Soykırım tezini savunan Taner Akçam’ın bütün kitapları ülkemizde yayınlanmıştır. Militan Ermeni milliyetçisi Vahakn Dadrian’ın kitapları da yayınlanmıştır. Soykırım tezinin savunulduğu ve eleştirildiği akademik paneller yapılmıştır.
Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi isimler hakkındaki davalar eskidir.
Taner Akçam’la ilgili olarak AİHM’nin 25 Ekim 2011 tarihli kararına gelince... Konu, Akçam’ın 6 sene önce yazdığı bir yazıyla ilgiliydi ve Türk yargı mercileri de takipsizlik kararı vermişti zaten. AİHM’nin kararının özeti şudur: 301. maddedeki “terimlerin genişliği” yüzünden, bir kimse mahkûm olup olmayacağını önceden kestiremez, yani “hukuki öngörülebilirlik” yoktur. Bu da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır...
AİHM, Akçam’ın bunun dışındaki iddialarını reddetmiştir.
Madem Fransa “Soykırım yok” demeyi yasaklıyor, biz de “Soykırım var” demeyi yasaklayalım!
Ne dersiniz bu düşünceye?
Fransa karşısında fikir özgürlüğünü savunarak “Tarihçiyi özgür bırakın” derken, kendimizin tarihçilere yasaklar koyması kime yarar?!
Sarkozy ve benzerlerine yarar!.. Sarkozy siya-seten küçük adamdır. Büyük vizyonlar yerine küçük hesapların adamıdır. Bu benim değil The Economist’in tespitidir. Eşinin ardında, cumhurbaşkanlığı şapkasının altında kaybolan küçük adam...
Yasakçılık yaparak ona küçük fırsatlar hediye etmenin anlamı yok!.
Dün okuduğum bir köşe yazısı, bizim de “soykırım” demeyi yasaklamamızı savunuyordu!
301. maddenin demokratikleşmesine dün karşı çıkanlar ve yeniden demokratikleşmesi gündeme gelirse karşı çıkacak olanlar sanıyor ki, birtakım milli değerlerimizi yayın ve söz yasağı koyarak koruyabiliriz.
Belki eskiden öyleydi ama bugün öyle bir çağdayız ki, birtakım değerleri yasakla korumaya kalkmak o değerleri çok daha büyük sıkıntılara sokuyor! Çağımızda “fikir özgürlüğü” ve “adil yargılanma hakkı” sadece üstün ahlaki ve hukuki değerler değildir, aynı zamanda adeta ‘stratejik’ kavramlar haline gelmiştir.
Fransız Meclisi’nde dünkü oylamadan önce konuşan Patrick Deveciyan şunları söyledi:
“22 Eylül 1915 tarihli Türk başbakanından Halep Valisi’ne yönelik mektubu okumak istiyorum. Beşikteki çocukların dahi beşiklerinde kalmaması öngörülüyor ve mektup bu şekilde devam ediyor. Dolayısıyla tarihçileri bir araya getirmeye gerek yok; soykırım oldu mu, olmadı mı öğrenmek için...”
Bunu dinleyen biri, ön bilgisi yoksa inanır! Deveciyan’ın okuduğu mektup, Dadrian dahil bütün ‘soykırımcı’ yayınlarda vardır, çok yaygın ve popülerdir!
Türkiye’de yasaklayalım ama dünya okusun!
Hayır, esas mücadelenin akademik ve entelektüel planda olduğunu unutmayalım; bunun lojistiği de fikir özgürlüğüdür. Soykırım tezini savunanları iyi okumalıyız ki eleştirilerimizi de iyi yapabilelim.
Yarın devam edeceğim.