Bir kimyacı, ressam ve şair gibi sevmek...
Ödül almış bir kimyacı gibi sevmek gerekir. Heyecan dolu muhteşemliğiyle, sevginin ölçüsünü bulup dengeyi sağlamak için. Oysa bu değerlerin kimyasını, sevgi çatısı altında sağlamak için, kişiyi iyi tanımak gerekir. Bu da zaman, sabır ve birlikte geçirilmesi gereken seyahat ister. Farklı yapıların aynı çizgide buluşması, kimyacı için kimi zaman bir buluş olabilecekken, iki kişi için bu bir sevda yahut aşk olur.
Bir ressam gibi sevmek ise, yürek ister. Renk ahengini bulmak, hatta o güzel zıtlık ve benzerlikleriyle beraber tuvallere nakşetmek, sanatını icra edenin eseridir. Bunlar ki ustalıktır, yetenektir, bilgidir, sabırdır ve kabulleniştir. O eserleri gönülde keşfetmek (hatta iki gönülün karakter zıtlıkları ve benzerliklerini de benimsemek) ise insanoğluna kalmıştır. Sevdaya veya aşka adını koyduran insanoğluna... Her şeye rağmen, sevdiğini olduğu gibi sevmektir: saf, yalın ve rengarenk.
Bazen de şair olmak en güzelidir bir sevgili için. Şair sevdiğini asla kaybetmez, şiirlerinde yaşatır. Giden gitmiş olsa da şairin dörtlükleri bırakmaz gideni. Şiirlerde dökülür duygular satırlara, korkusuzca ve doğallığıyla. Şiir bir acıdır, aç bebektir, sevdaya susamış yürektir, duasına cevap alan/arayan sevdalıdır, heyecandır, bazen hızın bazen yürek sızındır... Belkide sevdiğin için karaladığın muhteşem mısralardır... Bazen de bir annenin doğum sancısına benzer... Şair olmak yine de güzeldir. Kıskançlıkları, özlemleri, mutlulukları, imkansızlıkları, rüyaları ve sevdaları dile getirir...Hayat verir. Şairin şiirleri de şarkı ve türkülere söz olur. Özel günlere hediye, kimilerine ses kimilerine güç olur.
SEN BEN
Uç uç böceği gibisin
Yüreğimde pır pır eden
Beni hep yeniden seven
Rüyada kader birliği eden
El gibi gezelim elde
Elbet gelir gün bize de
Sus de yüreğine özde
Söyleme rüyam kimselere
Bizimkisi gönül tahtı
Erişilmez sevda bahtı
Öyle sükût et ki
Bizi bizden etmesinler
Çaresizliğe zincir vurup kalanı
Hoyratça göğsünü yengisine açanı
Kucaklayan ben oldum
Beni seven sen oldun