Kendisine “Türk Solu” ismini veren ama “sol fikriyatla” alakasını merak ettiğimiz bir dergi...
Bir tarihte “Yılın Ali Kemal’i” anketi yapmışlardı.
Fakir de “adaylar” arasındaydı ama birinciliği Mehmet Barlas’a verdiler.
Mesaj şuydu: Nasıl ki gazeteci Ali Kemal ihanetinin bedelini linç ettirilerek ödedi, sizin akıbetiniz de budur.
Zaten kapaklarını nicedir yağlı urganlar, linç tehditleri, “Sonun Menderes gibi olur” mesajları süslüyor.
Kemalizm’e inanmayan herkes “vatan haini” bu arkadaşların gözünde...
Dolayısıyla, hainler darp edilmeli, yok edilmeli, sürülmeli, Dersim’de olduğu gibi “bire kadar” kırılmalı...
Bilge hukukçu ve eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’in ismini bu derginin yazarları arasında görüyoruz ve çok mutlu oluyoruz... Devam ediyor mu “irtibatı”, bilmiyorum. Yekta Bey, yakın zamana kadar, içinde “köpek, sürtük, hain, liboş” geçen özlü yazılar yazar, “aydınlığa susamış” Türk halkını aydınlatırdı. Yazılarından birinin başlığını vereyim de, bilge hukukçunun nezahetini ve belagatini görün: “Havlayanlara aldırmam...”
Zengin bir yazar kadrosu var derginin...
Bedri Baykam, “Böyle solculuk olmaz, böyle Atatürkçülük olmaz” isyanıyla terk etmişti dergiyi, kocaman bir tebriki hak etmişti ama hem Kürt, hem Alevi kimliğini gizlemeyen sinema sanatçısı İlyas Salman’ın yazarlığı devam ediyor bilebildiğim kadarıyla...
Bir de “pos bıyıklı” bir romancı vardı... “Mapusane ve özgürlük edebiyatı” yapan bir arkadaş... İsmini unuttum. Hatırlarsam soracağım, “Bu nevi solculuğu vicdanında nasıl tevil ediyorsun?” diye...
İşbu derginin bir yazarı, Engin Ardıç, Emre Aköz ve Ahmet Kekeç isimlerini sıralayarak, ne vatan hainliğimizi bırakmış, ne dönekliğimizi, ne satılmışlığımızı, ne faşistliğimizi, ne de Atatürk düşmanlığımızı...
Bir de ironik ki, sormayın...
Bu isimlerin Nihat Doğan düzeyinde olduğunu “savlıyor” ve “Bu sizsiniz, gülmeyin...” diyerek aklı sıra dalgasını geçiyor; yani “Atatürkçü ayar” veriyor.
Bu ayarcı çocuğu kim köşe yazarı diye o dergiye konuşlandırdı bilmiyorum ama “Atatürk düşmanlığı” olarak bana dönen yazımda, “Başlıca özelliklerinden biri topluma zorlu bir ‘değişim hedefi’ göstermek olan Kemalizm, nasıl oldu da bugün Türkiye’de var olan en muhafazakâr, en tutucu, hatta ‘en gerici ideoloji’ haline getirildi? Bu, Kemalizm böyle olduğu için mi, Kemalistler onu bu hale getirdiği için mi böyle oldu?” diye sormuştum.
Bunu “ayarcı çocuğa” da soruyorum:
Nasıl oldu?
Kemalizm böyle olduğu için mi, siz onu bu hale getirdiğiniz için mi böyle oldu?
Bu cümleden olarak, “Başlıca özelliklerinden biri ‘batılılaşmacılık’ olan Kemalizm, nasıl oldu da bugün Batı düşmanlarının en güçlü ideolojik silahı haline getirildi?” sorusunu da cevaplayabilir.
Madem muhataplarında “Nihat Doğan düzeyi” keşfediyor, entelektüel ağırlığı bu soruların üstesinden gelebilir
Fakat bir dakika...
Bu dergi değil miydi, “Kürt bakkaldan alışveriş yapmayın...” diyen?
Bu dergi değil miydi, “Kürdün mutfağından yemeyin... Kebap lahmacun tüketmeyin...” diyen?
Bu dergi değil miydi, “Atatürk Dersim’de az bile yaptı. Bütün hainler öldürülmeliydi...” diyen?
Normal ülkelerde “nefret suçu” sayılacak ve şiddetle tecziye edilecek bu faşizan laflar, sevgili ve acıklı yurdumda “düşünce” muamelesi görüyor ve bir de “taraftarlarını” oluşturuyor.
Bunlar solcu oluyorlar şimdi...
Kendileri gibi düşünmeyenlere Menderes’in, Ali Kemal’in akıbetini hatırlatıyorlar; Kürt bakkaldan alışveriş yapmamayı öğütlüyorlar; Dersim katliamında “az bile kan döküldüğünü” yazıyorlar ama solcu oluyorlar...
STAR