Sivas katliamı cezasız kalmadı

SİVAS katliamı 7 Temmuz 1993’te yapıldı. 131 sanıklı dava önce Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde görüldü. Savcının ve mağdur (müdahil) avukatlarının iddiasına göre, suç, laik cumhuriyete karşı şiddet yoluyla örgütlü bir ayaklanmaydı. O zamanki (eski) TCK’nın 146. maddesindeki anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs, yani ayaklanma suçuydu, cezası idamdı.

Fakat mahkemenin kararına göre, evet, önde gelen sanıklar, bilhassa Aziz Nesin’i yakarak öldürmek için, bilerek ve isteyerek Madımak Oteli’ni ateşe vermişler, 35 aydın “karbonmonoksit zehirlenmesinden”, iki kişi de vurularak ölmüştü. Fakat olay laikliğe karşı “ayaklanma” değil, yangın çıkararak adam öldürme suçuydu ve cezası yine idamdı (eski TCK 450. md).

Ayaklanma sayılması için hem laik düzeni yıkmak kastıyla, hem Türkiye genelinde teşkilatlanmış bir örgütün eylemi olarak katliam yapılmış olması gerekirdi.

Mahkeme, kararının 432. ve 433. sayfalarında, olaylara ilişkin video kayıtlarının incelendiğini, laiklik, cumhuriyet, anayasa ve devlet aleyhine bir slogan bulunmadığını, bu tür sloganların olaydan altı ay sonra dinlenen bazı tanıklarca ifade edildiğini belirtmiştir. Kararda sloganların tamamı yazılıdır, “Sivas Aziz Nesin’e mezar olacak” gibi şiddet içeren ama laiklikten bahsetmeyen sloganlardır.

Bundan başka, mahkemeye göre, Sivas katliamını yapanların Türkiye genelindeki bir şiddet örgütlenmesinin üyeleri olduğuna dair de delil yoktu.

Bu gerekçelerle mahkeme, katliamı “anayasal düzene karşı ayaklanma” değil, “yakarak öldürme” suçu saymış ve idam cezası vermiş fakat 15 yıl ağır hapse indirmiştir! İndirimin iki sebebi var: Bir, mahkeme Aziz Nesin’in kararda anlatılan eylemlerini “tahrik” saymıştır. İki, topluca yapılan katliam eyleminin bireysel failleri belirlenemediğinden, mahkeme, o zamanki TCK’nın “faili belirsiz şekilde birlikte adam öldürme” suçunu düzenleyen 463. maddesine göre cezada indirim yapmıştı (Karar No: 1994/190).

15 yıl ağır hapis herhalde vicdanları tatmin etmezdi.

Savcının ve müdahil avukatlarının itirazlarını haklı bulan Yargıtay, mahkemenin yok dediği laik cumhuriyet karşıtı sloganları sabit (ispatlı) kabul etmiştir. Yargıtay, Türkiye’nin başka yerlerinde benzer sloganlar görüldüğü için Sivas katliamını Türkiye genelinde teşkilatlanmış bir yasadışı örgütün eylemi olarak da kabul etmiş, ayrıca örgütsel bağlantı aramamıştır.

Bu gerekçelerle suçun “şiddet yoluyla laik anayasal düzene karşı ayaklanma” olduğuna karar vermiştir.

Suç vasfı böyle değişince tabii mahkemenin öngördüğü indirimler de söz konusu olmamış, idam cezası verilmiştir (Karar No: 1996/4716).

Olayın “katliam” niteliğinde olduğunu mahkeme de, Yargıtay da kabul etmiştir, fakat suçun hukuki “vasıf ve mahiyeti”ni farklı görmüşlerdir.

Ayrıca, katliamla sonuçlanan eylemler 7 saat sürdüğü halde emniyet kuvvetlerinin takviye edilmemiş olmasını mahkeme de, Yargıtay da belirtmiştir.

Sivas dosyası defalarca ve değişik sanıklar açısından Yargıtay’la Ağır Ceza arasında gidip geldi. Neticede Yargıtay kararı doğrultusunda “ayaklanma” suçundan 34 kişiye idam cezası verildi, fakat idam kaldırıldığı için “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çevrildi. Öcalan’a verilen cezadır bu.

İlaveten, bir kişiye 20 yıl, bir kişiye 15 yıl, üç kişiye 14 yıl ağır hapis cezası, kırk kişiye 11 ile 5 yıl arasında ağır hapis cezası verildi ve kesinleşti. 12 hükümlü kırmızı bültenle aranıyor. 5 sanık halen yargılanıyor.

“Fer’i” (ikinci derece) fail durumdaki 7 sanık hakkında, biri geçen hafta olmak üzere, dava zamanaşımına uğradı.

Elbette mahkeme kararında da, Yargıtay kararında da hukuken eleştirilebilir yönler vardır, hukuk fakültelerinde tez konusu yapılacak kadar önemlidir bu dava.

Keşke bazı fer’i failler de zamanaşımına girmeseydi ama Sivas katliamının cezasız kalmadığı açıktır.

(Hürriyet)