Sosyal Sorumluluk Üzerine…

Birilerimizin değil hepimizin sosyal sorumluluk çalışmalarında görev alması gerekiyor. Kadınlar için, çocuklar için, insanlar için, doğa için, ülkemiz, dünyamız için bir şekilde hepimizin büyük desteğin bir parçası olması gerektiğini düşünüyorum.

İş hayatında olan bizler, daha fazla kaynak, bilgi ve deneyime sahibiz. Kurumsal Sosyal Sorumluluk projelerini çalıştığımız kurumlarda başlatabilir, mevcutta varsa geliştirebilir, zenginleştirebilir, katılımı – desteği artırabiliriz. Birimizin gücünün diğerlerinin gücünü nasıl tetikleyeceğini bilsek hemen şimdi harekete geçeriz.

Adı konulmuş sosyal sorumluluk projeler, çalışanlara iyi şeyler yapmaları için ellerindeki kurumsal kaynaklardan yararlanma fırsatı sunar; iyi şeyler yapmak çalışanların moralini yükseltir, kurum genelinde motivasyon artar. Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarının kurum marka, imajına ve müşteri sadakatine katkılarını es geçerek devam edeyim. “Harvard Business School'a göre, çalışanların yaklaşık %70'i güçlü bir amacı olmayan bir şirkette çalışmayacaklarını söylüyor. Güçlü bir amaç duygusuna sahip şirketlerde çalışan çalışanların yüzde doksanı daha ilham verici, motive ve sadık olduklarını söylüyor.” Araştırmalar, çalışan bağlılığının doğrudan bir şirketin genel performansına ve kârlılığına yansıdığını gösteriyor: Bağlı çalışanlar üretkenlikte %17 artışa sahip, %21 daha karlı ve %41 daha düşük devamsızlık oranına sahipler.

Bunları da geçelim ve vermenin – paylaşmanın – iyilik yapmanın sihrine bakalım. Hayattan aldıklarımızı geri vermekten bahsediyorum.

Ralph Waldo Emerson demiş ki: “Hayatın amacı mutlu olmak değildir. Yararlı olmak, onurlu olmak, şefkatli olmak, iyi yaşamış ve yaşamış olmanın bir fark yaratmasını sağlamaktır.” –

Kendimize soralım yararlı olmak, varlığımızın bir fark yaratmasını sağlamak için ne yaptım ne yapıyorum ve ne yapacağım? Doğuştan gelen yeteneklerimiz ve sonradan geliştirdiğimiz becerilerimiz var. Hayattan aldıklarımız, kendimize kattıklarımız var. Güçlendik ve zenginleştik. Peki hayata, evrene ne veriyoruz ne katıyoruz. Mark Twain demiş ki: "Hayatınızın en önemli iki günü, doğduğunuz gün ve nedenini öğrendiğiniz gündür."

Yetenek ve becerilerimizi hayattan aldıklarımızı geri vermek ve fark yaratmak için kullanabiliriz. Bazılarımız iyileştirebilir, bazılarımız koçluk yapabilir, bazılarımız neşe katabilir; hepimizin farklı bir zenginliği ve güçleri var; sürdürülebilir mutluluk için diğerlerine yardım etmek ve bu yolda yetenek ve becerilerimizi kullanmak insan olmamızın bir sorumluluğu. İşte birkaç küçük öneri:

  • Zor bir dönemden geçen arkadaşımızın yanında olabiliriz.
  • Hayallerini paylaşan arkadaşımıza hayallerini hedefe dönüştürmesinde destek olabiliriz.
  • Bir arkadaşımız için çocuk bakıcılığı yapabiliriz, evini temizlemesine yardımcı olabiliriz.
  • Öğrencilere burs sağlayabiliriz, çocuk okutabiliriz.
  • Yemeklerimizi, kıyafetlerimizi, kitaplarımızı paylaşabiliriz.
  • Sosyal sorumluluk çalışmalarında aktif olabiliriz.
  • Askıda ekmek, askıda yemek, askıda eğitim, askıda mentörlük gibi oluşumlarda destekçi ve gönüllü olabiliriz.

Herkes kendinde olanı verebilir ve paylaşabilir. Önerileri çoğaltmak kendimizi, zenginliğimizi ve güçlerimizi bilmekle mümkündür.

Hayattan aldıklarımızı geri vermeye başladığımızda

  • Kendimizi iyi hissedeceğiz.
  • Karşılıksız sevgiyi ve ümidi çoğaltacağız.
  • Örnek olacağız, daha fazla insana dokunulmasını sağlayacağız.
  • Farklı becerilerimizi geliştireceğiz. Var olan becerilerimizin işler kalmasını sağlayacağız.
  • Şükrümüzü artıracağız.

Ve Mahatma Gandi’nin dediği gibi: “Kendinizi bulmanın en iyi yolu, başkalarının hizmetinde kendinizi kaybetmektir.”

#sosyalsorumluluk #paylaşmak #zenginleşmek #gelecek

M.Efsun Yüksel

Yaşam ve Yönetici Koçu

efsun@indus.com.tr

https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/