Saygısızlığın türbanlısı türbansızı olmaz

Başı açık öğrenciler de, türbanlı öğrenciler de aynı haylazca duygular içinde saygısızlık yapabilirler. Atatürk’e yönelik her türlü saygısızlığı altında başka anlamlar aramadan kınamalıyız

Dileyen Atatürk’ü tartışabilir, dileyen tartışmaz.
Dileyen Atatürk’ün her sözünü kutsal bir değer kabul eder, dileyen de itirazını dile getirebilir.
Dileyen Atatürk’ü çok sevebilir, dileyen sevmez.
Bu konuda herkes özgür.



Biri imam hatip lisesinde, diğeri düz lisede çekilen iki fotoğraf... Bu fotoğrafları yayınlamaktaki amacım imam-hatipli kızların yaptığı saygısızlığı temize çıkarmak değil. Saygısızlığın okulla doğrudan ilgisini olmadığına, asgari terbiyeyle ilgili olduğuna dikkat çekmek.


SAYGI BORCU

Ancak...
Biri imam hatip lisesinde, diğeri düz lisede çekilen iki fotoğraf... Bu fotoğrafları yayınlamaktaki amacım imam-hatipli kızların yaptığı saygısızlığı temize çıkarmak değil. Saygısızlığın okulla doğrudan ilgisini olmadığına, asgari terbiyeyle ilgili olduğuna dikkat çekmek.

Sevenin de, sevmeyenin de...
Çok sevenin de, az sevenin de...
“Tartışılmaz” diyenin de “tartışılır” diyenin de...
Umutsuzluğun kopkoyu bir duman gibi etrafı sardığı bir dönemde, umudu kuşanıp direnişi başlatan Atatürk’e en azından bir saygı borcu vardır.
Değer vermeyenlerin de saygı göstermeleri gerekir.
Atatürk’e değer vermeyenler, değer verdikleri isimler için saygı talep ettiklerini unutmamalılar.

ASGARİ TERBİYE

Saygısızlığın türbanlısı, türbansızı olmaz.
Saygısızlığın okulu olmaz.
Saygısızlığın meşrebi olmaz.
Saygısızlık saygısızlıktır.
Atatürk’e yönelik her türlü saygısızlığı, hiçbir anlam yüklemeden, siyaseten kullanmaya kalkışmadan ve altında başka anlamlar aramadan kınamalıyız.
Bir okulun bahçesinde ortaya çıkan haylazca bir tutumu, o okulun tüm öğrencileri için genellemekten kaçınmalıyız.
Başı açık öğrenciler de,
türbanlı öğrenciler de aynı haylazca duygular içinde saygısızlık yapabilirler.
Buna karşı yapılması gereken bu çocuklarda eksik olan ‘asgari terbiye’ye dikkat çekmektir.

Zeki-Metin tutar mı


Zeki Alasya ile Metin Akpınar yeniden sahne alacakmış.
Tutar mı?
Tutmasını çok isterim ama bana kalırsa tutmaz.
Çünkü:
*  İyi bir metin yazarı bulabileceklerini sanmıyorum.
*  Siyasi konulara nereden yaklaşacaklarına dair bir siyasi şuura sahip olmadıklarını düşünüyorum.
*  Demirel, Ecevit ve Erbakan gibi taklit edilebilir liderler yok ortada. Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli taklide gelir liderler değil. Bu açıdan taklit işinde sınıfta kalacaklarına dair bir his var içimde...
*  Aradan geçen sürede Türkiye’de mizah anlayışı çok değişti. Yeni mizah anlayışına denk düşmeyecekleri kanaatindeyim.
*  Zeki ile Metin ilk büyük çıkışlarını 12 Eylül’ün yasakları hafiften gevşeyince yapmıştı. Şu anda Türkiye’de yasaklarda herhangi bir gevşeme yok. Bu açıdan zorlanacaklar.

