Tanrı parçacığı ve Tanrı

CERN deneyinde ‘Higgs Bozonu’ denilen atomaltı parçacığın bulunması bilim tarihinin en önemli olaylarından biri. Ama bununla evrenin sadece yüzde 4’ünü izah edebiliyoruz.

The Economist son sayısında bu konuyu ele aldı. Orada okudum, galaksilerden, güneşlerden, yıldızlardan oluşan bildiğimiz maddi evren, bütün evrenin sadece yüzde 4’ü kadarmış. CERN’de Higgs Bozonu’nun bulunmasıyla doğrulanan ‘Standart Model’ teorisi işte bu yüzde 4’lük evren bölümünü izah ediyormuş.

“Bu bozon ya da parçacık olmasaydı, Big Bang’de kütle oluşmayacaktı. Galaksiler, yıldızlar, gezegenler, onları oluşturan atomlar meydana gelmeyecekti!”

Açığa çıkan akıl almaz enerji ışık ve ısı olarak boşluğa yayılacaktı. Higgs Bozonu’na “Tanrı parçacığı” denilmesi de bundan.

Bu bildik yüzde 4’ün dışında evrende neler var?

Evrenin neredeyse dörtte üçü, %74’ü “kara” ya da “karanlık enerji” denen “tamamen belirsiz bir şey”.

Geri kalan, %22 ise “karanlık madde”dir. Bir tür madde ama kütlesi yok. Varlığı, sahip olduğu çekim gücünden saptanıyor. Muazzam bir iş görüyor üstelik: Uzaydaki görülebilir maddeden yapılmış galaksilerin pozisyonlarını kontrol eden dev bir kafes oluşturuyor, böylece galaksilerin dönerken kendilerini parçalamalarını önlüyor!

CERN’de Higgs parçacığının bulunmasıyla Standart Model doğrulanmıştı. Şimdi fizikçiler evrenin yüzde 96’ını oluşturan bu “karanlık”lara ışık tutacak “Standard model sonrası teoriler” düşünecekler.

Fizik demek, deney, gözlem ve bunların matematik formülle ifadesi demektir. Nitekim eski Yunan ve İslam filozoflarının “atom”dan bahsetmeleri bilim değil felsefeydi, çünkü deney, gözlem ve matematiğe dayanmıyordu. Onun için onların yazdıklarını bilimsel öngörü sayamayız.

Matematikle ifade, gözlemlenen olaylara yön veren “fizik kanunu”nu bulmak demektir. Kopernik, Güneş’in Dünya’dan bakınca görülen hareketleriyle ilgili ‘gözlem’lerini, çizimlerini matematiğe vurduğunda, dönen şeyin Güneş değil Dünya olduğu sonucuna varmıştı; yoksa uzaydan Güneş ve Dünya’yı seyretmemişti!

Matematik sayesinde bilim öngörü kazanır: En basiti Ay ve Güney tutulmalarını saniyesi saniyesine biliyoruz. Higgs Bozunu da teorik modele göre olmalı diye düşünülmüş, laboratuvarda bulgulanmıştır.

Fizik, gözlemlenebilir ve ölçülebilir varlıkların bilimidir. Fakat atomaltına indiğimizde ölçmenin hayli zorlaştığı bir “belirsizlik” âlemine gelip dayanmışızdır. James Jean, Sir Edington, Emile Boutroux gibi bilginler burada metafiziğe kapı açıldığını yazdılar. Bertrand Russell ise bunu bilime güvensizlik sayarak eleştirdi...

Karl Popper ise metafiziğin bilimin gelişmesi için ufuk açıcı olabileceğini belirtti.

Kaldi ki, meraklarımızı fizik âlemle sınırlamak da mümkün değildir. Neden Big Bang? Niye enerjiyi maddeye çeviren Higgs Bozunu var?.. Evrenin temelindeki matematik, yüce bir zekâyı işaret etmiyor mu?.. 

Kimileri buralardan metafiziğe ve Allah inancına gider, ben öyleyimdir. Kimileri bu soruları geçerli saymaz, agnostisizmi veya ateizmi tercih eder. Bu husus bilimle değil, inanç ve tercih hürriyetiyle ilgilidir.

Fizik dünyasında deney, gözlem ve matematiğin geçerli olduğunu unutmamak kaydıyla, inanç bilime engel değildir. Unutmayalım, mümin Prof. Abdüsselam’la ateist Prof. Weingber aynı fizik araştırmasıyla Nobel ödülünü paylaşmışlardır.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)