Cevap veriyorum:
Pek mühim bir fark yok.
* * *
Alt alta yazalım:
- Zana da “Sayın Öcalan” diyor, onlar da...
- Zana da “KCK tutukluları serbest bırakılsın” diyor, onlar da...
- Zana da “Operasyonlar dursun” diyor, onlar da...
- Zana da “Öcalan için af” istiyor, onlar da...
* * *
Aralarındaki “büyük mutabakat” bunlarla da sınırlı değil.
Başbakan Erdoğan’ın “Kürt sorununu çözebilecek güçte bir lider” olduğu konusunda da anlaşıyorlar.
Leyla Zana da, Diyarbakır’da polis şiddetine maruz kalan BDP’li milletvekilleri de
“Erdoğan isterse Kürt sorununu çözebilir, çözebilecek güçtedir” diyor.
* * *
Ama aralarında bir fark var.
Tek kelimelik bir fark...
- Leyla Zana diyor ki “Erdoğan istiyor”.
- BDP’li milletvekilleri diyor ki: “Erdoğan istemiyor”.
Sonuç?
- “İstiyor” diyen Başbakanlık’ta ağırlanıyor.
- “İstemiyor” diyen Diyarbakır’da gazlanıyor.
GAZETELERDE bir haber okudum.
Beşar Esad’ın eşi Esma Esad internet üzerinden 270 bin sterlinlik alışveriş yapmış.
Haberin maksadı belli:
“Vay şatafata bak” dedirtmek.
* * *
-Hemen söyleyeyim:
270 bin Sterlin, Arap coğrafyasındaki lider eşleri açısından hayli fukara ve mütevazı bir bütçedir.
Bu para Körfez’deki Şeyha’ların, Ürdün’deki kraliçelerin, hatta Suudi Arabistan’daki kıytırık prenseslerin dişlerinin kovuğunu bile doldurmaz.
* * *
Tamam, Esad katildir.
Tamam, kendisine vuralım.
Ama vurduğumuz yere de biraz özen gösterelim.
AKP kazanır.
Çünkü:
Binde bilmem kaç oy almış bir partinin başındaki Numan Kurtulmuş’u bile hiçbir komplekse kapılmadan partisinin başköşesine buyur edebilecek denli özgüvenli ve birleştiricidir.
* * *
CHP kaybeder.
Çünkü:
Oy alma potansiyeli herkesin malumu olan Mustafa Sarıgül’ü bırakın partinin başköşesine çay ocağına bile almamak için bin dereden su getirecek denli özgüvensiz ve hırssızdır.
MİLAT gazetesinde başarılı röportajlara imza atan meslektaşım Nil Gülsüm Gül aradı.
“Evleniyorum. Nikâh törenine gelir misin?” dedi.
“Tabii ki gelirim” dedim.
Ve gittim.
Zeytinburnu Belediyesi’nin yaptırdığı gayet şık ve nezih nikâh salonuna ulaştığımda bir de ne göreyim:
Resmen HAS Parti kulisine düşmüştüm.
* * *
Memnun oldum tabii...
Ve başladık muhabbete.
Edindiğim intiba şudur: İlk şaşkınlık atlatılmış.
Büyük çoğunluk Numan Kurtulmuş’un AK Parti’ye geçişine destek veriyor.
“İyi oldu” diyorlar.
“Teşkilatların da zamanla birleşeceğini düşünüyoruz” diyorlar.
Buna karşılık...
Bekaroğlu ve birkaç arkadaşının direnişine destek verenler de var.
Fakat aralarına henüz “büyük husumet” girmemiş.
Bir aradalar ve fazla tartışmamaya özen gösteriyorlar.
* * *
Ve son not:
Nil Gülsüm Gül ve Necip Fazıl Kurt’a bir ömür boyu mutluluklar diliyorum.
ALEVİSİN.
İnancını tanımlamaya kalkıyorlar.
İbadethanene izin vermiyorlar.
İnandığın gibi yaşamana müdahale ediyorlar.
Özgürlük alanlarını kısıtlıyorlar.
Ne yapacaksın?
* * *
- Sen de onların alanlarını mı daraltmaya çalışacaksın?
- Sen de onların mescidine müdahale edilmesini mi talep edeceksin?
- Sen de onların türbanını mı diline dolayacaksın?
- Sen de onların takunyasıyla falan mı alay edeceksin?
Hayır, hayır!
Bunu yapmamalısın.
* * *
Yapman gereken tek şey var: Bir özgürlük dili kurmak...
Öyle bir özgürlük dili ki...
Maruz kalınan baskıcı muhafazakârlığı açığa düşürecek, mahcup edecek, utandıracak bir dil...
Otoriterliğin maskesini indirecek bir dil...
Kendine Müslümanlığı ortaya serecek bir dil...
* * *
CHP Milletvekili Hüseyin Aygün’ün “TBMM’ye cemevi” talebi, işte bu türden bir girişimdi.
“Operaya bile mescit” açılma kararlarının alındığı bir dönemde “TBMM’ye cemevi” talebine “olmaz, olamaz” denilmesi, baskıcı muhafazakârlığın maskesini düşürmüştür.
Vicdanlarını yitirmemiş bazı AK Parti yandaşlarının içine düştükleri mahcubiyetin temel nedeni budur.
- Gülben, “Atlas’ın derhal dans öğrenmesi lazım” demeye başladı.
- Ajda daha büyük vinç için bazı inşaat şirketleriyle görüşmeye başladı.
- Demet sahnede yapacağı muzırlıkların listesini oluşturmaya başladı.
- Serdar “en büyük ekran kaç para” diye sağa sola sormaya başladı.
- Kenan “bana çok dansçı lazım abi” diye Mustafa’nın kapısını aşındırmaya başladı.
- Tarkan “70 TIR, 80 dansçı, 190 teknik ekip...” türü bilgileri şimdiden basına sızdırmaya başladı.
- Sezen Madonna ile yarışmak yerine kafa bulmayı tercih etti.
BİR: Şarık Tara yazacağıma Tarık Şara yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.
İKİ: Ömür Gedik yazacağıma Ömür Göksel yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.
ÜÇ: James Bond filminin “teaser”ını “fragman” sanmışım. Düzeltir, özür dilerim.
(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)