Tasma...
Coşkun, yazısında birinin adı "Kurt", diğerinin adı "Paşa" olan iki köpeği konuşturuyor.
"Kurt sordu: Peki şu omzunda parlayan ne? -Tasmam...
-Ne işe yarar? -Sahibim beni yönettiğine göre bu lazım... Nereye çekerse oraya...
-Ya onun istediğini yapmak istemezsem?
-Karşılığında yapacaksın... Onca şey veriyor yani..."
Yazının püf noktası burası. Çünkü tasma boyuna takılır, omuzda parlayan yıldızdır. Şimdi Bekir Coşkun'un yaptığı eleştiri midir? Bekir Coşkun'un temsil ettiği kesim, bugünkü Genelkurmay karargâhından rahatsızdır. Onlar darbeleri hazırlayan, 28 Şubat sürecindeki gibi hükümet deviren, AK Parti'yi kapatmak için internet siteleri kuran, cuntacılık yapma heveslisi bir karargâhı özlüyorlar. Bugün elleri böğürlerinde kaldığı için de, "bizi koruyan bir ordumuz var zannediyorduk" hayıflanması ile TSK'ya çok içerliyorlar. Bu zihniyet vesayet zihniyetidir. Kendini memleketin asli sahibi gören, çağın gerisine düşmüş, Türkiye'deki değişimi hazmedemeyen bir zihniyet bu.
Bu zihniyet halkın kendisinden rahatsızdır. Çünkü halk onların istediklerini değil, varlıklarına tahammül gösteremedikleri partiyi iktidara getirmektedir... Halkın seçimlerde, üçtür AK Parti'yi iktidar yapmasından rahatsızdırlar. Aynı Bekir Coşkun değil mi, AK Parti'ye oy verdikleri için seçmene "göbeğini kaşıyan adam" diye hakaret eden? Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil değil mi seçmenle, "bidon kafalılar" diye utanmadan alay eden? Cuntaların cirit attığı bir silahlı kuvvetler özlemiyle hâlâ yanıp tutuşan, hâlâ darbecilerden medet uman insanlar bunlar... İşte bu yüzden artık siyasete müdahale etmek istemeyen, asli vazifesine, kışlaya dönmek isteyen bir Genelkurmay'dan çok rahatsız oluyorlar. Bakınız, Genelkurmay'dan Bekir Coşkun'un yazısı ve İstanbul Baro Başkanı'nın sözleri için yapılan yazılı açıklamadan bir cümle alayım: "Hiçbir tahrike kapılmadan, Anayasamızın temel niteliklerine ve parlamenter demokratik sisteme sıkı sıkıya bağlı olarak, ülkemize ve Yüce Milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz..."
Buradaki önemli vurgu, "parlamenter demokratik sistem"dir. Yani sivil iradeye bağlılıktır. Vesayetçileri rahatsız eden tam da budur. Şahsen ben bazılarının perişanlığını anlıyorum. Hayıflanmaları boşuna değil. Güvendikleri dağlara kar yağdı. Medet umdukları cuntacılar, darbeciler onların çağrılarına ses veremiyor. Çaresizlikleri, onları kin ve nefret söylemine sürüklemektedir. Muhtıra davetçileri ve şakşakçıları olarak, bugün kendilerine muhtıra verilmesinden dolayı da şaşkın, ters yumruk yemiş boksör gibi groki durumundalar. Benim Sayın Bekir Coşkun'a bir çift lafım var. "Ben hayvanları severim, hayvan yazıları yazarım. Paşalık unvanı 1934'te kalktı. Generaller neden alınıyor? Ben askerler yürürken heyecanlanan tüyleri diken diken olan biriyim." diyerek dümen kırmasın. Tek bir sorunun cevabını vermesi gerekiyor: Omuzda parlayan tasma nedir?
Gelelim Genelkurmay'ın bildiri yayınlaması konusuna. TSK, bu demokrasi dışı geleneğinden vazgeçmelidir. Hakaret için yargı yolu açık. Nitekim geçmişte, TSK'nın bütün generalleri bir gazete için dava açtılar ve kazandılar. Bu bir tarafa. Ama artık Genelkurmay, bildiri yayınlamaya bir son vermelidir. Madem parlamenter demokrasiye bağlılar. Amirleri Sayın Başbakan'dır, Başkomutan olarak Sayın Cumhurbaşkanı'dır. TSK'ya yapılan saldırılara onlar cevap vermelidir.
Devam eden Ergenekon, Balyoz, 12 Eylül, 28 Şubat dava ve soruşturmaları için biz de askerle ilgili eleştiriler yapıyoruz. Ama dikkat ettiğimiz iki husus var: Bir, hakaret etmiyor, eleştiri yapıyoruz. İki, kurum olarak TSK'yı değil vesayet zihniyetini, bünyedeki cuntacı yapıyı, hukuk dışına çıkmayı eleştiriyoruz...
(Zaman gazetesinden alınmıştır)