Neler oluyor hayatta


*  Yaşar Nuri Öztürk’ün ilk çıkışı kadın programlarında ‘oruçluyken sakız çiğnemek caiz midir hocam’ türü sorulara verdiği yanıtla başlamıştı. Hoca siyasete girdi, aksiyon adamı oldu, filozof oldu, parti kurdu ve bütün bu eylemlerinin ardından yeniden en başa döndü: Şu anda kendisi bir kadın programında ‘zina yapmak kul hakkı yemek midir hocam’ türü sorulara yanıt veriyor.
* Paraya kıyıp büyük afişler aracılığıyla ilan-ı aşk etme eylemine ilk olarak Cem Özer imza atmıştı. Eylem sürüyor: Bu kez Demet Akalın sahnede...
*  ‘Cemaat’ ile ‘hükümet’ arasındaki gerginlik yatıştı... Bana gelen bilgiye göre ‘Okyanus Ötesi’ olaya el koymuş ve özellikle Zaman gazetesine “tadında bırakın” demiş.
*  Farkında mısınız? Cüppeli Hoca ile Saadet Partisi arasında tam bir işbirliği söz konusu. Hukuk profesörü olan Saadet Lideri Mustafa Kamalak, cezaevindeki Cüppeli’ye haber salmış, “Avukatı ben olabilirim” diye...

‘Fetih 1453’ adlı filme dair gelişigüzel notlar



*  İstanbul’un fethinin filmi çekildi mi? Emin değilim.. Sadece şunu söyleyebilirim: Şu an için en iyisi çekildi... Ama ‘daha iyisi’ için hâlâ boşluk var.
*  Fatih Sultan Mehmet rolündeki oyuncu, koltuğu pardon tahtı pek dolduramıyor.
*  Filmdeki konuşmaların tümü yapay mı yapay. Özellikle Fatih Sultan Mehmet’in her sözünü bir tür son sözüymüş gibi söylemesi inandırıcılığı azaltıyor.
*  Filmdeki hamaset dozuyla ‘Kara Murat’ filmlerindeki hamaset dozu aynı. Aradaki fark harcanan parada. Bu açıdan ‘Fetih 1453’ için ‘Kara Murat’ın daha çok para harcanmışı’ diyebiliriz.
*  Keşke aksiyon için harcanan paranın bir kısmı senaryo için harcansaydı da doğru dürüst bir öykü ortaya çıkarılabilseydi.
*  Filmde bir kararsızlık var: Padişah eksenli olmakla olmamak arasında gidip geliyor. Bu kararsızlık nedeniyle film, ne tam padişah filmi olmuş, ne de tam Ulubatlı filmi... Bu durum filmin içine girmeye engel oluyor.
*  Aksiyon sahneleri gerçekten çok iyi. Hollywood yapımı tarihi filmlerdeki aksiyon sahneleri bire bir taklit edilmiş olsa da çok iyi.
*  Filmde Bizans’a yaklaşım ‘Kahpe Bizans’ tadında. Keşke teknikteki kadar mantıkta da biraz ileriye gidilmiş olsaydı.
*  Filmdeki aşk öyküsü, bir filmin içine yerleştirilmiş en zorlama aşk sahnesi gibi geldi bana...


MODALAR DEMODELER


MODA: Fitne
DEMODE: Provokasyon
MODA: Helal internet
DEMODE: Helal et
MODA: ‘Haddini aşan savcı’ tabiri
DEMODE: ‘Yürekli savcı’ tabiri
MODA: Almanya’da siyasi kriz
DEMODE: Türkiye’de siyasi kriz
MODA: Ergenekoncuları sevindirmeyelim
DEMODE: İrticacıları sevindirmeyelim
MODA: Danışman’ın yazısındaki şifreleri çözmek
DEMODE: Generallerin
konuşma metinlerindeki şifreleri çözmek
MODA: Sevgiliye “yeminsin” diye seslenmek
DEMODE: Sevgiliye “belalımsın” diye seslenmek



(Hürriyet)