İlk ve ortaöğretimimize yeniden biçim veren 4x3 düzenlemesiyle birlikte; \"Hz Muhammed\'in Yaşamı ve Kur\'an-ı Kerim\" ya da benzer bir adla \"seçimlik\" bir ders konulması yeni bazı tartışmalara yol açacak gibi görünüyor.
Ufak tefek bazı Hristiyan ve Musevi azınlıklar dışında Türk halkının tümünün Müslüman olduğu bilinir. Fakat Türkiye\'de uzun yıllar süren laik bir düzenin etkisiyle; herkes \"kendince\" Müslüman\'dır. Kimisi vardır sadece \"cumaları\" Müslüman\'dır, kimisi vardır sadece \"oruç\" Müslüman\'ıdır, kimisi vardır sadece cenazelerde Müslüman\'dır. Kimse kimseye baskı yapamaz. Bu arada toplumun ciddi bir bölümü Alevi\'dir. Ve bunların uygulamaları da epey farklıdır.Alternatifler sunulmalı
Seçimlik ders uygulamasının yaygın olduğu üniversite ve yüksek öğretim kurumları hariç tutulursa; eğitim sistemimizde \"seçimlik ders\" anlayışı hemen hiç yoktur. (Farklı eğitim uygulama izni alan birkaç özel kurumu bunun dışında düşünmek gerek.)
Seçimlik ders birkaç alternatif arasından birinin seçilmesi demektir.
Ancak bu ders kadar alternatiflerinin belirlenmesi de önemlidir. Bilindiği üzere; bizde ders programları merkezde ve değişmez bir biçimde belirlenir. Hatta müfredat programları yani nelerin okutulacağı ve nasıl okutulacağı da merkezde belirlenir. Eğer seçimlik ders alternatifleri ciddi bir biçimde belirlenmez ya da eğitim kurumları bu konuda serbest bırakılmazsa sorunlar çıkar.
Eğer bu ders; salt \"Sünni- Hanefi\" bir anlayış çerçevesinde verilecek olur ve alternatif sunulmazsa bazı vatandaşlarımız ve özellikle Aleviler doğal olarak tepki koyacaklardır. Eğer \"Hz. Muhammed ve Alevilik\" vb. gibisinden alternatif seçimlik dersler konulursa tepkiler ortadan kalkar. Ama acaba bu yapılabilecek midir?..
Örneğin \"Din ve Ahlak Bilgisi\" dersi 12 Eylül\'ün süper zekalı yöneticileri tarafından; gerçekten dinler konusunda bilgi verecek bir ders olarak planlanmışken bambaşka yerlere gitmişti. Toplumumuzun belli birtakım kesimleri aynı endişeyi duyuyor.
Şeriat düzeni endişesi
Öncelikle şunu bir kez daha vurgulayayım ki; şeriat düzeni olarak evrensel bir düzen yoktur. Zira İslamiyet\'in temel kaynağı olan Kur\'an-ı Kerim\'de; halkının çoğunluğu Müslüman olan bir toplumun siyaseten nasıl yönetileceğine dair hiçbir hüküm hatta hiçbir işaret yoktur. Kendini \"şeriat devleti\" olarak isimlendiren ülkelerdeki farklı uygulamalar da bu yazdıklarımı doğrulamaktadır.
Buralardaki şeriat düzeni; iktidarı şu ya da bu biçimde ele geçirmiş olan grupların; kendi anlayışlarına göre yaşama geçirdikleri uygulamalardır. Hatta bunlar arasında da ciddi farklar vardır. Örneğin Afganistan\'da yıllardan beri sözde şeriat devleti vardır. Fakat iktidar sürekli olarak el değiştirirken; her gelen, şeriat devleti uygulamalarını yaşama geçirdiğini iddia eder ve eski yönetimi İslamiyet adına da eleştirir. Oysaki eski yönetim de kendini şeriat devleti olarak isimlendirirdi.
Şimdi pek sesleri çıkmıyor ama; bizde de bir \"şeriat düzeni\" özlem ve hevesi içinde olan bazı ufak gruplar vardı. Bunlarla tartışırken Afganistan örneğini verdiğimde; bunların tümünün yanlış düşünceler içinde olduklarını, asıl şeriat düzenini kendilerinin getireceğini söylerlerdi. Artık bu düzen nasıl bir düzense...
Evet yukarıda da vurguladığım üzere; ülkemizde adını koyarak bir şeriat düzeni kurmak isteyenlerin pek sesleri çıkmıyor ama; adını koymaksızın bazı şeriat hükümleri uygulamak isteyenlerin varlığını da göz ardı edemeyiz. Örneğin özellikle Anadolu\'nun ufak yerleşim birimlerinde; Ramazan ayında oruç tutmayanların hoş görülmemesi bunun tipik bir örneğidir. Zaten yemek yemek isteseniz açık bir lokanta bulmak imkânsızdır...
Benzer bir durum başörtüsü konusunda görülür. Türkiye\'de hanımlarımız ve özellikle gençlerimiz bundan pek rahatsız olmaz. Örneğin başı açık genç kızlarımız başı örtülü genç kızlarımızdan rahatsız olmazlar. Aynı şey başörtülü kızlarımız için de söz konusudur. Fakat bazı aşırı gruplar bunu da tahrik ederler.
Rahat bıraksalar iç ve dış tahrikler olmasa; toplumumuz barış içinde yaşayabilir ama bırakmıyorlar...
(BUGÜN)