Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tiyatroları özelleştireceğiz" ifadesi yoğun tartışmalara neden oldu.
Kimi sanatçı ve akademisyenler bu anlayışı desteklerken kimileri de karşı çıktı. Aslında hiç kuşku yok ki bu konunun farklı yönleri vardır ve bu farklı yönleri de dikkate alan bir çözüm aranmalıdır.
Böyle bir giriş yapmakla birlikte; hiç kıvırtmadan (!) şunu söyleyeyim ki devletin şu anda kendine bağlı olarak faaliyet gösteren tiyatro, opera ve baleden elini çekmesi çok büyük bir hata ve sanata vurulan bir darbe olacaktır, dünyada uygulaması pek görülmemektedir.
Bu anlayışın tartışılmakta olduğu bir dönemde; Türk Tiyatrosu'nun büyük ustalarından birinin, değerli arkadaşım Cüneyt Türel'in vefatı çok üzücü bir rastlantı olmuştur. Cüneyt Türel'e Allah'tan rahmet diliyorum...
Devlet neden tiyatroyu destekler?
Burada öncelikle iki noktayı açıklayarak söze başlamak istiyorum. "Desteklemek" derken; "neden kendine bağlı tiyatrolar açar" sorusunu soruyorum. Yoksa tiyatrolara devlet yardımının kalkacağına dair bir şey dile getirilmiş değil.
İkinci olarak da "tiyatro" denildiği zaman "opera ve bale"yi de düşünüyoruz. Zaten asıl desteğe bunlar muhtaçtır.
Devletin tiyatroya desteğinin ilk ve temel nedeni halkının kültürel düzeyinin yükseltilmesine katlı arzusudur. Bunun tek yolu elbette tiyatro açmak değildir ama bu da bunlardan biridir.
Bugün tiyatroları devlet şemsiyesinin dışına itmek isteyenler acaba neden ortaöğretim öğrencilerine bedava ders kitabı dağıtmaktadırlar?
Acaba özel ortaöğretim kurumlarında okuyan öğrenci başına belli bir katkı yapılması konusunda çalışmalar neden sürdürülmektedir? Bildiğim kadarıyla; böyle bir uygulama dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur.
1. Dünya Savaşı sonrasında; İngiltere'de devlet, ilköğretim öğrencilerine bedava süt verirdi. M. Thatcher liberal bir anlayış çerçevesinde bu uygulamaya son verdi. Biz bu uygulamaya yeni geçtik. Neden? Ayrıca bu uygulamaya yürekten destek olduğumu da ifade etmek isterim... Dünyanın hiçbir ülkesinde; evet dünyanın hiçbir ülkesinde tiyatroda büyük prodüksiyonlar, opera ve bale eserleri; gişede satılan biletlerle ayakta duramaz. Düşünün ki; modern bir kültür merkezinin ışıkçısı, temizleyicisi, bekçisi vb. çalışanları bile gişe hâsılatıyla finanse edilemez. Bu işi devlet üstlenir. Üstlenmek zorundadır.
"Bunlar da opera izlemesinler, baleye gitmesinler, tiyatrolar da tutumlu olsunlar" derseniz o başka...
Konunun diğer yönü
Kimi tiyatrocuların devlet memuru olmalarına karşın; kendilerini sınırsız özgür ve sorumsuz saymaları siyaseten iktidara gelmiş yöneticileri (bu bir belediye olsa da) rahatsız edebilir. Bir demokraside "devlet karşıtı" söylem ve eylemler de yapılabilir. Bu konuda hiç kuşku duymuyorum. Ama bunu yapacak kişi; aybaşlarında gidip devletten maaş almamalıdır.
Kimi sanatçılarımızın (özellikle tiyatro sanatçılarının) kurumlarında az çalışarak; mesailerini daha çok dışarıda sarf etikleri sık dile getirilen bir konudur. Her yıl birkaç oyunda yer alarak; hatta hiçbir oyunda rol almadan durumu idare ettikleri, televizyon ve sinema alanına ilgi duyduklarının örneklerini ben de biliyorum. Devlet memuru olanaklarının sınırları o sanatçıları bu yola itmiş olabilir ama bu mazeret değildir. Eğer para kazanmak istiyorlarsa devletin kurumlarının dışına çıkılması gereklidir.
Çare
Devlet sömürüye engel olmak için minimum bir çalışma süresi; örneğin her yıl belli bir sayıda gösterinin hazırlanış ve sunumunda yer almayı şarta bağlayabilir. Oyun ya da gösteri seçiminde daha özenli davranılması istenebilir. Ancak kent belediyeleri ve yeni kurulan ilçe belediyeleri bile sanata böylesine destek olmaya çabalar ve bununla övünürken "Devlet Tiyatroları", "İstanbul Şehir Tiyatroları", "Devlet Opera ve Balesi" gibi köklü kültür kurumlarını kapatmayı akla bile getirmemek gerekir. Sanata vurulan darbe ayağa sıkılan kurşunla eşdeğerlidir...
(Bugün gazetesinden alınmıştır)