Sorumlusu kimdir?
Yüzde 69’u “asla olmaz” diyor...
Yüzde 13’ü de ‘kabul etmediğini’ söylüyor...
Yapılan son kamuoyu araştırmasının sonuçları oldukça dikkat çekici...
Rumların yüzde 27’si, Kıbrıslı Türklere hiç güvenmiyor...
Yüzde 42’si ise ‘az güvendiğini’ belirtiyor...
Peki birlikte yaşam?..
İşte bu konuda ‘olumlu’ düşünenlerin sayısı artıyor...
Yüzde 25’lik bir kesim, “kesinlikle Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşayabiliriz” derken, yüzde 40’ı ‘galiba yaşayabileceğini’ itiraf ediyor...
Kuşkusuz ‘galiba’ ifadesi, hâlâ kafalarda çelişkilerin olduğunu gösteriyor...
Bunun da “evet yaşayabilirim”e dönüşebilmesi için Rum liderliğine, kiliseye ve medyaya büyük görevler düşüyor...
Güney Lefkoşa’daki üniversite tarafından yaptırılan bu araştırmanın sonuçlarını istediğiniz yöne çekebilirsiniz...
Özellikle ‘evlilikle ilgili’ sonucu örnek alarak ‘düşmanlık duygularının’ dorukta olduğunu iddia etmek de mümkündür...
Ne var ki; son 50 yılda yaşananlara ve iki toplum arasındaki çatışmalara bakıldığı zaman, ortaya çıkan sonuçta bir gariplik yoktur...
Sınır kapılarının açıldığı 23 Nisan 2003 yılından bu yana, Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumlar arasındaki sosyal ve kültürel ilişkileri teşvik edici ‘güçlü kampanyalar’ düzenlenseydi, sonuç çok daha farklı olabilirdi...
Ama, iki toplumun ilişkileri güneydeki ‘etkili güçler’ tarafından sürekli engellendi...
Hem siyasiler, hem de kilise ve medyanın önemli bir bölümü, iki toplum arasındaki ilişkilerin gelişmesine engel oldu...
Düşmanlık tohumları yaymak için büyük paralar harcandı...
Büyük bir kesim bunların etkisi altında kaldığı için, Kıbrıslı Türklerle evliliğe elbette ‘sıcak’ bakılmayacak ve “hayır” denecekti...
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin de bu konuda ciddi ihmalleri vardır...
Güney Kıbrıs’taki aşırı milliyetçi akımların önünü kesecek hiçbirşey yapmadılar...
Kilise liderliğine “siyasetten elini çekmelisin” diyemediler...
İki toplum arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için, büyük yatırım projeleri geliştirmediler...
Meydanı faşistlere bıraktılar...
Avrupa Birliği prensiplerinin ‘ırkçılık karşıtı’ olduğu iddia edilmekle birlikte, ırkçı yayın yapan Rum gazetelerine ‘reklam kampanyaları’ sırasında yüklü miktarlarda paralar aktarıldı...
Örnek mi gerekiyor?..
Markos Kiprianu’nun, AB Sağlık Komiseri olduğu dönemde, sigara kampanyaları düzenlenmişti...
Kampanya süresince, diğer AB üyesi ülkelerde olduğu gibi, Rum gazete ve TV’lerine bol tarafından reklamlar verildi...
Kuzey Kıbrıs’taki medya bundan hiç yararlanmadı...
Halbuki; kuzeydeki gazetelerin ezici bir çoğunluğu her zaman çözüm politikalarını destekledi...
Irkçı yayınlar yapmadı...
Kıbrıslı Rumlarla ilgili haberlerde ‘düşmanlık ifadelerine’ yer vermedi...
Özetlemek gerekirse, Rum tarafındaki kamuoyu araştırmasının sonuçları benim için şaşırtıcı olmadı...
Yarım asırdan beri ayrı bölgelerde yaşayan, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan hiç bir şeyi paylaşmayan toplumların, bir anda kucaklaşmalarını, hatta gerdeğe girebilecek kadar yakınlaşmalarını kimse bekleyemez...
Bu tür tavırların değişebilmesi için, iki toplum arasındaki güvensizliğin ortadan kalkması gerekir...
Kendi içimizdeki insanlara dahi güvenemez hale geldiğimiz dikkate alınırsa...
Ali ile Andrulla’nın evliliğini görebilmek için uzunca bir zamana ihtiyaç vardır...
(Kıbrıs gazetesinden alınmıştır)