Yazının başlığındaki isimleri duydunuz mu … Latince tıbbi bir kelimeye benziyor… Hastalık veya ilaç ismini andırıyor ilk bakışta… Bu kelimeleri pek az kimsenin duyduğunu sanıyorum. Ben de bugüne kadar duymamıştım. Bir süre önce Frankfurt yakınlarındaki Mainz kentinde Eyalet Müzesi’ni ziyaret edince anlamını öğrendim.
Almanya’da Mainz kenti Ren ve Main nehirlerinin birleşme noktasında… Şehrin tarihi merkezini gezenler kendilerini Orta Çağ'da hissederler. Mainz halkı, matbaanın 15. Yüzyıl’da kendi şehirlerinde icat edilmesini gururla anarlar. Kentte mutlaka görülmesi gerekenler arasında her yıl yapılan geleneksel Mainz Karnavalı da yer alır.
Mainz Eyalet Müzesi’ni gezdim. Birinci katta sol duvarda büyükçe bir yağlıboya tablo var. Özel bir koleksiyoncunun sergilenmek üzere müzeye ödünç verdiği Kanuni ile Hürrem Sultan’ın yağlıboya tablosu… “Sultan Süleyman der Praechtige und Roxelane” (Hürrem Sultan’ın asıl adı) yazıyor.
Bohemyalı 18. Yüzyıl ressamlarından Karl Anton Hickel yapmış. Kutsal Roma İmparatoru II. Joseph’in sarayında görevli ressam… II. Joseph, Osmanlılarla savaşmış… Romanya topraklarındaki Muhadiye Boğazı Muharebesi’nde canını zor kurtarmış…
Tabloda Hürrem Sultan’ın elinde müzik aleti var… Wolfgang Amadeus Mozart’ın, başkahramanı Kanuni Sultan Süleyman olan iki perdelik ünlü “Zaide” operasını bilir misiniz? “Zaide”, Kanuni’nin haremindeki bir kadın… Mozart, 1780’te Salzburg’da bestelemeye başlamış ancak bitirememiş… Saray ressamının tablosuna muhtemelen böylece Zaide’yi dahil ettiği tahmin ediliyor… Saray ressamının hayal gücüyle ortaya bu tablo çıkmış… Satılmadığı için değeri de biçilmemiş…
Müzenin birinci katındaki vitrinlerde birbirinden değerli yüze yakın Höchst porselen figürleri de var. Frankfurt yakınlarındaki Höchst kasabasında 1746’da kurulmuş tarihi porselen firmasında yapılmış… Bu figürlerden biri de işte bu “Titinillus” figürü… Yaklaşık 20 santimetre yüksekliğinde… 1770-1773 arasında yapılmış… Sadece dört adet varmış… Biri Mainz’de… Bir diğeri
Frankfurt’taki Uygulamalı Sanatlar Müzesi’nde… Diğer ikisi ise kimlikleri açıklanmayan özel koleksiyoncularda…
“Titinillus”, Orta Çağ’da ortaya çıkan bir kavram… Bir şeytana verilen isim… Kiliselerde ayinlerde duaları yanlış, eksik okuyan veya hiç okumayanları takip ettiğine inanılan bir şeytan… Rahipleri, keşişleri, rahibeleri de Hiristiyanlıktan saptırmak için proveke ettiği de düşünülüyormuş… Bu şeytanın hataları takip edip bir yere not ettiği ve tüm İbrahimi dinlerde olan hesap günü insanlardan sorulması için biriktirdiğine inanılıyormuş.
