ve etrafımdakilere mutluluk getirecek mi?..’

Cevabınız ‘evet’ ise devam edin ve seçiminizi yapın...

Eğer cevabınız ‘Hayır’ ise ve bu seçim size ve etrafınızdakilere üzüntü getirecekse bu seçimi yapmayın...



Doğru cevabı sadece kalp bilir...

Birçok insan kalbin aşırı duygusal ve yumuşak olduğunu düşünür...

Oysa kalbin çok güçlü sezgileri vardır...

Bütünleycidir, olayların iç yüzünü bilir ve olaylar arasında kolay bağlantı kurabilir...

Kazanma kaybetme derdi yoktur...

Kozmik bir bilgisayarmış gibi çalışır...

Belleği sınırsız içsel güç, saf bilgi, sonsuz planlama yetisidir ve her şeyi hesaba katar...

Bazen hiç mantıklı görünmese de kalbin seçimleri her zaman mantıklı bir düşüncenin asla ulaşamayacağı kadar doğru ve kesindir...”

Depak Chopra (Başarının 7 Spiritüel Yasası kitabından)



Aslında bu bölümden bazı kısımları daha önce yayınlamıştım...

Bugün bir kısmını yeniden vermem, “sebep-sonuç” ilişkilerini anlatan Karma Yasası’nı bir kez daha güncelleme ihtiyacı duymamdan kaynaklanıyor...

(Vatan gazetesinden alınmıştır)