Söz Milletin!

Türkiye’nin son dönemlerdeki hiperaktif dış politikası, savunma sanayisindeki inanılmaz yükselişi, nano teknolojiye dayalı pahada ağır, yükte hafif ürünleri üretmeye başlaması, sanayinin temeli olan enerji de merkez haline geliyor olması ve de artık Türkiye’nin Batı dünyasının politik, ekonomik ve askeri kontrolünden çıkması belli ki birilerini fena halde ürkütmeye başlamış.

Türkiye gibi jeopolitik önemi büyük bir ülkenin Libya – Balkanlar – Kafkaslar – Orta Doğu içerikli bir etki alanı yaratmış olması, Ukrayna-Rusya Savaşı ile Suriye ve Doğu Akdeniz bağlamında uluslararası dengelerin değişmesinde büyük rol oynaması Batı dünyasının endişelerinin yukarılara, doruk noktasına kadar çıkmasına neden olmuş.

Görünüşte anlı şanlı ama parayı verenin düdüğünü çaldığı Batı dünyasının taraflı gazete ve dergilerinin Türkiye düşmanlığı içeren yazıları yayınlıyor olmasının kökeninde Türkiye’nin avuçlarının içinden kayıp gitmiş olması yatıyor.

ABD, II. Dünya Savaşından sonra 1945 yılında 27 ülkenin imzalaması ile yürürlüğe giren Bretton Woods anlaşmasıyla, Doların altın karşılığı değişimi taahhüdünün küresel kabulü ile başlayan ve ABD’nin dünya para politikasını belirleme ve yönetmesi tekelini, sürdürmek istemekte. Bretton Woods Anlaşması sonrasında ABD uluslararası para sisteminin standardını kendisi belirlemeye ve dünya ülkelerinin mali yapılarını kontrol etmeye başladı. Dönemin Türkiye hükümeti, Bretton Woods anlaşmasını 1947 yılında, kendisine empoze edilen “Komünizmin Türkiye’ye sıçrayacağı ve Rusya’nın Boğazları işgal edeceği tehdidinin varlığına inandırılması” sonrasında imzaladı. Arkasından da “Marshall Yardımı”nı kabul ederek boynunu Batı Dünyasının elinde tuttuğu giyotinin altına uzattı. 

Türkiye’ye ve Türk halkına yaşatılan yüksek enflasyonun kökeninde özetle, Bretton Woods Anlaşması yatmakta. Bunun bariz örneğini de, 2018 yılının sonbaharında ABD’nin Türkiye’ye yaptırım amacı ile yapay bir şekilde Türk Lirası’nın değerini düşürmek için yaptığı spekülasyon oluşturmakta. Bu Türkiye’ye yaşatılmak istenen mali yaptırım olayı, aynen savunma sanayimizin ürettiği savunma silahlarında Batı dünyasının engelleme amaçlı uyguladığı ambargolar sonrasında Türkiye’nin kendisine satılmayan parçaları üretmesi sürecinin başlangıcına benziyor. Ki eminim bu yaptırımlar Türkiye’nin, ABD’nin tekelindeki uluslararası para sisteminin yönetiminden çıkma yolunda Türkiye’nin tedbirler almasının ve girişimler başlatmasının yolunu açacak. (Türkiye-Rusya-Çin ve İran arasında yerel para ile ticaret yapılmasının yürürlüğe girmesi, ABD’nin tekelindeki uluslararası para sisteminden çıkışın ilk adımlarından birini oluşturuyor.)

Avrupa Birliği’ni kayıtsız, koşulsuz kendisine itaat eden bir sömürgeye dönüştürmüş olan ABD, adını “Eklektik Strateji” olarak belirlediği durumdan son derece rahatsız Ve Türkiye’nin son yıllarda hayata geçirdiği “küresel stratejik özerklik, Rusya ile dengeli siyasi ilişki, ABD’nin AB’ye dayattığı Rusya’ya yaptırım uygulaması içinde yer almama kararı” ile tamamen ABD’nin küresel hegemonyasına karşılık kurulmuş olan “BRICS topluluğuna üye olma talebinde bulunma” politikası ABD’yi ve sömürgesi AB’yi fena halde ürkütmüş olmalı ki, Türkiye’deki yönetimin değişmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.

Tabi onlar istedikleri gibi düşünsün, istedikleri hamleyi yapsınlar, söz yüce milletin…

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı