Siyasette seviye

Siyaset, bir yönetme san’atı. Siyasetçi, yönetmeye talip olan insan. Parti, aynı yönetim anlayışını teklif edenler topluluğu.
Siyasetçinin fikir, üslup ve nezaket sahibi rafine insan olması gerekir. Sadece diğer tarafı yermeye dayalı bir siyaset, ömürlü olamaz.

Siyasetçinin dünyası, üç unsura dayanır.
Fikir, üslûb ve uygulama.
Birincisi yoksa diğerleri zaten yoktur.
İkincisi yoksa diğerlerinin değeri olmaz.

Fikir sahibi, nezaket sahibi, edeb sahibi siyasetçi, sınıf atlayarak devlet adamlığı katına yükselir. Onlar, zamanla hikmet sahibi de olabilir. Bunlar, tarihe kalır, nesillere örnek olur. Faziletle siyaset çatışan değil, uzlaşan kıymetler olmalı. Haklı olmak başkadır. Bir hakkı dile getirme usulü daha başkadır. Demagoji ve mübalağa siyaseti politikalaştırır.

Son zamanlarda siyasi hava giderek gerilmekte. Bazı TBMM celseleri, bazı ferdi konuşmalar, bazı grup konuşmaları çığırından çıktı.
Ülkenin devlet başkanı, başbakanı hangi partiden seçilmiş olursa olsun. O artık seçildikten sonra herkesin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Bakanıdır. Bunlar ekseriyetin temsil yetkisi verdiği isimlerdir. Onlara tenkid adına ‘yalancı’, ‘çete reisi’, ‘sahtekâr’ gibi bıçkın ağzıyla sataşmak, siyaset kurumunu zedeler.
Bazı partiler Siyaset Akademileri açtılar.

Bu okullarda sadece kendi parti mensuplarını okuttuklarını sanmayız. Bugünden, dünden, öğrenilmesi gereken isimler, onlardan hitabet ve fikir numuneleri öğretiliyor olmalı.

Şu husus merak edilebilir:
Bu siyaset akademilerinden yani mekteplilerden siyasete ne kadar insan girebilir? Bir başka söyleyişle siyaset, bir meslek olmadığına göre varlığı bu şekilde mi devam edecektir? Varlığı nasıl devam ederse etsin, fakat mutlaka seviyeli devam etmeli. Medyada mektepliler hangi katkıları yaptılar? Korkarız o hesap siyasette de bir önemsenir mesafe alınmaz. Zevkle dinlenen, konuşmasından ibaretler çıkan, sözünü sohbetini bilen, iç karartan değil, ufuk açan siyasetçilere ihtiyaç var. Bu da siyasetin gönül diliyle tanışık ve barışık olmasıyla mümkün olur.

Göze girme fırsatçısı, karşı tarafı taşlamayı hüner sayan, dağarcığı bomboş, çapsız adamlar hiçbir şekilde faydalı olamazlar.
Kavgacılar, olsa olsa suyu bulandırır, havayı kirletir.
Bunlar siyaset için de partileri için de yüktür.
Kendini yönetemeyen, kimseyi yönetemez.

Siyaset Akademilerinin kapısına ‘edeb yahû’ yazsa, diplomalar edeble sırlansa netice ferah olur.

(Türkiye)