Her olimpiyat oyunlarından sonra elimizde topladığımız nallarla birlikte ülkemizde sporcu yetişmediği ve bir şeyler yapılması gerektiğini tartışıyoruz. Kaç gün sürüyor? Otalama bir hafta. Sonra her şey eski tas eski hamam devam ediyor. Yıllardır bu böyle.
Ben, bundan 30 yıl önce profesyonel sporcuydum. Okul yıllarında kürek çekiyordum. Bir istikbal olmadığı için sonunda bıraktım. Şimdi ise oğlum aynı durumla karşı karşıya; 14 yaşına geldi, neredeyse doğduğundan beri yüzüyor; hayatta 10 kilometre yürümemiştir ama 100.000 kilometre yüzmüştür. Bir sürü madalyası var ama geldiği nokta ne? O da sonuçta bir tercih yapacak ve sporu bırakacak. Yani aradan 30 yıl geçmiş ama hiçbir şey değişmemiş.
Neden?
Her şeyden önce devlet sporcuya destek olmak şöyle dursun, spor yapmasın diye bir de köstek oluyor. Çocuğunuz spor yapsın diye gece gündüz antrenmana götürüyor saatlerce bekliyorsunuz. Deplasmana gidiyor, peşine takılıp siz de gidiyorsunuz. Kulüplerin imkânları o kadar kısıtlı ki mecburen yaptığı her faaliyetin parasını siz ödüyorsunuz. Bunu o kadar yoğun yaşıyorsunuz ki birkaç sene önce “bu çocuk ileride olimpiyat şampiyonu filan olursa kendime bayrak yaptırıp onu göndere çektireceğim” diye kendi kendime söz vermiştim. Siz vatandaş olarak devletin her türlü engellemesine rağmen sporcu yetiştirmeye uğraşıyorsunuz, daha sonra çocuk bir vesile ile şampiyon filan olursa devletin o güne kadar ortalarda hiç görünmeyen yetkilileri hemen fotoğraf çektirmek için yanınızda bitiveriyorlar.
Sporcu peygamber filan değil, gökten inmiyor
Sporda başarının ilk şartı çok küçük yaştan itibaren ara vermeden disiplinli çalışmak ve antrenman yapmaktır. Her şeyden önce ülkemizde sporcular için antrenman yapacak tesis yok. Siz bireysel olarak çocuğunuzun masraflarını karşılamayı göze alsanız bile çocuk küçük yaşta spora başlaması gerektiği için çarpık eğitim sistemi onun sporda başarı kazanmasını sürekli engelliyor. Çocuk okula mı gidecek, dershaneye gidip SBS’ye mi hazırlanacak, yoksa antrenman mı yapacak? Ben oğlumun okuldan çıktıktan sonra, dershaneye, dershaneden çıktıktan sonra antrenmana gidip gece 23’de eve gelip akşam yemeği yerken, ödevlerini yapacak zamanı kalmadığı için “yetiştiremiyorum, zamanım yok” diye üzülerek ağladığını hatırlarım. Çocuk bütün bu sıkıntıyı niye çekiyor? Sonunda hiçbir şey olmak için. Evet, hiçbir şey…
Spor okulu açmak bu kadar mı zor?
Bir spor okulu açmak çok mu zor? Ankara’da Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri var. Bakmayın adında spor ibaresi olduğuna, sporla bir alakaları yok. Mevzuat böyle. Mesela Türkiye Voleybol Federasyonu uluslararası başarılara imza atmak, geleceğin oyuncu havuzunu oluşturmak adına bir lise kurmaya karar verdi. Ancak mevzuat gereği sadece voleybolcu yetiştiren bir spor lisesi açmak mümkün değil. Hatta okulun adında tek başına ‘spor lisesi’ bile yer alamıyor. Bu nedenle ‘güzel sanatlar ve spor’ kelimesi birlikte kullanılıyor…
Peki, sonuç ne oldu? Mevzuat gereği her şey çorbaya döndü. Okulun artık normal bir okuldan pek bir farkı yok.
Hacettepe, Angora evlerinde bir başka Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi var. Bu lise de aynı; okulda resim ve müzik eğitimi veriliyor ama adındaki spor bölümüyle bir alakası yok, çünkü mevzuat gereği adı spor lisesi.
Yani bir spor lisesi bile kuramayıp, ailelerinin özverili çalışmaları sayesinde onlarca madalya kazanmış çocukları dahi, sonu ne olacağı belli olmayan bir eğitim sistemi içine zorla sokmaya çalışıyoruz, sonra da olimpiyatlarda madalya bekliyoruz.
Hayal kurmanın bir zararı yoktur ama hayalle yaşamanın ne kadar büyük zararlar verdiği çok açık değil mi?
Spor eğitimi için ortaokul bile çok geçtir, kaldı ki biz lisesini bile kuramamışız. Sadece üniversitelerde de Beden Eğitimi hocası yetiştiriyoruz. Aslında bu tabloya bakarak enerji açığımızı ülkemiz yöneticilerinin çenelerine birer dinamo bağlayarak çözebilmemiz mümkün gözüküyor.
Laf para etseydi eminim Türkiye dünya ihracat rekoru kırardı.