Önce tarih adına yargıda bulunup "soykırım"ı kabul ettiler, yetmedi şimdi "soykırımı inkâr suçu" üretip, cezalandırmaya kalkıyorlar.
Sarkozy'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ermeni oylarına ihtiyacı var, bunun için Türkiye'yi vurarak prim toplamaya çalışıyor.
Şamar oğlanıyız ya!
Batı dünyasında herhangi bir lider için prim yapmak gibi bir ihtiyaç doğsa, bir İslam ülkesi, tercihen de Türkiye dövülmeye kalkışılıyor.
22 Aralık bizi sancılandırıyor.
24 Nisan'larda yaşadığımız sancıyı, bu defa 22 Aralık oylamasına çektiler. Fransız Meclisi'nde "inkârı cezalandıran yasa teklifi" oylanacak...
Topu bir sosyalistler alıyor bir Sarkozy'nin partisi UMP. Vur Türkiye'ye...
Türkiye haklı olarak alarmda.
Başbakan Erdoğan, Sarkozy'ye mektup yazdı, "Tasarıyı engelle, değilse sonuçları vahim olur" dedi. Çok haklı gerekçeler ortaya koydu, "Bu konu hassastır, ciddidir" diye uyardı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, AB büyükelçilerine "Yani yarın Paris'e gittiğimde gazeteciler bana 'Soykırım oldu mu' diye sorduklarında, 'Soykırım yok' dersem Fransa beni tutuklayacak mı" diye sordu. Yapılanın düşünce özgürlüğü açısından nasıl bir saçmalık içerdiğini belirtti.
TÜSİAD'dan TOBB'a kadar herkes tepkili.
Tepkiler var ama
Sarkozy'nin bu tepkileri hesaba katmadan ve göze almadan yola çıktığını düşünmek safdillik olur.
Fransa bazı şeyleri, daha soykırımı kabul ederken göze almış olmalıydı.
Türkiye de, Fransız mallarını boykot gibi tepkiler ortaya koydu o zaman.
Ama işte, aradan 10 yıl geçince Fransızlar, bir kere daha Türkiye'ye vurmayı deniyorlar.
Bu, belli ki "soykırım" stratejisinde ikinci hamle oluyor.
Bilemiyorum, Başbakan Erdoğan'ın Sarkozy'yi uyarmak adına işaret ettiği "vahim sonuçlar" nelerdir?
Bilemiyorum, Başbakan Erdoğan'ın, Sarkozy'ye yönelik "Bu işi kaşımayacağına dair söz vermiştin, sözünde dur" çağrısı karşılık bulacak mı?
Ya da bugün durdurulsa bile bu süreç, bir başka mevsimde yeniden ısıtılıp Türkiye'nin boğazına dayanmayacak mı? Diyelim 2015'te, yani 1915'in 100'üncü yılında...
Fransa ne yapmak istiyor sorusunun cevabını ararken, bir de şuna bakmak lazım:
-Neyi amaçlar "soykırım yok" demeyi cezalandırmak?
Aslında bu bir korkuyu barındırıyor bünyesinde... Bu alandaki bilimsel çalışmaların önünü kesmek istiyor. Düşünce açıklamaya yasak getiriyor.
Bunlar apaçık olmasına rağmen bu yola girmek, Türkiye'ye karşı çok net bir hasmane tutumu sergiliyor.
İbret olacak bir tepki
Tepkileri doğru çerçeveye oturtmak için, olayı doğru ve gerçek mahiyeti ile değerlendirmek gerekiyor. Bu kötülüğü ve tepkileri abartmak yanlış olabilir ama kötülüğü hafife almak da bir zaaf işareti olarak değerlendirilebilir. Bu karşı taraftan da zaaf olarak okunursa, kötülüğün arkası gelir.
Fransa, bir süredir Ortadoğu'daki gelişmeler konusunda da, AB ile ilişkilerde de, Türkiye ile rakipleşir gibi bir görüntü sergiliyor. Sarkozy, bu noktada bir gidip bir geliyor. "Uyanıklık" rollerinde, "Türkiye'nin önemi"ne işaret ediyor, ardından sürpriz bir biçimde hançeri saplıyor.
Onun için "Sarkozy'nin anlayacağı dili bulmak" diyorum.
Biliyorum ki ne Abdullah Gül ne Tayyip Erdoğan ne de Ahmet Davutoğlu'nun diplomatik çizgisinde yamukluklara prim vermek yok. Esneklik evet ama Türkiye ile oynamaya müsamaha yok.
Sarkozy bir anlamda "Türkiye'nin karizmasını çizme"yi de planlamış gözüküyor.
Buna da müsamaha edilemez.
Belli ki, TOBB, TÜSİAD ve benzeri kurumlar adına Fransa'da lobiler yapılacak. Belki siyasiler gidecek Paris'e...
Sarkozy'nin anlayacağı dil... Bence, bunun üzerinde özenle çalışılmalı. Hiçbir heyet tarafından boynu eğik bir dile yönelinmemeli.
Biraz, Sarkozy duyguları yaşayan tüm odaklara "ibret" olacak bir şey yapmak lazım.