Suriye mi, İran mı?
Sadece Suriye mi? Bugünlerde her yer hareketli, her köşede kıpırdanmalar var. Hangi hareket hangi olayla bağlantılı, bütün uğultular sadece Suriye'ye ilişkin gürültüyü kamufle etmek için mi, yoksa ekonomik ve siyasal açıdan dibe vurmak üzere olan malum Batı tayfası, bölgeyi ateşe mi vermeye çalışıyor, bilemiyoruz. Bizler, bir yere odaklandığımızda çevresini görmeme alışkanlığına sahibiz. Oysa, bu hareketlerin her biri neredeyse Suriye kadar önemli, sonuç doğurucu nitelikte.
1- ABD istihbarat birimleri Somali'de örtülü operasyonlara başladı. Afrika'da bazı başkentlerin insansız hava araçları için operasyon üssüne dönüştürülmesinden sonra örtülü operasyonlar çok arttı. Kenya ordusu Somali'ye saldırırken, en stratejik noktaları ABD ve Batılı ülkeler için el koymaya çalışırken, yine terör ya da El Kaide iddiasıyla yürütülen çalışmaların sonunu tahmin etmekte zorlanmayacağız. Daha önce, fiyaskoyla sonuçlanan Somali müdahalesinin tek sebebi, Kızıldeniz'i kontrol etmek ve ülkenin doğalgaz kaynaklarını işletecek şirketlerin önünü açmaktı. Başarısız kalan program, yeniden başlatılıyor sanırım.
2- İsrail, bugünlerde sadece İran'ı tehdit etmiyor.. Gazze'ye "çok iyi planlanmış" saldırı başlatacağını da açıklıyor. Üstelik bu açıklama, ordunun tepesinden, Genelkurmay Başkanı'ndan geliyor. Fransa ve İsrail dışişleri bakanlarının Gazze'ye Fransız askerleri yerleştirme konusundaki görüşmeleri ile aynı dönemde "Gazze'ye saldıracağız" açıklamaları da geliyor.
3- İsrail yıl başına kadar İran'ın nükleer tesislerine saldırı konusunda müthiş bir kampanya yürütüyor. ABD ve Avrupa ekonomik krizle daha da dibe vurup içlerine kapanmadan onların gücünü kullanıp bu işi bitirmek istiyor. Geçtiğimiz hafta, Şahap-3 füze üssünde meydana gelen, İranlılar'ın "kaza" dediği ancak bir çok kaynağın İsrail istihbaratı ile Halkın Mücahitleri örgütü"nün ortak işi olduğunda ısrar ettiği ve on yedi üst düzey askeri yetkilinin de hayatını kaybettiği saldırı, İran'a karşı da örtülü operasyonların başladığına karine teşkil ediyor. Söz konusu saldırıda, Devrim Muhafızları komutalarından ve füze programlarından sorumlu olan General Hasan Mukaddem de hayatını kaybetti.
4- Fransa ve Almanya'nın çekingen durduğu, ABD ve İngiltere'nin "hazırız" dediği, son olarak S. Arabistan'ın yeni Veliaht Prensi'nin "bu ahmaklık olur" ifadesiyle karşı çıktığı İran'a operasyon ne kadar gerçek emin değiliz. Bugüne kadar çokça "İran'a saldırı" kampanyası izledik ve hepsi sonuçsuz kaldı. Son günlerde İran ve Irak arasındaki yakınlaşma, Suriye yönetiminin seçeneksiz biçimde İran'a mahkum olması ve Hizbullah faktörü, bölgede ciddi bir direnç oluştururken böyle bir saldırıyı kim göze alabilir? İsrail bir kumar oynuyor, bakalım Batılı dostlarını bu kumara ortak edebilecek mi? Benjamin Netanyahu hükümeti, İran'a saldırı konusunda kabineyi ikna etti. ABD ve İngiltere buna zaten hazır. Ama S. Arabistan'ın karşı çıkması oyunu bozabilir.
5- İran ve Suriye dosyası birlikte değerlendirilmeli. Şam yönetimi, bölgedeki bu denklemi iyi izliyor olmalı. Belki de en büyük güvencesi, bölge içi güç dengesine oynamasıdır. Ama bu ne kadar gerçekçi? Buna oynayan her lider kaybetti çünkü.
6- Somali'den Basra Körfezi'ne kadar bir gerilim haritası var. Gözlerimizi Suriye iç savaşına, bir adım sonrasında neler olabileceğine, Türkiye'nin Suriye konusunda en ön sırada oluşuna dikmişken, Somali işgal edilmek üzere, İran akşam sabah saldırı bekliyor.
Peki bütün bunlar, seçilmiş hükümetleri terkedip teknokrat yönetimlere geçen, Avrupa Birliği kriterlerini çöpe atan, olağanüstü zor günlere hazırlanan Batı dünyası kaldırabilir mi?
Belki de kendi çöküşünü hızlandıracak bir tür akıl tutulması yaşıyorlar. Büyük güçler, çökerken büyük hatalar yapar ve sonlarını hızlandırır. Tarih böyle değil mi!