artık denklemin içerisinde El Kaide de var ve şiddetin boyutları daha da artacak. Büyük çaplı bombalamalar, uluslararası örtülü operasyonlar, bombalarla yüklü kamyonlar, hayatını kaybeden yüzlerce binlerce insan, sıradan haberlere dönüşecek. Bu yeni gelişmeden sonra oluşabilecek durumu kısaca analiz edelim.
1- El Kaide'nin aktif hale gelmesiyle birlikte Suriye halkını hedef alacak şiddet ve tahribatın dozunun artacağı söylenebilir. Gerek terör nedeniyle ortaya çıkacak hasar, gerekse böylesi bir teröre karşı hükümetin vereceği tepkiden kaynaklanacak zarar hesaba katıldığında durumun iyice zorlaşacağını görmek zor değil. Lakin bu durum önümüzdeki dönemde uluslararası askeri yaptırıma meyilli güçlerin böyle bir kan gölüne direk müdahil olma konusunda isteksizleşmesi anlamına da gelecektir. Hiç bir devlet giderek güvensizleşen bir ortama askerini göndermek istemeyecek ve muhtemelen süreç ekonomik ambargo, abluka gibi bazı yöntemlerle uzayacaktır. Bu tür önlemler ise rejime zarar verse bile esas etkisini halk üzerinde gösterecektir. Yiyecek, ilaç, su gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlar açısından rejimi devirmek bir hayat memat meselesine dönüşecektir. Kısaca süreç Suriye'nin kendi dinamikleri ile işin halline doğru evrilmektedir.
2- El Kaide'nin devreye girmesiyle konu, halkına karşı şiddet kullanan antidemokratik bir rejimi devirmeye çalışan muhalefet hareketi ile rejimin mücadelesi olmaktan çıkmış durumda. Arap Baharı diye adlandırılan demokratik dönüşüm hareketinin bir mezhep savaşına doğru evrilmesi ihtimalini en güçlü kılan şey de bu. Irak'taki kavga Suriye'ye de sıçramış durumda. El Kaide artık ABD'ye ya da Batı'ya karşı savaşan değil, bölgede özellikle şiilere karşı eylemler düzenleyen bir terör örgütü niteliğinde. Şam'da gerçekleşen eylem de Suriye'deki mücadelenin bu özelliğini vurgulamaya yönelik.
3- El Kaide saldırıları kimilerine göre rejimin kendini dünya kamuoyunda meşrulaştırma gayretinin ve propagandasının bir sonucu. Zira radikal İslamcı akımlarla Esad rejminin bugüne kadar kuvvetli bağları olduğu biliniyor. Bu saldırı da rejimin kara propaganda faaliyetinin sahte bir ürünü diye düşünülüyor. Lakin neyin propaganda neyin gerçek olduğunu anlamak mümkün değil. Zira bugüne kadar özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen propaganda savaşında her iki taraf da inanılmaz aktifler. Toprağa canlı gömülen insanlar, cesetler, cenazeler vs. Suriye artık kendi gerçeğini kaybedip, politik gerçekliğine doğru aktarılmış bir sanallık içerisinde. Doğru ve yanlış birbirine karışmış durumda. Elimizdeki istatistik veriler bile çarpıtılmış. O nedenle bu sanallığın içerisine El Kaide gibi bir başka sanal aktörün daha dahil olması çok da garip sayılmaz. Bakalım yeni gerçekliğimiz nasıl şekillenecek?
4- El Kaide'nin Suriye'de yerleşmeye başladığı daha önce İsrail istihbaratı tarafından rapor edilmişti. Bu durum İsrail açısından da oldukça ciddi bir tehdit. Zira El Kaide ne Hamas'a ne Hizbullah'a benziyor. Tehditin bu kadar yakına gelmesi İsrail açısından büyük risk. Nitekim Esad'ın geleceği konusunda hala bir karara varamamış olmaları, bu belirsizlikten de kaynaklanıyor. Aşırı radikal bir sünni rejimin iktidara gelmesi İsrail'in asla tercih etmeyeceği bir durum. Suriye eskisinden daha da tehlikeli hale gelebilir.
5- El Kaide'nin devreye girmesi Türkiye'nin Suriye politikası açısından da bir açmaz. Zira konu halkla rejim arasından çıkıp, teröristle rejim arasına sıkışınca taraf olmak oldukça zor hale geliyor. Son saldırının ardından Türkiye aleyhine sloganlar atılması, El Kaide malzemesinin bu propaganda savaşında nasıl kullanılacağının da göstergesi. Nitekim Lavrov'un saldırının hemen ardından yabancı ülkeleri soruımlu tutması, işin önümüzdeki dönemde hangi boyuta varacağını gösteriyor.
Kısaca, El Kaide'nin kimin tarafından devreye sokulduğunu bilmek mümkün olmayabilir ama şurası bir gerçek ki 'o, paradigmayı değiştirecek bir taştır'. Satranç oynamayı bilmeden tahtanın başına geçmek hezimet anlamına gelir. Sıradaki hamleyi doğru yapmak zorundayız.
(Akşam gazetesinden alınmıştır)