Londra temasları sırasında yayımlanan makalesinde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduğu ileriye dönük vizyonuna Kıbrıs konusunda tarihi öneme sahip İngiltere’nin destek vermesini beklediklerini belirtti.
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Tatar, şunları kaydetti:
“Şu anda, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs'ta iki Tarafın egemen eşitliğine ve eşit uluslararası statüsüne dayalı yeni ileriye dönük bir çözüm vizyonunu ortaya koymak üzere Birleşik Krallık'ı ziyaret ediyorum. İki Devlet arasındaki iş birliğine dayalı, karşılıklı saygıya ve Kıbrıs Türk halkının müktesep haklarının tanınmasına dayanan bir çözümden bahsediyorum. Kıbrıs Adası için vizyonumuz, gerçekleri kabul ederek değişken bir bölgede sürdürülebilir barış ve istikrarın sağlanmasına uygun olarak hareket etmektir. Bu vizyon, her iki tarafın da kültürel kimliğini ve siyasi haklarını korumak adına oluşturulmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin var olmasının nedeni olarak onlarca yıldır süren bir soruna adil, gerçekçi ve uygulanabilir bir çözümdür. Yaratılan bu vizyon, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin vücut bulmuş halidir ve haksız uluslararası izolasyona rağmen vizyonumuz her geçen gün güçlenmeye devam etmektedir. Biz de en az komşumuz olan Kıbrıs Rum varlığı kadar egemen ve meşruyuz.
Kıbrıs Türk halkı, bu vizyonu bir gecede bir çözüme temel olarak benimsememiştir. Kıbrıs Rum tarafının sürekli reddetmesi ve statükoyu sürdürme girişimleri nedeniyle artık tükenmiş olan federal temelli bir çözüm için onlarca yıldır yapılan müzakerelerin ardından, gerekli olduğu için benimsemiştir. Karşılıklı olarak her iki tarafa ziyan veren açmaz ve eşit muamelenin olmaması, Kıbrıs Rum tarafını değiştirmek istemedikleri ve statükoyu haksız bir şekilde devam ettirdikleri bir rahatlık bölgesinde bırakmıştır. Kıbrıs'taki sorun 1950'lerde İngiliz sömürgesi döneminde Kıbrıslı Rumların adayı, Yunanistan'a ilhak etmek (ENOSİS) için bir uğraş vermesiyle başladı.
ENOSİS için savaşan EOKA teröristleri, 1955-1959 yılları arasında Kıbrıs Acil Durumu olarak bilinen olayda 371 İngiliz askerini katletti. Ancak Kıbrıslı Türkler, Birleşik Krallık'a sadık kaldılar. 19 Aralık 1956 tarihinde İngiltere'nin Kolonilerden Sorumlu Devlet Bakanı Alan Lennox-Boyd, Avam Kamarası'na, daha sonra zamanın İngiltere Başbakanı Harold Macmillan tarafından yinelenen bir taahhütte şunları bildirdi: ‘Majestelerinin hükümetinin amacı, kendi kaderini tayin hakkının herhangi bir şekilde uygulanmasının, Kıbrıs Rum toplumu kadar Kıbrıs Türk toplumunun da Kıbrıs'ın özel koşullarında gelecekteki statülerine kendileri için karar verme özgürlüğü tanınmalıdır. Başka bir deyişle, Majestelerinin hükümeti, böyle karışık bir nüfusta kendi kaderini tayin hakkının uygulanmasının nihai seçenekler arasında bölünmeyi içermesi gerektiğini kabul ediyor.’
Kendi kaderimizi tayin etme hakkımız bu nedenle tarihe dayanmaktadır. Ancak, kısa bir süre sonra Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortaklığını gasp ederek 1963’te silah zoruyla tek taraflı bir Kıbrıs Rum yönetimi yarattı. Sonraki 11 yıl süresince Kıbrıs Türkleri etnik temizliğin dehşetine maruz kaldı. 1974’teki Kıbrıs Türk Barış Harekâtı sayesinde katliam son buldu, barış ve istikrar sağlandı. Bu yeni bulunan barış, nihayetinde bugün gördüğümüz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasına yol açtı.
O zamandan beri, Türk tarafının Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmak için gösterdiği büyük çabalara rağmen, Kıbrıs Rum tarafı, başta BM’nin 2004 ve 2017’deki önerileri olmak üzere 15 çözüm planını ve fikrini reddetti. Kıbrıslı Rumlar, çözüm için uluslararası topluma sözde hizmet etmeyi sürdürüyor, ancak aslında kendilerine sunulan her fırsatı reddediyor.
Uygulanamaz olduğu belli olan çözümlerle daha fazla zaman kaybetmek yerine, şimdi yeni bir yaklaşım zamanı geldi. İki tarafın egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün kabulüne dayalı bir ilerleme yolu üzerinde çalışmanın zamanı geldi. Yalnızca bu, iki devlet arasında ileriye dönük bir iş birliği ilişkisine izin verecektir.
Bu, uluslararası toplum tarafından 2004 yılında merhum BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile İngiltere tarafından verilen ve nihayet kendi ülkemizden doğrudan ticaret yapmamıza ve seyahat etmemize izin verme sözlerini yerine getirmek anlamına geliyor.
Aynı şekilde, gençlerimizin olimpiyatlar gibi uluslararası spor müsabakalarına katılma yasağının kaldırılması veya dünyaca ünlü patates ve narenciye gibi ürünleri Kuzey Kıbrıs bayrağı altında satabilmemizi sağlayacaktır.
Kıbrıs Adası içinde, aynı zamanda hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı, adanın Türkiye üzerinden Avrupa ile elektrik ara bağlantısının kurulması, BM himayesinde yasa dışı göçle mücadele ve mayınların temizlenmesi gibi somut iş birliği alanlarına yönelik çalışmayı içeriyor.
Özellikle Birleşik Krallık’ı, Kıbrıs Türk halkına karşı yeni bir yaklaşımı – bize eşit şartlarda davranması için- teşvik edeceğiz. Brexit’in daha fazla esnekliğini kullanarak, ticaret ve polis iş birliği gibi alanlarda ilişkileri normalleştirmeye başlamanın zamanı geldi. Kıbrıs Rum tarafı ile aradaki farklılıkların azaltılmasına yardımcı olacak her şeyin nihayetinde çözüm arayışına yardımcı olacağı şüphesizdir.
Kısacası, atlıkarınca sona ermelidir. Kıbrıs Türkler ve Kıbrıslı Rumlar atlıkarıncadan inmelidir. Bu bir komedi. Kıbrıs Adası’nın her iki halkı için de barış, güvenlik ve refah için yeni bir gündeme ve yeni fırsatlara gereksinim var.” (KIBRIS POSTASI)