Simotas Apartmanı ve Refika’nın Mutfağı

Tanıdığım dakikadan itibaren sevdim onu. Zaten aksini söyleyene de rastlamadım şimdiye kadar. İlk yayınevinde karşılaştık birbirimizle. O bir masada ben bir masada kitaplarımızı yayına hazırlamakla meşguldük. Ben asık suratlı ve sessiz, o ise neşeli ve gürültü idi.

Birbirimizin tam tersiydik yani. O bana “hadi gül biraz” diyordu ben ise ona “müziğin sesini kısar mısın?” diyordum.

Sonra o nefis kitabı çıktı: “Refika’nın Mutfağı: Yeni İstanbul stili”. Yemek kitabı adı altında çıktı. Ama ben daha güzel bir isim taktım: Yemek masalları. Refika’nın malzemeyle kurduğu aşk ilişkisinin harikulade romanı. Evet bir aşk romanı ama âşık olunan şey bir kişi değil domatesler, rokalar, naneler, mercimekler, baharatlar, fasulyeler... Malzemeye âşık olunca ortaya çıkan yemekler de ister istemez malzemeyi ezip geçmeyen, doğal tadını mümkün olduğunca bırakan hafif, sağlıklı ve lezzetli yemekler oluyor. Kitapçılarda bulabilirsiniz (Boyut Yayınevi)

Aylardır çağırıp duruyordu beni. “Atölye yaptım, çok güzel oldu” diyordu. Geçen Cuma Kuzguncuk’taki atölyesine gittik. Ahh! Ufacık bir dükkanda veya orta halli dairede bir yer beklerken karşıma koca bir dünya çıktı! Meğer yıllardır metruk duran “Simotas Apartmanı”nı hayata döndürmüş Refika! Kuzguncuk’un Doğan Apartmanı’nı yani!

Bu binanın 30 yıldır ışıkları yanmıyordu. 1923’te Arditi ailesi tarafından yaptırılmış. Adını Rum mimarından alıyor. Musevi Arditi ailesi yıllarca yaşamış bu apartmanda. Diğer daireleri de kiraya veriyorlarmış. Önce Varlık vergisi sonra 6-7 Eylül olayları derken 60’lara doğru aile Türkiye’den göç etmiş. Sonra apartman elden ele dolaşmış. Tüpçüsünden, tokacısına, terlikçisinden abajurcusuna kadar türlü türlü imalatçı yerleşmiş. 70’lerde bir işadamı almış ama akabinde hemen batınca hiç ellemeden satmış. Sonra bir sinemacı almış, otele döndürmek istemiş, sıkı bir tadilattan geçirmiş ama otel olarak açamadan o da batmış. Bina bankaya kalmış. 2004’de Refika’nın ailesi almış. Öyle boş boş dururken sonunda Refika el atmış. İki kamyon çöp, sıkı bir temizlik, boya badana, tamir, tadilat derken (kendi bile pirelenmiş) apartman yeniden can bulmuş.

Refika’nın yemek atölyesi bir taraftan boğazı gören bir taraftan Kuzguncuk’un yeşilli betonlu tepelerini gören teras katta. Kendine olamaz güzellikte bir yer yaratmış. Pahalı, şık şıkırdım, marka malzemelerle değil! Yemek stili ne ise mutfağının tarzı da öyle olmuş. Kullandığı renkler, taşlar, tezgahlar, tencereler bu toprakların yıllardır bildiği, kullandığı malzemeler. O mutfak sanki yüz yıldır o apartmanın tepesinde. O kadar doğal, rahat, içten. Terasta saksılar içinde maydanozundan, biberiyesine, acı biberinden rokasına envai çeşit bitki. Kendi malzemesini kendi yetiştiriyor. Zaman zaman yemek kursları veriyor. Şimdi orada çok güzel televizyon programları da yapacak. Merakla bekliyoruz.

Fakat beni etkileyen tek şey bu değil. Güzel olan şu: Refika sadece kendine yer yapmamış. Apartmanı elden geçirip orasını burasını düzeltirken başkalarına da bir “nefes” yaratmış. Oda oda kiralamış ama öyle rastgele bir kiralama değil: Bir felsefesi var.

Felsefesi şu: İşi gücü müşterisi yerinde girişimciler değil de, yeni başlamış, parası ve yaşı (40 yaş üstündekilere yer yok!) henüz olmayan, yaratıcı, genç insanlar gelsin. Burada bir imece olsun. Herkes birbirinden bir şeyler alsın.

Hakikaten de öyle olmuş. Bir odaya iki grafik tasarımcısı genç kız yerleşmiş, bir odaya bir dans atölyesini kurmuş, bir başka odaya bir mimar yerleşmiş, bir odada bir avukat, üst katta bir heykeltraş.. Odaların hepsinin kapıları açık. Herkes herkesle selamlaşıyor, konuşuyor, fikir alışverişinde bulunuyor. Parası olan kirasını veriyor, olmayan emeğini.

Refika’nın çok mu parası var? Yok aslında. Ne var ne yok tadilata gitmiş. Ama gönlü zengin ve istiyor ki herkes hem kendi işini yapabilsin hem de türlü türlü fikir çıksın. Bereket olsun.

Ben işte böyle insanları çok seviyorum. Onun için yazdım. Herkesin sadece kendi gemisini yürütmeye çalıştığı bu günlerde bu tarz bir girişim bana merhem gibi geldi ne yalan söyleyeyim. Başkalarına da fikir olsun istedim. Yoksa yaşım 40’ı geçti, apartmana yerleşmem mümkün değil. Yani bir menfaatim yoktur. (www.refikaninmutfagi.com Yemek tarifleri de var!)