Yine o dönemlerde kitaplar manastırlarda gece gündüz durmadan çalışılıp elle yazılıp çoğaltılırken doğal olarak yazım hataları da oluyormuş… Elle çoğaltıldığı için hatayı düzeltmekte mümkün değil… Bakmışlar bu hataların haddi hesabı yok… Yazım hatalarının suçunu da “Titinillus”’a yüklemişler… Hataların hep onun yüzünden olduğunu söylemişler. Böylece keçi ayaklı, çift boynuzlu olarak tasvir edilen şeytan kitaplardaki “Yazım hatalarının” günah keçisi olmuş… Yazım hatası deyince hep o akla gelir olmuş…
Müzeye beraber gittiğim felsefeci Dr. Peter Kunze-Concewitz ile bu konuyu enine boyuna konuştuk… O şöyle diyor; “Figür olarak temel alınan görünüm antik Yunan’dan beri bilinen Satyros eşkâlidir, üst yarısı, sivri kulakları ve boynuzları haricinde, insana benzer, alt kısmı ise teke şeklini andırır. M.Ö. takriben 6. Yüzyıl itibariyle birtakım mozaiklerde, vazo ve benzeri eşyalarda süsleme mahiyetinde resmedilmiştir. Kökeni Dionysos kültüne dayanır, üretkenlik ve bereket temsil eder. Phallus kültü ile de bağlantılıdır. Bu nedenle, Orta Çağ sonu ve akabinde, Batı kültüründe, çoğun göl ve nehir perisi Nymphlerle birlikte dans eder, sarmaş dolaş oynaşır, erotik pozisyonlarda bazı meşhur tablolarda resmedilmiştir. Orta Çağ Hıristiyanlığı bu figürü şeytanlaştırmıştır. Dionysos kültünde baş rolde oynayan bu Satyros’un batı ülkelerinde şeytan olarak karşımıza çıkması şaşırtıcı değildir. Titinillus olarak da, İncil’i el yazısı ile çoğaltan yazıcıları şaşırtan, yanıltan ve doğru yoldan saptıran bir iblis olarak kendisine yeni bir rol biçilmesi, bunun gayet doğal bir sonucudur.”
Porselen figüre bakıldığı zaman sırtında kitaplarla yüklü bir heybe görülüyor… Şeytan “Titinillus”un heybesini harf, kelime, imla, heceleme hataları olan kitaplarla doldurup her gün bunları taşıdığına inanılırmış. Böylece kitaplardaki yazım hatlarının günah keçisi olarak nitelendirilmiş hep…
Keçi ayaklı, çift boynuzlu olarak tasvir edildiği porselen figürün sırtındaki heybeye de şöyle de bakabilir miyiz acaba… “Titinillus, kilise bağnazlığına karşı Aydınlanma’nın ruhuna ve anlamına karşıt olan şeyleri büyük bir gayretle heybesine doldurup taşıyarak ortadan kaldırıyor… “ Dr. Kunze-Concewitz bu konudaki düşüncesini şöyle ifade ediyor: “Titinillus sırtında taşıdığı kitapları belki de insanlara dağıtmak için getiriyor da olabilir. Bu durumda onun taşıdığı kitaplar İncili el yazısı ile çoğalttıran bağnaz kilise çevrelerinin arzu etmediği kitaplardır. İnsanların okumasını istenmeyen kitaplardır.”
Bunlardan hangisini daha mantıklı kabul edeceğiz… Bence kesin bir cevabı yok… Avrupa edebiyatında da bu konuda yazı yok… Alman edebiyatının önde gelen ilk isimlerinden Johann Wolfgang von Goethe (1740 – 1832) aynı dönemde yaşamasına rağmen bu konuya değinmemiş… Yazım hataları konusunda da başka bir yol izlemiş… Eserlerini yayınlayan Stuttgart kentindeki yayıncısı Cotta Yayınevi (Bugün de faaliyete devam ediyor) sahibi Johann Friedrich Cotta’ya 1805 yılında yazdığı mektupta şöyle diyor:
“Büyük bir iyi niyetle yazdıklarımı gözden geçirecek bir kişiyi tavsiye ediyorsunuz… Ama ben şunu üzerine basarak arzu ediyorum ki gönderdiğim yazılar yazım, imla veya herhangi bir hata nedeniyle değiştirilmesin… Hata olsa bile aynen basılsın… Gönderdiğim yazının aynısının basılmasından başka hiçbir arzu ve dileğim yoktur.”
Bu mektuptan 22 yıl sonra 1827’de yine hatalı bir baskı dolayısıyla Cotta Yayınevi’nin Stuttgart Matbaası Yönetisi Wilhem Reichel’e şöyle bir mektup yazıyor ; “Baskı hatasının neden kaynaklandığı, bu hatayı kim yaptığı araştırmalarını bırakalım. Bu iş yeterince karışık. Hatalı kelimeyi görenin dikkati daha sonraki kısımlarda artar.”
Görülüyoruzki “Yazım hataları”ndan sorumlu tutulan, kayıtlarda Titinillus, Titivillus veya Tutivillus gibi çeşitli değişik kelimelerle ifade edilen “Şeytan”ın yorumu çok karışık, hatta kolay değil… Sırrı da aradan 335 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar çözülememiş…