Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy\'nin parlamentodan güç bela geçirdiği \'soykırımı inkar yasa tasarısını\' senatonun gündemine sokma gayretini sadece iç politik kaygılar bağlamında ele almak kanımca yetersiz kalır. Doğrudur; bu yıl Fransa\'da seçim yılıdır ve Sarkozy\'nin yeniden seçilebilmesi için bazı seçim yatırımları yapması gereklidir. Ülke içindeki en etkili ve varlıklı gruplardan birisi olan Ermeni lobisinin desteğini almak da bunlardan önemli birisidir. Fransa\'da bugün yaklaşık 350.000 Ermeni\'nin yaşadığı bilinmektedir. Buna karşın ülkedeki Türk nüfusun 400.000 civarına ulaştığı da bir gerçektir. Yani konu sadece oy avcılığı olarak ele alındığında matematik olarak açıklamak kolay olmayabilir. Öyleyse Sarkozy\'yi bir anda bu kadar telaş içinde bir yasa tasarısı çıkartmaya zorlayan neden nedir? Neden bilerek ve isteyerek Türkiye\'yi bu kadar rahatsız etmektedir? Nasıl bir mesaj vermeyi hedeflemektedir? Cevaplarını bulmaya çalışalım.
1- Sarkozy sırf kişisel sebeplerle bir Türk düşmanlığı ya da spesifik olarak AKP düşmanlığı güdüyor olabilir. Özellikle Başbakan Erdoğan ile yıldızının hiç barışmadığı, göreve gelmesinden itibaren türlü vesilelerle AKP hükümetiyle problemli bir görüntü vermeyi tercih ettiği söylenebilir. Türkiye\'ye ziyarete geldiğindeki takındığı tavırlar (özellikle ağzındaki sakızı), verdiği demeçler, her türlü diplomatik teamüle aykırı davranmayı göze alarak Cumhurbaşkanı\'nın telefonlarına çıkmaması gibi sembolik tutumlarla kamuoyuna mesajlar vermektedir. Sarkozy neredeyse Başbakan Erdoğan\'ın kanlısı olma yolunda ilerlemektedir; bunu tercih etmektedir.
2- Sarkozy, Ermeni meselesine yaslanarak \'seçilmiş travma\'ların (chosen trauma) kullanılması yoluyla Türkiye\'nin geçmiş repütasyonunun dünyaya tekrar hatırlatılmasını hedefliyor olabilir. Soykırım meselesi Ermeniler için kimliklerinin ana damarını oluşturan bir travmadır. Resmi olarak tanındığı ülke sayısı 20 olmakla birlikte, dünya kamuoyundaki algısı bakımından da geniş bir kabule sahiptir. Sarkozy, Türkiye\'nin soykırım geçmişi olduğu iddiasından hareketle, bölgesel bir güç olmaya çalışan rakibini, psikolojik olarak tasfiye etmeye çalışmaktadır. Üstelik de Türk hükümetinin diktatörlerin kendi halklarına yönelik saldırılarını yüksek sesle kınadığı bir dönemde. Türkiye\'nin kamuoylarına yönelik politikasını bu şekilde baskılamaya çalışmakta ve bu şekilde ülke kimliğini katliam ve soykırımla özdeşleştirme yoluna gitmektedir. Buna karşın Başbakan Erdoğan\'ın kullandığı psikolojik araç ise \'seçilmiş zaferler\'in (chosen glory) kullanımıdır. Kanuni\'nin fermanı böyle bir simgedir. Erdoğan\'ın mektubu kullanımı kendi geçmişini ihtişamlı kılmaya, Fransa\'yı ise geçmişinde yardım dileyen, acz içinde bir ülke olarak tasvir etmeye yöneliktir. Konu politik psikoloji harbine dönmüştür.
3- Fransa\'nın AB konusundaki ideali içinde Müslüman unsurlar barındırmayan, onları mümkün olduğunca marjinalize eden bir içeriğe sahip olduğundan, Türkiye\'yi AB\'den uzak tutmaya çalışıyor olabilir. Bu konuda en büyük destekçisi de Angela Merkel\'dir. Yeni de Gaullizmin temsilcilerinden kabul edilen Sarkozy\'nin Avrupa\'yı Fransalmanya odaklı olarak tasvirinde, İngiltere de tıpkı Türkiye gibi dışarıda tutulmaktadır. Son krizle İngiltere\'yi sürecin dışına çıkaran Sarkozy\'nin, şimdiki hedefi Ermeni soykırımı bahanesiyle, Türkiye\'nin AB hevesini kırmak ve araya mesafe koymaktır. Yasanın senatoda kabul edilmesiyle AB kurumlarına intikal ettirilmesi ve tüm AB bünyesinde aynı yasanın geçerli kılınması Sarkozy\'nin yeni hedefidir. Böyle bir AB, Türkiye\'nin hedefi olamayacaktır.
4- Fransa\'nın dış politikasının ana eksenlerinden biri Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki (MENA) etkinliğidir. Tunus ve Mısır\'da Bin Ali ve Mübarek\'i destekleyerek hatalı kararlar alan Fransa\'nın, Libya\'da liderlik üstlenme arzusu ve Suriye aktif rol üstlenme çabası bölgede etkin bir güç olma arayışındandır. Kendisi ile aynı role soyunan rakip bölgesel güç Türkiye\'ye yeni konular, mücadele alanları açması bundandır. Önümüzdeki dönemde Akdeniz ve Ortadoğu bölgesel güçler için önemli bir rekabet arenası olacaktır. Sarkozy\'nin Fransa\'sı bunu fark ettiğinden pre-emptive bir duruş sergilemektedir. Bu bakımdan Türkiye ile Fransa ilişkilerinin önümüzdeki dönemde daha da gerginleşmesi beklenebilir.