Sinasos’un Hacı Amcası Grigoris



Olayın geçeceği yer: Mustafapaşa Beldesi. Eski adı Sinasos. Bana sorarsanız Kapadokya bölgesinin en güzel yeri. İlk olarak 1998’de gitmiştim. Neden bilmiyorum o zaman güzelliğinin farkına varmamıştım. Biraz küskün, biraz mahzun bir hali vardı. Sonra 2000 yılında “Asmalı Konak” dizisinin çekimleri için gitmiş, bu sefer çok etkilenmiştim. Başka bir ışığı olan, büyülü bir yer. Kayaya oyulmuş çok güzel evlerin olduğu harikulade bir vadi. Yüz, belki iki yüz yıldır neredeyse hiç değişmemiş.

1924’e kadar çoğu Rum, 4500 kişinin yaşadığı zengin bir kasabaymış. İstanbul ile sıkı bir ilişkileri varmış. Osmanlı döneminde kasaba halkı, kazanç sağlamak için İstanbul’a gitmiş, zamanla kalıcı işler kurmuş ve sonunda Osmanlı İmparatorluğu’nun lakerda ve havyar piyasasını ele geçirip Sinasos Loncası’nı kurmuşlar. Sonra aynı şekilde boyacılık sektörü de Sinasosluların eline geçmiş. İstanbul’da kazanılan para Sinasos’a yatırım olarak dönmüş ve Kapadokya bölgesinin en görkemli konakları, okulları ve ibadethaneleri burada yapılmış.

Sonra 1924’de Türkiye ve Yunanistan arasında mübadele kararı alınmış ve tek kelime Yunanca bilmeyen Sinasoslu Rumlar da vatanlarını terk etmek zorunda kalmış. Fakat kasabalarından ayrılmadan önce, başka hiçbir yerde örneği görülmeyen bir şey yapmışlar: İki fotoğrafçı tutarak tek tek konaklarının, kiliselerinin, okullarının, köprülerinin ve çeşmelerinin fotoğraflarını çektirmişler... Yanı sıra gündelik hayatlarının, eğlencelerinin, kasaba sakinlerinin de... Sonra da Yunanistan’da bir albüm haline getirip bastırmışlar. O günlerin Anadolu’sundan kalan en esaslı çalışma. (Albüm, 2007 yılında, “Sinasos, Mübadeleden Önce Bir Kapadokya Kasabası” adıyla Birzamanlar Yayınları tarafından Türkiye’de de yeniden basıldı. İnternetten temin edilebiliyor.)


İşte bu ilginç geçmişe ve insanlarına sahip kasabaya bundan 4-5 yıl önce Yunanistan’dan bir amca gelmiş. Grigoris Hacielefteriadis. Amca “Benim ailem buralı” deyip kasabada dolaşmaya başlamış. Kısa zamanda herkesle ahbap olmuş. Kahvede tavla oynuyor, çay içiyor, yarenlik ediyormuş. Hiç belli etmemiş ama aslında Yunanistan’ın önde gelen armatörlerindenmiş. Mustafapaşa’ya gide gele herkesin “Hacı Amcası” olmuş. Derken anneannesinin konağını bulmuş. Satın almış. Bir güzel restore ettirmiş. Kasabanın en büyük kilisesi “Konstantin ve Eleni Kilisesini” de restore ettirmek istemiş. Kültür Bakanlığı ve Nevşehir Valiliği yol göstermiş. “O olmasın da bu olsun” diyerek Aya Nikola Kaya Kilisesi’ni önermişler. Grigoris Hacielefteriadis’den, AB’den, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan, Nevşehir Valiliği’nden, Ahiler Kalkınma Ajansı’ndan ve Mustafapaşa Belediyesi’nden paralar toplanmış. Bir buçuk yıl içinde, harap durumdaki Aya Nikola Kilisesi derlenip toparlanmış.

26 Mayıs 2012 Cumartesi günü, Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos küçük bir akşam ayini ile kilisenin açılışını yapacak. Kilisenin 1000 yıl sonra yeniden açılışı vesilesiyle kasabada küçük de bir festival yapılıyor. “Sinasos’tan Sinasos’a Gönül Bağı Festivali” Hatay’dan Medeniyetler Korosu gelip sahne alacak. Konstantin ve Eleni Kilisesi’nde Timya grubunun resim sergisi olacak.

3000 kişinin gelmesi bekleniyor. Bunun 1000’i Yunanistan’dan.


Ben de ne çok isterdim ata toprağım Bulgaristan Razgrad’a gidip dede evimi bulmayı... Belki bir çeşmecik, belki bir camicik onarmayı.. Yazık ki tek bir kayıt, tek bir fotoğraf, tek bir hatıra yok... Ne köy adı, ne mahalle, ne sokak... Adı dışında tek bir şeyini bilmiyoruz dedemizin.

Bizimki de böyle bir göçmüş işte.. Aparın da aparı, toparın da toparı...

(Vatan gazetesinden alınmıştır)