Soykırım yasasına karşı hukuk yolu

SARKOZY iki sebepten bu kanunu destekliyor, biri her vesileyle ortaya koyduğu Türkiye düşmanlığı, öbürü Fransa’daki Ermeni diasporasının desteğini alma hesabı...

Bu kanun Avrupa’daki Türklerde tepki ve hareketlenme yarattı, cumartesi günü Paris’te gösteri yaptılar, bugün Senato önünde toplanacaklar. Bu medeni davranışlarından dolayı kutluyorum kendilerini.

Bu yasa Fransa’nın da lehine değildir. Okullardaki Türk kökenli çocuklar bu tanıma itiraz ettiğinde gerilimler yaşanacaktır! Böyle birkaç olay yaşanmaktadır şimdiden.

Elbette çok sayıda Türk kökenli Fransız vatandaşı da tepki olarak soykırımı reddeden açıklamalar, toplantılar, gösteriler yapacak, haklarında davalar açılacak, tansiyon yükselecektir!

Fas ve Cezayir kökenlilerin de zaman içinde gerilimden etkilenmesi sürpriz olmamalıdır.

Fransa Millet Meclisi’nde anayasaya uygunluk incelemesi yapan Kanunlar Komisyonu soykırımın reddini suç saymanın anayasaya aykırı olduğuna geçen hafta karar verdi; hem de 10’a karşı 23 gibi yüksek bir oyla... Fransız tarihçiler 2001’de çıkarılan “Ermeni soykırımını tanıma” yasasına bile karşı çıkmışlardı, şimdi tarihçiliğe kelepçe vuran bu kanuna büsbütün karşılar.

Böyle bir durumda bir Fransız cumhurbaşkanı hem kendi anayasasına aykırı, hem Fransa’nın en saygın tarihçilerinin karşı çıktığı bir kanunu nasıl destekler? Ancak Sarkozy gibi fanatik Türkiye düşmanı küçük bir politikacı yapabilirdi bunu. Bu bir “Sarkozy yasası”dır!
Komisyonun anayasaya aykırılık kararına rağmen bugün Senato’da yapılacak oylamada sonuç ne olur? Geçecek gibi gözüküyor. Sonuç ne olursa olsun uzun bir hukuk mücadelesine hazırlanmalıyız. Hem Fransız Anayasa Konseyi’ne (mahkeme) giden dolambaçlı yolda ilerlemek için, hem AİHM’ye başvurmak için...

Fransız Anayasası’nın 61. maddesine göre Anayasa Konseyi’ne sadece Cumhurbaşkanı, Meclis başkanı, Senato başkanı ya da 60 parlamenter başvurabilir. Bunu beklemek safdillik olur.

Bundan başka, bizde olduğu gibi Fransa’da da normal mahkemelerde anayasaya aykırılık iddiası ileri sürülebilir. Soykırımı reddeden Türk kökenli Fransız vatandaşları haklarında dava açıldığında bu yasanın anayasaya aykırı olduğu şeklinde savunma yapabilirler. Yargıtay yoluyla bu iddia Anayasa Konseyi’ne gidebilir. Bunun için çok iyi hazırlanmak, hukuki gerekçeleri çok iyi ortaya koymak gerekir.

Diğer yol, AİHM’dir, Fransa’da verilecek bir mahkûmiyetin AİHM’ye götürülmesi...

Her iki yol akademik değeri çok yüksek, ayrıntılı hukuki hazırlık gerektirir; şimdiden başlamalıyız.

Fakat adli süreçte bile hukuk kadar önemli bir faktör kamuoyudur. Hem Fransız mahkemeleri de AİHM de “kendi” kamuoylarından etkilenmektedir! Fransız mahkemesi, dünya çapında saygın bir tarihçi olan Yahudi kökenli Amerikalı Bernard Lewis’i “1915 bir savaş felaketiydi, soykırım değildi”  dediği için tazminata mahkûm etmişti!

Tecrübeler bize gösteriyor ki, dünyada her Türk yaşadığı ülkenin vatandaşı olmalı, vatandaşlık haklarını kazanmalıdır. Davranışlarımız tepki değil saygı uyandıracak nitelikte olmalıdır.

Fransız politikacılara küfretmek, tehdit etmek, taşkın hareketler yapmak, bilelim ki, Sarkozy’ye ve diasporaya hizmet eder, Türkiye’ye zarar verir.