Ölüyorlar… Hem de bir damla su bile bulamadan… Üstelik anneleri başka ‘can’ları yaşatmak için onların ‘can’larından vazgeçmek zorunda kalıyor. Somali’deki bebeklerden, çocuklardan bahsediyorum. Mülteci kamplarına erişmek için son bir kuvvetle ‘umuda’ doğru yolculuğa çıkıyorlar son bir gayretle. Kimisi gölge bir ağacın altında, kimisi dinlenmek için oturduğu bir taşta kimisi de umuda ulaşmasına metreler kala son nefesini veriyor. Tek bir ekmek kırıntısı, bir damla su bulmak için ölümüne bir yürüyüşe çıkıyorlar. Peki biz ne yapıyoruz? Geceleri klimanın altında sıcakları hissetmeden rahat rahat uyuyoruz. Yeme, içmelere dünyanın parasını harcıyoruz. Hatta öyle nankörüz ki söylediğimiz yemeği fazla bulup da tabağa çatal değdirmeden, yemeği yemeden gidiyoruz. Suyumuz o kadar bol ki(!) arabalarımızı kova kova sularla yıkıyor, duşun altında saatlerce kalıyor, evlerimizin havuzuna hava olsun diye şelaleler, fıskiyeler taktırıyoruz. Markete giderken klimalı arabalarımızla gidiyoruz. İmkan olsa eve dahi gireceğiz ama el vermiyor işte…
Siyasilerimize ne demeli? Her gün bir eğlencede bir yeme içmede arz-ı endam eğliyorlar. Kimisini bol mankenli bir açılışta kurdele keserken, kimisini bilmem kimin düğününde alkış tutarken kimisini de ünlü sanatçıların konserlerinde gülücük dağıtırken görüyoruz. Bazıları şanslı bir yere gitmelerine gerek kalmadan, dünya güzellerini, mankenleri kendi çalışma yerlerinde ağırlıyor. Ne ala be memleket…
Hayat ne kadar acımasız ve adaletsiz desek de ne olacak. Ben bile bu satırları yazarken aslında elimde olan nimetlere, imkanlara şükredemiyorum. Hep bir hayıflanma, memnuniyetsizlik hakim hayatımızda. Yetinmeme, değer bilmeme…. Ne olması lazım bunların kıymetini anlamak için? Büyük bir felaket yaşamak mı, yoksa gamsız olmak mı? Yoksa oturup bir an düşünmek mi lazım? Kumarhanelere, lüks arabalara, restoranlara, cafelere milyonları acımadan savuran bizler bir az olsun ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlamak için nasıl bir bedel ödemeliyiz?
En büyük kavgamız geçim kavgası, hayat kavgası ama biz bunu dahi ikinci plana atarak gövde gösterisi yapma yarışına giriyoruz. Maaşlarımızdan kesinti yapıldı diye ayağa kalkıyor ama yine de hiçbir şeyden geri kalmıyor, lüks arabalar alabilmek için taşıyacağımızdan çok daha fazla yükün altına giriyoruz. Oysa gerçek geçim, hayat kavgasını Somali veriyor. Gerçek ve en kutsal şey için: Bir damla su, bir somon ekmek için….
Eğer bu yazıda az da olsa bir şeylerin doğru olduğuna inanıyorsanız lütfen sizde elinizi taşın altına koyun. Sizin için en önemsiz olan şey başkası için hayat demek olabilir bunu unutmayın!