İngiltere pazarına Türkiye’den ve Doğu Avrupa’dan getirttiği gıda ürünleriyle, iki şirket üzerinden yaklaşık 15 milyon sterlin büyüklüğünde bir ticari hacme ulaşan Özgür Yılmaz, ülkeye 1995 yılında okumak için gelmiş.
Polonya’dan gelen, içi işlenmiş et ve süt ürünleriyle dolu tırı karşıladığı sırada VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Yılmaz, İngiltere’ye ticaretle ilgili ipuçları verirken Türk malı gıda ürünlerinde markalaşma olmamasından ve Türkiye göçmenleri dışında alıcı bulamamasından yakındı.
Yılmaz, Türkiye’de üretilen zeytinyağının dahi İtalyan tüccarlar tarafından şişelenip dünyaya İtalyan markasıyla pazarlanmasını örnek vererek, mevcut potansiyelin nasıl boşa harcandığını anlattı.
Polonya, Romanya, Çek Cumhuriyeti ve Bulgaristan’ın yanı sıra Türkiye’den de gıda ürünleri getirttiğini anlatan Yılmaz, Türkiye ayağının toplam ticaretteki payının yüzde 10’da kaldığını belirtti.
Yılmaz, onların da çerez, lokum ve helva gibi ürünlerle sınırlı olduğunu ve sadece Türkiye’den gelmiş göçmenler tarafından rağbet gördüğüne dikkat çekti.
İngiltere’de yaşayan 500 bin civarında Türkçe konuşan göçmene kıyasla 1 milyondan fazla kalabalıkla Polonyalılar, Yılmaz’a göre ülkedeki yerel ürün pazarında en çok kar bırakan nüfusu oluşturuyor.
“TOPTANCI ŞİRKETİNİ SABANCI'YA SATTIK"
Yılmaz, bir ara Türkiye’deki Tadım, Marmara Birlik gibi markaların İngiltere bayiliğini de üstlendiklerinden bahsederek dört ortakla kurdukları ithal gıda şirketini 6 ay sonra Sabancı grubuna sattıklarını anlattı.
Türkiye’den gelen mallarda kalitede değil ama pazarlama konusunda eksiklikler olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “markalaşmak gerekli” dedi.
Dil öğrenmek amacıyla 1995 yılında geldiği İngiltere’de gerekli parayı kazanmak için ilk önce tekstil işine atıldığını anlatan Yılmaz daha sonra dayısıyla birlikte bir kahvaltı salonu işletmiş, oradan ayrıldıktan sonra da bir restoranda çalışmış.
Daha sonra şimdiki kariyerinin başlangıcı saydığı bir gıda toptancısının deposunda işe giren Yılmaz, dört arkadaş kurdukları ithal gıda şirketiyle 6 ay sonra Sabancı Grubu’nun dikkatini çekmeyi başarıp şirketi onlara sattıklarını söyledi.
Sabancı Grubunun bu şirket üzerinden İngiltere’ye makarna, su, meyve suyu gibi gıda ürünleri sattığını ve daha sonra şirketi yeniden kendilerine devrettiğini anlatan Yılmaz, şimdi iki gıda firmasıyla yoluna devam ediyor.
HAFTADA 10-15 TIR
Çoğunluğu Doğu Avrupa kaynaklı gıda ürünleriyle, 2500 müşterisine toptancılık hizmeti verdiği büyük şirketinde 50 kişinin çalıştığını söyleyen Yılmaz, haftada 15- 20 tır mal getirttiğini ve yıllık cironun 12 milyon sterlin olduğunu söyledi.
Yılmaz, Londra’da “sıcak satış” dediği, kamyonla müşterilerini gezerek ihtiyacı olanlara gıda ürünleri satan küçük şirketinde ise 10 çalışanın bulunduğunu ve haftada bir buçuk tır dolusu malla, yılda 2 milyon sterlin ciro yaptığını anlattı.
Yılmaz’ın Türkiye’den İngiltere’ye ticaret yapmak isteyenlere önerisi, önce pazar araştırması yapmaları.
Yılmaz, üretim yapanların e-mail aracılığıyla değil bizzat gelerek ve firmalarla yüz yüze görüşerek ilerlemelerini, pazardaki rakip ürünlerin kalitelerini görmelerini, pazarlama süreçlerinde olası sorunları yerinde incelemeleri gerektiğini söyledi.
İngiltere’de rekabet etmek isteyen tüccarın uygun fiyat vermesi gerektiğini de belirten Yılmaz en temel hatanın paketlemede yapıldığını anlattı.
"ETİKET VE AMBALAJ HATALI"
Masraftan kaçınmak için bir ambalaj üstüne her dilde bilgi ve içerik yazmak yerine hangi ülkeye gönderiliyorsa onun dili ve yöntemleriyle ambalaj ve etiketleme yapılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, çoklu dille sunulan ürünlerin “etnik ürün” olmaktan kaçamayacağının altını çizdi.
"SADECE TÜRK LOKUMU KARIN DOYURMAZ"
Yılmaz, “Türkiye’den gelen ürünlerde temel sorun, o ürünlerin sadece Türkiye’den gelen göçmenlere hitap etmesi” diyerek İngiliz damak zevkine hitap eden hiç ürün olmamasından yakındı. Büyük İngiliz firmaları arasında Türkiye’de ürettirdiği gıda ürünlerini, İngiliz markasıyla sunan firmalar olduğunu belirten Yılmaz, Türk firmaların bu konuda eksik kaldığını tekrarladı.
Yılmaz, Türk lokumuyla, helvasıyla süren ticaretin sınırlı olduğunu, İngiltere pazarına ancak İngilizlerin yediği gıdalarla girilebileceğinin altını çizdi.
Okumak amacıyla gelip hayata atıldığından buna bir türlü fırsat bulamayan Yılmaz sonunda, işinde 10 yıl deneyimi olanlara sunulan fırsatı değerlendirip işletme masteri, yani MBA yaparak diploma hayalini de gerçekleştirdiğini söyledi. (BARIŞ ÇİMEN - VOA TÜRKÇE)