Sol görüşlü partilerin iktidarları döneminde başarısız oldukları, son zamanlarda dünyada yüksek sesle dile getirilen ve arkasında durulan görüşlerden biri.
AB’ye üye devletlerin önde gelen politikacıları zaman zaman bu görüşü dile getiriyorlar.
Genel kanı, sol görüşlü siyasi partilerin iyi muhalefet yaptıkları, güzel ve cicili bicili sözler bulup, sloganlar yarattıkları ama iş başa düşüp iktidara geldikleri vakitte son derece başarısız oldukları şeklinde.
Kıbrıs’ta bu görüşü doğrulayan ve örnek olacak uygulama geçmiş iktidar döneminde yaşandı.
KKTC’deki sol parti iktidarı o denli başarısızdı ki, yanlış uygulamadan ve kaynağı düşünülmeden yapılan harcamalardan dolayı hazine kısa bir süre içinde boşalmış, Devlet iflas noktasına gelmiş ve hazine bir yıllık vergi gelirinin neredeyse üçte ikisi kadar bir meblağa denk gelecek miktar büyüklüğünde borca sokulmuştu. Tüm bunlara ilaveten de Türkiye’den her yıl yapılan mali yardımların 2014 yılına kadar uzanan dilimleri de peşin kullanılıp harcanmıştı.
Düzlüğe çıkabilmek ve batıştan kurtulmak için bir dizi ekonomik önlemler almanın şart olduğu iyice belirginleşince, baştaki sol iktidar hükümeti, düzlüğe çıkabilmek için gerekli olan acı reçeteleri uygulamamak ve tedbir kararlarının altına imza atmamak için çareyi kaçmakta ve seçimleri erkene almakta bulmuştu.
Nitekim de öyle oldu ve erken alınan seçimlerden sol iktidar hezimetle çıktı. Hem halkın desteğini hem de KKTC Meclisindeki Milletvekili sayısının neredeyse beşte ikisini kaybetti.
Şimdi aynı ortam Kıbrıs’ın güney kesiminde oluştu.
İktidardaki Komunist görüşlü AKEL partisi şimdi tamamen aynı durum ve konumda.
Partinin ismi çok vurucu. “Emekçi Halkın İlerici Partisi”. AKEL’cilere göre kendilerinden olmayan herkes gerici,sadece onlar ilerici.
Aynen bizde, KKTC’de de aynı mantık, aynı görüş geçerli. Söz konusu sol partiden olmayan herkes gerici, sadece kendilerinden olanlar ilerici. Devleti batıracak denli ileriye gidebildikleri için kendilerini öyle addediyorlar herhalde.
Kıbrıs Rum tarafı iflasın eşiğine geldi.
İngiliz ve ABD’li ekonomistlere göre Yunanistan, 20 Ağustos sonrasında her an ekonomik iflasını ilan edebilirmiş. Anası iflas ederde, yavrusu etmez mi. Yunanistan batınca, Kıbrıs Rum tarafının da kısa bir süre sonra batacağı kesin.
Kıbrıs Rum Yönetimi iflastan kurtuluş için AB’den mali yardım isteyince, ekonomiyi AB’nin gönderdiği ve adına “Troyka” denen heyet teslim aldı.
Troyka’nın almak istediği tedbirler çok acı. Maaşlar inecek, 13. maaş kalkacak, emekli maaşlarından kesintiler yapılacak, devlete istihdam duracak, birçok çalışan emekli edilecek veya işten durdurulacak, arpalık halindeki KİT’ler özelleştirilecek ve saire.
Hristofyas ve AKEL, ekonomik iflastan kurtuluş için bunları yapmanın kaçınılmaz olduğunu bildiği halde yapmak istemiyor. Troyka ile böylesi bir anlaşmanın altına da imza koymayı ise hiç düşünmüyor. Böylesi bir kararın altına AKEL adına konacak imza, AKEL’in karizmasını bırakın çizmeyi, tamamen yok eder.
Mali bataktan kurtuluş için Rusya ve Çin’den de hiçbir olumlu yaklaşım yok.
Seçimlere de daha altı buçuk ay var.
Herhangi bir mali tedbir almadan seçimlere kadar devletin ayakta durması da olanaksız. Seçimlere kadar olan zaman çok uzun.
Üstelik Troyka her hangi bir şekilde zaman uzatımını kabul etmiyor ve derhal bu uygulamaların yürürlüğe konarak 2013 başına kadar bir milyar Euro’luk bir tasarruf yapılmasını istiyor.
Geriye bir tek uygulama kalıyor.
Aynen KKTC’deki yoldaşları sol parti gibi, herhangi bir acı tedbirin altına imza atmamak, maaş kesintilerinin ve diğer tedbirlerin uygulayıcısı olmamak için seçimleri öne almak ve karizmayı çizdirmemek için bu sorumluluktan kaçmak.
Büyük bir olasılıkla AKEL ve ruhani Başkanı Hristofyas, seçim için 2013 Şubatını beklemeyecekler ve tarihi erkene alarak, Cumhurbaşkanı seçilemeyecek bir kişiyi de aday gösterecekler.
Sonra ne mi olacak. Sütten çıkmış ak kaşık gibi, ülkenin kurtuluşu için acı tedbirlerin altına imza atanları eleştirmeye başlayacaklar, tıpkı bize olduğu gibi...
İşte buna “Politika” diyorlar.