İtalya’nın üç “Süper Mario”su var: Başbakan Mario Monti, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi ve Avrupa Şampiyonası’nın gol kralı Mario Balotelli!
Mario Balotelli, “Süper Mario”ların en milyoner ve bir yandan en gariban olanı…
Net varlığı 8 milyon dolar civarında olduğu tahmin edilen 21 yaşındaki futbolcu, başarısı ve servetiyle İtalya’nın bugün hem en öykünülen; hem en itilip kakılan kahramanı.
Palermo’da doğan ve küçük yaşta bir İtalyan ailesi tarafından evlat edinilen Gana asıllı İtalyan vatandaşı oyuncu, şimdiye dek statlarda hep “Sen bir İtalyan değilsin, karaderili bir Afrikalısın”, “Siyah İtalyan diye bir şey yoktur/Non ci sono negri italiani!” sloganlarıyla karşılandı. Arkasından sıklıkla “Sen ilkel bir maymundan başka bir şey olamazsın!” anlamında, “muz kabukları” atıldı…
Balotelli’ye karşı yürütülen bu korkunç ırkçılık kampanyası Çizme’de öyle bunaltıcı doruklara ulaştı ki, yıldız futbolcu sonunda çıkışı, “İnter” takımından ayrılıp İngiltere’nin “Manchester City” takımına kapak atmakta buldu.
İngilizler de İtalyanlardan ırkçılık konusunda fazla farklı olmamakla beraber; emperyal geçmişleri yüzünden ne de olsa çokkültürlülüğe daha alışıklardı…
“Irkçılık” sebebiyle doğup büyüdüğü ülkeyi terk etmek zorunda kalan Balotelli -Euro 2012’nin garip tecellisi!- İtalya’yı finale yükselten İtalya - Almanya maçından bu yana, “ulusal kahraman” kontenjanından kucaklanıyor.
‘Yabancı oğul!’
Nasrettin Hoca’nın “ye kürküm ye!” misali; bu da biraz bir “ye golüm ye!” durumu... Balotelli sonuçta, İtalyan gazetelerinin manşetlerinden, birinci sayfalarından inmiyor.
“Yabancı Oğul” başlığını taşıyan birinci sayfadaki “Repubblica” yorumu, “Mario ve yeni (göçmen) İtalyanların gururu” başlıklı “Corriere della Sera”nın değerlendirmesi, “İtalya gerçekten değişebilir mi?” başlığını kullanan “La Stampa” gazetesinin başsayfa yorumları hep Balotelli’ye ayrılmış.
Bunlar, Çizme’nin en etkili ve en çok okunan gazeteleri.
Bu gazetelerin hepsi de; “ithal bir yurttaşın” getirdiği göz kamaştırıcı zafere odaklanıyor ve zaferin anlamını tartışıyor.
On yıldır büyümeyen ülke ekonomisinin ağır kriz şartlarıyla ezildiği; darlık bilmeyen İtalyan orta sınıfının ay sonunu zor getirdiği; gençlerin yüzde 30’unun ekonomik daralmadan ötürü iş bulamadığı bir ortamda üstelik, bu olağanüstü futbol başarısının yaptığı moral dopingi ve dopingde Balotelli’nin katkısını tartışıyor İtalyan halkı…
İtalya’nın bir günden diğerine değişmesini beklemek ve Avrupa Şampiyonası zaferiyle ırkçılıkta ani düşüş beklemek zor.
Bir zamanlar Fransız ulusal takımının kaptanlığını yapan, sevilen futbolcu Zinedine Zidane ile Fransa’nın ırkçı eğilimlerinde ne denli düşüş kaydedildiyse, İtalya’da da yaygın ırkçı reflekslerin terbiyesine Balotelli’nin o denli etkisi olabilir ancak…
Ancak bir nokta var ki o önemli…
Vatandaşlık yasasını tartıştırıyor
Balotelli’nin zaferi; yaklaşık 20 yıl boyunca İtalya’da iktidarlara damga basan Berlusconi’nin ırkçı koalisyon ortakları Bossi-Fini politikaları ile yabancı düşmanlığının köpürdüğü bir ülkede, “vatandaşlık yasasını” yeniden masaya yatırıyor…
İtalyan topraklarında doğmasına ve İtalyan vatandaşı anne-baba tarafından büyütülmesine rağmen yalnız “18 yaşında İtalyan vatandaşlığına hak kazanan” futbolcunun geniş kesimlerce bellenen öyküsü, Çizme’de “kan bağına” dayanan yurttaşlık hakkının “toprak bağına” çevrilmesi için yeni bir baskı unsuru oluşturuyor.
Ülkenin ünlü yorumcularından Gad Lerner tarafından örneğin “Repubblica” gazetesinde kaleme alınan “Yabancı Oğul” isimli makale, tümüyle bu konuya ayrılmış:
“Varşova Stadyumu’nda Mario ile (futbolcuyu evlat edinen annesi) Silvia Balotelli’nin kucaklaşma anını görüntüleyen o fotoğrafa tekrar tekrar bakalım” diyor Gad Lerner ve ekliyor: “O annenin (18 yaşına dek yabancı sayılan evlat edinilmiş oğlunun oturma iznini yenilemek amacıyla) emniyet müdürlüklerinde süründüğü, günler alan kuyrukları düşünelim. İtalyan ulusal takımının gol kralı şerefine, parlamento yaz tatiline girmeden evvel bu konuda gereken yasal değişikliğin yapılmasını umalım. Burada doğan veya İtalya’ya çocuk yaşta gelen göçmen çocuklar yurttaşlığa otomatik hak kazanmalı!”
Bu, işte futbolun nelere kadir olduğunu simgeleyen bulunmaz bir örnek…
Statlardaki ağır ırkçı dili coşturan futbol, zaman zaman böyle çok olumlu inisiyatifler için fırsat olarak da kullanılabiliyor.
Irkçılık karşıtı “Respect” kampanyasının “Euro 2012”nin bizatihi sloganı olduğunu düşünecek olursak, Balotelli’nin zaferi daha büyük bir anlam kazanıyor…
Balotelli hele bu akşam şampiyona kahramanlığını İspanya’ya karşı final maçında da taçlandıracak olursa, “Euro 2012”, Avrupa çapında ırkçılığa karşı bayağı iri bir gol atmış olacak.
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)