Solcu, toplum önderi ya da casus: Jack Jones

İngiltere’nin son 50 yılına damga vuran isimler yazı dizimize bu hafta Jack Jones ile devam ediyoruz. Jones, ticaret birliği baronlarının sonuncusu olarak da anılabilecek bir isim. İngiltere’de sivil hareketlerin hükümetler kadar etkili olduğu dönemlerin en etkili isimlerinden biriydi Jack Jones. Uzun sayılabilecek bir hayat yaşayan Jones, 2009 yılında 96 yaşındayken hayata gözlerini yummuş.

Ülkelerin ya da toplumların tarihlerine bir şekilde dokunan her insanın hayatında olduğu gibi Jack Jones’un hayatında da inişler ve çıkışlar bulunuyor. Jones, 60’lı ve 70’li yıllarda İngiltere solunun en etkili ismi olarak anılır. Bir toplum lideri olarak kendisine saygı duyulan, sıkı bir pazarlıkçı olduğu için de kimileri tarafından sevilmeyen, ideolojisine olan sıkı bağlılığından ve bu uğurda mücadele vermekten çekinmeyen yapısından dolayı da korkulan bir isimdi Jones.

Herhangi bir uzlaşmazlık durumunda, solcu kesim ve işçi birlikleri onun pazarlık masası için en uygun isim olarak görürdü, masada onun karşısında olan hükümet tarafı da onun temsil ettiği çoğunluğun farkındaydı. Bu yüzden Jones birileri tarafından Britanya’nın en güçlü adamı olarak görülürdü. Jack Jones’un öncülük ettiği grevler ve bunların sonucunda gelişen siyasi ortam İngiltere’de; İşçi Partisi’nin ticaret birliği hareketinin meclisteki kanadı olduğu algısını oluşturmuştu. Ancak bu algı, Tony Blair’in 2007 yılında görevden ayrılmasının ardından artık tamamen mazide kalmış bir hatıraya dönüşmüş oldu.

1913 yılında Liverpool’da dünyaya gelen Jones, 1927 yılında  henüz 14 yaşındayken İşçi Partisi’ne katıldı. Bu yıllarda iş hayatının da içine giren Jones, çalışan sınıfı yakından tanıma fırsatı bulmuş ve onlarla birçok eylemin içerisinde yer almıştır. Jones, hayatının ilham kaynağı olarak, Marksist teorinin temel kitaplarından sayılan Robert Tressell’in “Baldırı Çıplak Hayırseverler” kitabını gösteriyor. Jones iş hayatının ilk tokatını 1929 yılında küresel bunalım sırasında işsiz kalarak yiyor.

Jack Jones, takip eden yıllarda işçi haklarını savunan, işsizlik karşıtı faaliyetlerin içerisinde bulunuyor. Daha sonra İspanya’daki iç savaşa dahil oluyor, burada Avrupa’da Faşizm’in yayılmasına karşı mücadele veriyor. Bu onun hayatının geri kalanının nasıl şekilleneceğine dair önemli bir ipucu olarak okunabilir.

İspanya’dan dönüşte mücadelesini sokaktan masaya taşımanın ilk adımlarını atan bir Jack Jones çıkıyor karşımıza. Ellili yıllarda  Ulaşım ve Genel İşçiler Birliği (TGWU)’da  çalışmaya başlayan Jones, birliğin Genel Sekreteri Frank Cousins tarafından birliğin ulusal temsilcisi olarak atanıyor. Cousins’in 1968 yılında emekli olmasına kadar görevde kalan Jones, bu sırada birlik için önemli bir figür haline gelmiş ve Cousins’in yerine seçilen isim olmayı başarmıştı.

1970 yılının başlarında ülkenin birçok yerindeki atölyelerde veya üretimhanelerde irili ufaklı grevler başgöstermeye başlamış ve bu grevler Muhafazakar hükümetin başını iyiden iyiye ağrıtmaya başlamıştı. Dönemin Çalışma Bakanı Barbara Castle bu grevleri sonlandırmakla görevlendirilmişti. Ancak Castle, hem çalışanların şartlarını düzeltme konusunda başarısız olmuş hem de hükümetin içerisinden özellikle de İçişleri Bakanı Jim Callaghan liderliğinde kendisine karşı yürütülen kampanyaya yenik düşmüştü.

