Sessiz kalma lüksünüz yok Ertuğrul Bey

ERTUĞRUL Bey...

Star gazetesinden Elif Çakır’a konuşmuşsunuz.

Şöyle demişsiniz:
“Bu yaptığı şerefsizliği de Ahmet Hakan’a sorun. Neden hezeyanları olan birisini kendi grubumun kanalında konuşturuyorlar ve bana iftira attırıyorlar. Bir değil, iki değil. Bıktım artık bu olanlardan. İnfaz mı edecekler, öldürecekler mi beni? Ne yapmak istiyorlar? CNN Türk’ün yayın yönetmenine de, programa da dava açacağım. Hepsiyle hesaplaşacağız”.
* * *
Ertuğrul Bey...
Farkındayım, uzun bir süreden beri...
- Bir dönemin tek sorumlusu olarak gösterilmek isteniyorsunuz.
- Hedef haline getiriliyorsunuz.
- Birilerinin takıntısı haline gelmiş durumdasınız.
- Pişmanlıklarınız ve özeleştirileriniz dikkate alınmıyor.
Ama bütün bunlar...
- Bana hakaretler yağdırmanızın...
- İnfiale kapılmanızın...
- “Beni andıçladılar” diye abartılı tutumlar içine girmenizin...
- “Linç edildim” diye feryat etmenizin...
- İçlenmenizin...
Mazereti olamaz.
Siz Hürriyet gibi bir gazeteyi 20 yıl boyunca yöneterek bir döneme damga vurdunuz.
Bir döneme damga vurmak, önemli bir iştir.
Bu “övgü” anlamında kullanıldığında “aman efendim, estağfurullah” demiyorsunuz da, “yergi” anlamında kullanıldığında neden “gelen bana vuruyor, giden bana vuruyor” edebiyatı yapıyorsunuz?
Her nimetin bir külfeti vardır Ertuğrul Bey.
Bu nedenle nimet karşısında sergilediğiniz soğukkanlı tavrı, külfet karşısında da sergilemeniz gerekir.
* * *
Ertuğrul Bey...
“Medya etiği” açısından size sormak istiyorum:
Bir tartışma programı yöneticisinden beklenen nedir?
Eşi dostu kollaması mı? Eşi dostu hakkında eleştiri yapanları, ithamda bulunanları, hatta iftira atanları anında susturması mı? Eşi dostu için tanıklık yapmaya soyunması mı?
Bunu bir gazeteci, bir meslektaşından nasıl bekler?
Beklemekle kalmayıp bunu yapmadığı için ona nasıl hakaret eder?
Köşeler babamızın malı değil de stüdyolar babamızın malı mıdır?
Stüdyodaki biri, bizim grupta çalışan biri hakkında bir şeyler dediği zaman “dur bakalım, o bizim grupta çalışan bir isimdir” mi diyeceğiz?
Üstelik Can Ataklı, sonradan “iftira” olduğu ortaya çıkan iddiayı programda, “duyduğuma göre şöyle olmuş, duyduğuma göre böyle olmuş” diye dile getirmedi.
“Falanca bana şöyle dedi, ben de yaptım” diye anlattı.
Bu durumda konudan habersiz benden, “Hayır, sen öyle bir şey yapmamışsındır, iftira atıyorsundur, yanlış hatırlıyorsundur” demem nasıl beklenir?
* * *
Ertuğrul Bey...
Ağzınızı her açtığınızda “linç” diyorsunuz, “infaz” diyorsunuz, “andıç” diyorsunuz, “mağdur oldum” diyorsunuz.
Oysa canlı yayına bağlanıp “bu bir iftiradır” deseydiniz, mesele kalmayacaktı.
Bunu neden yapmadınız?
Üstelik siz Türkiye’nin en büyük ve en etkili gazetesinde her gün birinci sayfadan anons edilen bir köşeye sahipsiniz.
Yani Türkiye’nin hakkındaki iftiralarla mücadele etme imkânı en yüksek ismisiniz.
Bu açıdan içine düştüğünüz “mağduriyet hissi” ve yaptığınız “mağduriyet edebiyatı” biraz tuhaf kaçmıyor mu?
Sizin ifade imkânlarınıza sahip olmayanların iftiralar karşısında kendilerini mağdur hissetmelerini bir parça anlarım ama sizinkini hiç anlayamam.
Kusura bakmayın ama nedir bu içli tavır?
* * *
Ertuğrul Bey...
Hürriyet gibi Türkiye’nin en büyük ve en etkili gazetesini tam 20 yıl boyunca yönetmiş biri tartışmalara konu olur.
İddialara, isnatlara, iftiralara, ithamlara maruz kalır.
Buna katlanmak durumundasınız.
Sessiz kalmak gibi bir lüksünüz yok.
Her biri için “bu bir iftiradır” diyeceksiniz.
Sakın “İyi de ben herkese cevap mı yetiştireceğim?” falan demeyin.
Evet, herkese cevap yetiştireceksiniz.
20 yıllık süreç, ne yazık ki sizi buna mükellef kılıyor.
İstediğiniz kadar kızın, istediğiniz kadar öfkelenin, istediğiniz kadar hakaret edin.
Maalesef durum budur.

BU notu saat 22.40’ta yazıyorum.
Az önce Ertuğrul Özkök aradı. Gazetenin taşra baskısında yazıyı okumuş.
Uzun bir konuşma yaptık kendisiyle.
Elif Çakır’a yaptığı açıklamada “Bu yaptığı şerefsizliği de Ahmet Hakan’a sorun” diye bir cümle kullanmadığını, “Bana şerefsizce bir iftira atıldı” dediğini söyledi.
Elif Çakır, “Ama bu Ahmet Hakan’ın programında yapıldı” deyince Ertuğrul Bey, “Evet, onun programında yapıldı” demiş.
Ancak bu söyledikleri Elif Çakır’ın yazısında “Bu yaptığı şerefsizliği de Ahmet Hakan’a sorun” şeklinde yansımış.
Ertuğrul Bey’in bu açıklamasını öğrendikten sonra kendimi bu notu yazmak durumunda hissettim.
Sizden ricam şu: Lütfen yazıyı, Ertuğrul Özkök’ün yaptığı bu açıklamayı dikkate alarak okuyunuz.

(Hürriyet)