Şimdi hedef ne olmalı


“Eroğlu’ndan kurtulmak gerekiyor” demiş…
Söyleyene mi, söyletene mi bakmalı.
Siyasette iddiada bulunmak, iddialı olmak siyasetin doğası gereğidir.

“Ben daha iyi yapabilirim, yapacağım” diyemeyen adamın siyasette işi yoktur.
Ne yani “Beni iktidara getirin, biraz da ben, çevrem, eşim dostum faydalansın iktidarın nimetlerinden” diyerek mi aday olunacak….
Haşa, sayın ikinci cumhurbaşkanına sözüm yok, şerefine, onuruna, dürüstlüğüne hepimiz şahidiz. Adam gibi adam derler ya öyle birisi, sözümüz yok.
Ama hem aday olup olmadığını söylememek hem de mevcut cumhurbaşkanını kötülemek yakışık olmuyor.
“Ben adayım, Eroğlu’ndan daha iyi cumhurbaşkanlığı yaparım. Zaten birinci cumhurbaşkanlığı dönemim de buna örnek” dese ne kadar şık olacak. Doğrusu o değil mi?
Eroğlu’ndan kurtulmak gerekiyor muş çünkü “anlaşmamak da bir anlaşmadır” diyormuş.
Yahu “biz ilânihaye elimizi uzatmaya devam edeceğiz, Rumlar istemese de çözüm talep ediyoruz” dedik de ne oldu? O çok çözüm isteyen Demetris Hristofyas yoldaş ile çözüm konuşmaktan başka hiçbir şey yapmayan ikinci cumhurbaşkanımız döneminde ne yapıldı?

Şu kadar dokümanda bu kadar ilerleme sağlandı; kağıtlar maviyle kırmızıyla yazıldı; kimin ne olduğu daha net görüldü…
Kim gördü? Bizim ikinci cumhurbaşkanı. Başka? Zaten herkes biliyordu Rum tarafının bir çözüm istemediğini. Niye istesin ki? Devlet o, hükümet o, dünyada tanınan o, Avrupa Birliği üyesi o… Peki sen? Türkiye’nin alt yönetimi diyorlardı itiraz ediyorduk, artık resmen öyle olduk. İktidar partisinin liderinin kim olacağına bile Ankara ve görevlileri karar veriyor ise gerisi hikâye.

Kim oturuyor cumhurbaşkanlığı koltuğunda, başbakanlıkta, bakanlıklarda hepsi hikâye. Japon işgalinde bir Mançurya devleti vardı, hatırlayın tarih kitaplarından. O bile bizden daha egemendi, işgale rağmen; işgal valisine rağmen.
İşte ondan dolayıdır, bugün barış isteyenlerin, çözüm isteyenlerin daha birlik olmalarının zaruri olduğu gündür. Anlaşmama da anlaşmadır elbette ama anlaşmadığımızın da anlaşması yapılmalı, dünyaya anlaşamadığımız ayrı yaşayacağımız ilan edilmelidir.

Kimseden “kurtulma” zamanı değil bugün. Birlik içerisinde kenetlenme, fraklılıkları muhafaza ederek toplumsal varoluş mücadelesi verme günüdür.
Cumhurbaşkanı kim olsun?
Daha zamanı değil ama “onurlu anlaşma istiyorum. İster federasyon, ister konfederasyon, isterse iki devlet, ne olacaksa anlaşmayla olacak ben her olasılığı görüşmeye hazırım” diyen ve gerçekten kendini görüşmelere verecek adayı destekleyeceğim; adı ister Derviş olsun, ister Mehmet Ali, ister ise Hasan, Hüseyin veya Osman…
Ama, görüşme adı altında kendisine ve partisine özerk statü, daimi iktidar yaratmaya kalkacaklara karşı da uyanık durmak gerekir. Malum aynı suda iki kez yıkanılmaz.

Bugün kimseden kurtulma mücadelesi vermeye kalkıp Ankara’daki bazı müstemleke meraklılarının ekmeklerine yağ sürmekten uzak duralım.
Kıbrıs Türkü çözümü aramaya mahkûmdur. Kıbrıs Türkü yarınını görebileceği bir düzeni kurmaya mahkûmdur. Mesele de budur, başka saçma sapan hedeflerle önümüzü kalabalıklaştırmayalım.

(Star Kıbrıs'tan)