Sendika Halkına Karşı

"AB Günü benim neyime, kan damlar yüreğime..." diye bir halk türküsü olsaydı günümüze mükemmel uyardı.

KTTO Başkanı Günay Çerkez ve Yönetim Kurulu üyelerini kutluyorum.

AB "yalakalığı" yapmaya meraklı olanlar bu "dik duruştan" ders çıkrarır mı bilmiyorum ama doğru tavır böyle olur.

KTTO’dan  yapılan açıklamaya göre, Oda, 2004 yılından beri her yıl düzenlediği ‘Avrupa Günü’nü bu yıl niye düzenlemeyeceğini AB’nin Dönem Başkanı sıfatıyla Danimarka’nın Kıbrıs’taki Büyükelçisi Kirsten Rosenvold Geelan’e gönderdiği mektupla açıklanmış.

Helal olsun!

KTTO Başkanı Günay Çerkez mektubunda,  Oda olarak sekiz  yıldır verilen sözlerin tutulmasını beklediklerini, hayati önem taşıyan Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün halen parlamentoda beklediğini, Kıbrıslı Türklerin sesi olması iddiasıyla kurulan Yüksek Temas Grubu’nun başarısız olduğunu ve son olarak Komisyon’un adaya yeni atanan temsilcisinin “Doğrudan Ticaret çözümden sonra” açıklamasının büyük hayal kırıklığı yarattığını belirtmiş.

Yalan mı?

Çerkez, AB’nin Kıbrıslı Türklere karşı sergilediği olumsuz tutumu sonucu Kıbrıslı Türklerin AB’ye olan güveninin gün geçtikçe azaldığını vurguladı.

Ticaret Odası Başkanı Çerkez, mektubunda, bu hayal kırıklığını taşıyan Oda üyelerinin istekleri doğrultusunda ve verilen sözlerin tutulmaması sonrasında yaşanan hayal kırıklığına dikkat çekmek için Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak bu yıl geçerli olmak şartıyla “Avrupa Günü” etkinliği düzenlememe kararı alındığını vurgulamış.

Anlamayana "davul, zurna az" misali AB'de Rum Kesimi'nin  her türlü şantajına boyun eğenler bu kez de KKTO'yu eleştireceklerdir. Ancak bunun hiç bir önemi yok.

Anlayan anlayacaktır.

Kıbrıslı Türkler aynı Türkiye'deki Türkler gibi "AB'nin tek yanlı tutumundan dolayı bıkıp, usanmış" durumdalar ve haklı olarak sabırları kalmadı!

"Yok Sarkozy seçilmezse, o zaman daha iyi olurmuş..." tarzı safsatalara da kimse inanmıyor artık.

Fransa'da ister "Sarkozy" isterse "Sosyalist aday" kazansın gerçeklere "Fransız kaldıkları" sürece ne KKTC'ye ne de Türkiye'ye bir "hayırları olmayacak".

AB'de "seçimler ile iktidarlar" değil "kafalar" değişmediği sürece ve hala "sözde Türk ve Türkiye dostluğu" ve de kapalı kapılar ardında "Osmanlılar'dan kalma kuyruk acısı hesaplaşmaları sürdürüldüğü" sürece bizim için "güvenilmez" olmaya devam edecek AB!

Ne yapsın KTTO? Yıllarca AB'deki "yöneticilerden" daha fazla ve de samimi bir şekilde AB Düşüncesi'ne sahip çıkarak didindi,durdu.

İşte gelinen sonuç ortada!

Rumlar Dönem Başkanı ve Kıbrıslı Türklere verilen sözlerden biri bile tutulmamış durumda.

Bu koşullarda "Avrupa Günü mü olurmuş!"

Bu arada Lefkoşa'da da ilginç gelişmeler var.

Türkiye'yi ve KKTC'yi her fırsatta Brüksel'e gidip şıkayet eden sendikacılar "o çok övdükleri AB kadar da olamamaktalar".

Lefkoşa "pislik içinde perişan".

Halk kentini temizlemek, sağlığının daha fazla tehlike altında kalmasını engellemek için evinin önündeki çöpü toplamak istiyor.

Halk sokağını bu "pislikten" kurtarmak istiyor.

Temiz ve sağlıklı bir kentte yaşamak "Halkın Hakkı".

AB temel prensiplerinde var olan halkın kendi insiyatifi ile sağlığını ve canını koruma refleksine karşı çıkan ise sendika!

Sendika Halka karşı!

Sendikal mücadeleye saygım sonsuz. Ancak bu mücadelenin bedelini kentte yaşayan halka ödettirmek etik değil!