Savcı Berk olayının perde arkası

İLGİNÇ... Çok ilginç...

Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş, o kadar işinin arasında dün bir tweet atmış.

* * *
  
Şike Davası’nın eski savcısı Mehmet Berk’in dün köşemde yayınlanan sözleri için bakın ne diyor:
-  “Savcı Mehmet Berk’in açıklamalarını bir hukukçu olarak gerçek mi diyerek okudum. Yalanlaması ihtimaline binaen bugün değerlendirmeyeceğim.”
Sizce tehdit kokmuyor mu bu sözler? Yoksa ben mi fazla pimpirikliyim.
Hele hele Meclis’in en önemli komisyonlarından birinin başkanının ağzından çıkmışsa...
Sizce de şu anlama gelmiyor mu:
“Yalanla yoksa fena yaparım...”
Twitter’da hesabım yok.
O nedenle, savcının sözlerini yalanlatmaya uğraşan Komisyon Başkanı’nın merakını buradan gidermek istiyorum.
Nimet Hanım...
-  BİR: Savcı ile konuşmayı ben istemedim.
Yazım üzerine o aradı ve bunları söyledi.
-  İKİ: Yazıp yazmamayı sormadım.
Kendisi “İsterseniz yazabilirsiniz” dedi.
-  ÜÇ: Buna rağmen, “Yarın sizi arayıp yazdığım şeyleri okurum. İtirazınız varsa çıkarırım” dedim.
-  DÖRT: Sözümü tutup ertesi gün yazım bitince, saat tam 17.36’da kendisini aradım ve yazıyı okudum.
İki cümleye itiraz etti, çıkardım.
Belki bilmek istersiniz diye bu ayrıntıyı yazıyorum.

AZİZ Yıldırım’dan sonra bu defa Şike Davası eski Savcısı Mehmet Berk Twitter’da en çok konuşulan 10 konu arasına girdi.
Bu demektir ki, Twitter’da hesabı olan herkes bu konuda fikir yürütebilir.
Ancak Komisyon Başkanı Nimet Baş’ın tepkisini anlayamadım.
-  BİR: Savcılar konuşur mu diyor.
Konuşuyorlar...
Herhalde Sayın Baş’ın gözünden kaçtı.
Savcı Berk, geçmişte Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz’a iki defa konuştu ve o da sözlerini köşesinde yazdı.
-  İKİ: Bırakın savcılar da konuşsun.
Türkiye tarihinin en önemli davalarını yürütüyorlar.
Ülkede büyük bir tartışma var.
Bölünmüş durumda.
O insanların da aileleri, çocukları var.
Ben dahil hepimiz eleştiriyoruz. Bırakın onlar da içini döksünler.
-  ÜÇ: Savcı Berk’in konuşması bana şu bakımdan önemli geldi.
Demek ki, bu davalarda artık herkes şikâyetçi duruma gelmiş.
Haksız da değiller.

DAHA şimdiden belli oldu. Türkiye, bu davaları ileride çok daha derinlikli konuşacak.
Belki, şu an Sayın Nimet Baş’ın başında olduğu komisyona benzer bir başka Meclis komisyonu da Ergenekon, Balyoz, Odatv, Şike davalarını incelemek için kurulacak.
Çünkü her gün artan sayıda insan, bu davalarda yapılan haksızlıkları dile getiriyor.
İçeriden, her ay bir kitap geliyor. O kitapların bir bölümü belki iddianamelere dönüşecek.
Silivri’nin Sevgi Soysal’ları, Erdal Öz’leri de romanlarıyla gelecek.
    
* * *

-  O NEDENLE: Dünkü yazımı tekrar ediyorum...
Bu davalar Türkiye’nin siyasi ve ruhi sağlığını bozmaya başladı.
Artık olayın iki tarafı da kendini mağdur hissetmeye başlıyor.
-  YİNE O NEDENLE: Bu kötü gidişi önleyebilecek olan tek şeyi düşünmeyi başlamalıyız.
Yani 12 Mart benzeri bir affı.
    
* * *

-  AMA BİLİYORUM: Üç yıldan beri bu ülkede “uzun bıçaklar gecesi” terörü estirenler, galeyana, hatta gazaba gelecek, bunu önlemeye çalışacak.
Bense onlara Fikret Kızılok’un o harikulade şarkısı ile cevap vereceğim.
Onlara, “Unutmayın” diyeceğim...
“Her gecenin bir sabahı,
Her kışın bir baharı,
Her şeyin bir zamanı var”
Fikret Kızılok, “Benimse dermanım yok” diye bitiriyordu; ama içeride yatanların dermanı da imanı da var.
12 Mart’ta vardı; 12 Eylül’de de vardı, şimdi niye olmasın ki...
    
* * *

-  ÇOK İYİ BİLİYORUM:
Bazıları diyecekler ki...
Bize darbecileri affetmek yakışır mı?
Ben de diyeceğim ki...
Yapmayın Allah aşkına, PKK’lıları affetmeyi konuşan Türkiye bunu niye konuşmasın.
Diyeceğim ki...
12 Mart’ta affa uğrayarak, toplumsal hayata dönmüş insanların listesine hiç baktınız mı?
İçlerinde bugün çok önemli yerlere gelmiş ne kadar çok parlak insan var.
    
* * *

-  ŞUNU DA ÇOK İYİ BİLİYORUM:
İçeridekiler de itiraz edecek? “Biz affedilecek suç mu işledik” diye isyan edecek.
Ben de diyeceğim ki...
Hiç öyle düşünmeyin. Orası Silivri, ömür törpüsü.
Yolu yokuş değil, ama giden gelmiyor.
Umutsuzca da olsa diyeceğim ki...
Ne affetmek insanları küçültür, ne de affedilmek...
Hele hele haksızlığı artık ayan beyan ortaya çıkmış davaları, bitmeden şimdiden affetmek herkes için daha iyi olacaktır.
Unutmayalım, haksızlığı affetmek, af değil, haksızlığı gidermektir.
    
* * *

Geliyorum Çankaya’ya çıkmaya hazırlanan Başbakan Erdoğan’a...
Çankaya’nın yolunu açmak için...
Bundan güzel...
Bundan zarif...
Bundan demokratik...
Bundan insani bir başlama vuruşu olabilir mi...

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)