Diğer taraftan birlikler, grevleri yapmaya ve yönlendirmeye devam ediyordu. Hükümete muhalif hareket eden yapılar arasında, solun lideri Jones olarak görünüyordu, Jones’un yönettiği kalabalık güruhun içerisinde Komünist Parti’nin de önemli bir grubu bulunuyordu. Diğer yandan Mühendisler birliğinin başında olan Hugh Scanlon da önemli bir muhalefet yürütüyordu. Bunların neticesinde hükümet daha fazla dayanamadı. Edward Heath’ın başında bulunduğu Muhafazakar parti iktidarı zor günler geçiriyordu, 1971 yılında ekonomide yaşanan resesyon, İkinci Dünya Savaşı’ndan o güne kadar yaşanan en büyük durağanlık olarak ifade ediliyor. Bu kriz sırasında işsizlik ikiye katlanarak 1.6 milyona yükselmişti.

Upper Clyde Tersaneleri’nin kapanması o dönemde arkası gelecek bir endüstri kaosunun tetikçisi olmuştu. Daha sonra liman çalışanları grevlere başladı ve bu grevler tüm limanlara yayıldı. Burada Jones’un önemli bir katkısı bulunuyor. Çünkü Jones, Ticaret Birlikleri Kongresi (TUC)’u ülke genelinde grev yapmaya ikna etmişti.

Bu grevler, Heath’in başında bulunduğu hükümetin sonunu getirmiş ve ülke seçime gitmek durumunda kalmıştı. İktidar değişimiyle sonuçlanan bu seçimler, birlikler açısından zafer olarak görülüyordu. Bunların arasındaki en büyük birlikse Jones’unkiydi. Jones’un başında olduğu birliğin üye sayısı iki milyonun üzerine çıkmıştı. Bu bir rekordu. Ancak Jones’un güzel günleri çok da uzun sürmeyecekti, iktidar değişse bile ekonomik bunalım devam ediyordu. Enflasyon yüzde 26’ya ulaşmıştı. Ekonomik çalkantılar ve bunun siyasete yansımalarıyla geçen birkaç yılın ardından Jones’un emeklilik zamanı gelmişti. 1978 yılının sonlarıydı ve Jones 70’li yaşlarının başında görevinden ayrılıyordu. Thatcher dönemi başlamak üzereydi ve kamu şirketlerinde ve madenlerde grevler olmaya devam ediyordu. Fakat eskisi kadar etkili olmuyordu.

Jack Jones, ömrü boyunca solun bir temsilcisi olarak görüldü ve 2009 yılında yayınlanan bir kitap, onun sadece bu yönünün olmadığını, istihbarat kuruluşlarıyla da yakından ilişkisi olduğunu ortaya koydu. Cristopher Andrew’in, “Kraliyet Savunması: MI5’ın Resmi Tarihi” isimli kitabı, İngiliz istihbaratının, Jones’u uzun yıllar izlediğini ve Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’yle olan bağlantılarından hep şüphelendiğini yazıyordu.

Dahası, Londra’daki Sovyet büyükelçiliğinde görev yapan KGB ajanı Oleg Gordievsky ve çift taraflı ajanlık yapan bir İngiliz, Jones’un para karşılığında KGB’ye gizli bilgileri verdiğini iddia etti. Jones sürekli olarak bu iddiaları reddetmiş ve gizli bir Komünist olduğu yönündeki suçlamaların asılsız olduğunu ileri sürmüştü.

Jack Jones, hayatının büyük bölümünü Londra’daki bir apartman dairesinde geçirdi. Kendisine verilmesi teklif edilen şeref ve nişanları da sürekli reddetmeyi tercih etti. Şöhret ve gücün iyi tarafını da kötü tarafını da görmüş bir birlik lideri olan Jones, türünün son örneklerinden biri olarak anılıyor.