Şok tedavisi girişimi
Hayalet gibi dolaşıyor aramızda. Zombi, yani yaşayan ölü.
CHP'den söz ediyorum. 'Yeni'si bile böyleyse, varın 'eski'sini siz düşünün. Hâlâ 'tek parti dönemi' uygulamalarını savunan, onları aklamaya çalışan bir parti için başka ne söylenebilir? O başka bir çağa ait; kimsenin artık anmak bile istemediği bir çağa. Ama bu çağdalar şimdi ve bu halktan oy istiyorlar. Ölülerden medet umanlardan da alıyorlar oyları. Ama yetmiyor işte; siyaset yaşama ve geleceğe ilişkin bir davet. CHP'de olmayan şeyler yani... Geçmişte takılıp kalanların bir cazibesi yok siyasette.
Yine de memleketin anamuhalefet partisi bu. Biraz yaratıcı, pratik, pragmatik olmasını, kâr-zarar analizini iyi yapmasını bekliyor insan. Cami polemiğine bakın; CHP'nin tepe kadrolarının ne kadar 'saf' olduklarının kanıtı.
Başbakan Erdoğan sürekli olarak CHP'nin geçmişini gündeme getiriyor. Dersim meselesine girip CHP'yi katliam yapmakla itham ediyor, İstiklal Mahkemeleri'nden söz edip CHP'nin astığı masumları hatırlatıyor, ekmek karnelerini gösterip CHP'nin beceriksizliğini vurguluyor, kapatılan camileri gündeme getirip CHP'nin zulüm ve baskılarını belgeliyor.
Peki CHP ne yapıyor? Safça bunlara karşılık vermeye çalışıyor. Karşılık verdikçe de 'tek parti CHP'sinin' bütün günahları şimdiki CHP'ye de yazıyor. Başbakan memnun bu polemikten; çünkü CHP'nin 'merkez ve sağ' seçmenler arasındaki 'tarihsel' algısını iyice pekiştiriyor bu polemikler.
Tek parti dönemini ve bu dönemin CHP'sini savunmak akıl kârı değil. O dönemde yapılan zulümler, kıyımlar, yanlışlar saymakla bitmez. Savunmak da mümkün değil.
CHP zaten geleceğe ilişkin pozitif bir umut ve program sunamıyorken bir de geçmişin günahlarına sahip çıkıyor. Oysa yapması gereken o geçmişle arasına kalın bir duvar örmesi. Hayır, aksini yapıyorlar. Kılıçdaroğlu, hâlâ Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıldönümünü kutluyor. Bizzat CHP tarafından sonradan kapatılan Köy Enstitüleri'ni, ''tarih boyunca Türklerin dünya uygarlığına yaptığı tek özgün katkı'' olarak niteleyebiliyor.
Pes doğrusu; 'Yeni CHP' tam 72 yıl önceki modeli savunabiliyor. Çağına yabancı bir parti işte böyle olur. Cami polemiği tam bir facia. 'Kapatılan, ahır yapılan tek bir cami yok.' iddiasında bulunuyor Kılıçdaroğlu. Sonra da savunma yapacağım diye 'Osmanlı döneminde de askerî nedenlerle camilerin askerlere tahsis edildiğini' söylüyor.
Tek parti döneminin dine, dinî kurumlara ve dindarlara yönelik politikasını istisnasız savunur bir pozisyon alırsanız, Başbakan'a 'altın gol' pozisyonu vermiş olursunuz. O da Messi gibi topu yuvarlar CHP ağlarına. İşte çıkıp açıkladı resmî belgeleri ve rakamları; '1926-1950 arasında 513 cami, 327 cami arsası ve 1070 mescit' satılmış, yani kapatılmış. Herkes bilir; savunma yaparken 'alanı' daraltmanız, güçlerinizi yoğunlaştırmanız gerekir. Siz 25 yıllık tek parti dönemini toptan savunmaya kalkarsanız, geçmiş olsun; kevgire çevirirler sizi...
Hep söylüyorum; CHP'nin sorunu 'geçmişi'; komple savunulması imkânsız olan geçmişi. Hâlâ 'devleti kuran parti, Atatürk'ün partisi' vs. gibi söylemlerle geçmişe kilitlerseniz kendinizi, mevcut sorunları ve talepleri anlayamazsınız, yani siyaset yapamazsınız.
CHP'liler hiçbir şey bilmiyorsa Ecevit'in seçim performansını incelesinler. 1977 seçimlerine baksınlar örneğin; Ecevit nasıl yüzde 42 oy aldı? Geçmişi, devleti ve statükoyu temsil eden İnönü'ye isyan ettiği için, 12 Mart 1971'de askerlerin siyasete müdahalesine kafa tutup CHP Genel Sekreterliği'nden ayrıldığı için, Kemalizm'i ve katı laikliği sorguladığı için, daha az Kemalist daha çok halkçı olduğu için...
Kılıçdaroğlu'nun 'yeni CHP'sinin de benzer bir 'dönüşüm' yaşaması beklendi. Bakın Kılıçdaroğlu'nun geldiği yere; Köy Enstitüsü kutlamaları... Oysa elinde müthiş bir öneri var; "12 Eylül darbe mevzuatının temizlenmesi". Üzerine gitse hem AK Parti'yi sıkıştıracak hem memlekete yararlı bir katkısı olacak. Yok, 12 Eylül mevzuatına meydan okurken tek parti dönemine sahip çıkıyor... CHP tuhaf bir şey; ne ölüyor, ne yaşıyor. Solun da muhalefetin de önünü tıkıyor.
(ZAMAN gazetesinden alınmıştır)