Trabzonspor maçından önce Develi’ye üzerinde somon rengi bir tişörtle gider.
Yani Galatasaray’ın forma renklerinden biriyle...
Arkadaşlar pazar günü işte ben bu şapşallığı yaptım. Ama niyetim temizdi.
İLK HATA SOMON RENGİ FORMA
Develi’de maçı, taraftar olarak değil, Hürriyet Dünyası muhabiri olarak seyredeceğim ve oradan Hürriyet web’e canlı yayın yapacağım için forma giymemiştim.
Sarının koyu tonu zannettiğim somon renkli bir tişörtle gitmiştim.
- İLK ÖLÜMCÜL HATA İlk yanlış, somon renk tişörtü seçmek olmuş.
Anında 6 kişi bana gelip, “Ne yaptınız Ertuğrul Bey” dedi.
O an kendimi Bruce Willis’in üçüncü “Zor Ölüm” filminin giriş sahnesinde hissettim.
Hani beyaz adamın, üzerinde “Kahrolsun zenciler” yazan bir pankartla, çırılçıplak Harlem’in ortasına bırakıldığı sahne.
- İKİNCİ ÖLÜMCÜL HATA Allah’tan yanıma lacivert bir kazak almıştım. Apar topar üzerime giydim.
Üçüncü hatayı da orada yapmışım.
Kazak, neredeyse siyah denecek kadar koyu bir lacivertti. Yani dikkatsiz bir göz onu, rahatlıkla Galatasaray’ın siyah forması sanabilirdi.
Bir gözleri pür dikkat ekrandaki maçta olan taraftarın, o ayrıntıyı görmesi mümkün değildi.
- VERİLMİŞ SADAKAM VARMIŞ Neyse gelenlerin hepsi benim ne kadar Fenerbahçeli olduğumu bilen insanlardı ve kuvvetli bir özürle işi hallettik.
Ama bela hiçbir zaman tek başına gelmez.
Bu defa bir ulusalcıya çattık. Söze direkt, “Ne işin var burada senin” diyerek girdi.
Önce ne olduğunu fark etmedim, ama kısa kesilmiş saçları ve o sert bakışlardan işin ciddiyetini anlamalıydım.
Elindeki rakı bardağını burnuma uzatıp devam etti: “Sağlam bir duruşun yok. Seni hapse atacaklar diye korkuyorsun. Dik duramıyorsun. Burada yerin yok.”
Bitmedi, hemen arkasından “Burası bizim, burayı terk edin” demez mi?
Öteki mahallede, “Ergenekoncu”, bizim mahallede de “Dönek”...
Allah’tan böyle durumlara şerbetliyim. Alttan aldım:
“Arkadaş zaten şu an Trabzon’da acayip dayak yiyoruz. Bir de sen burada dayak atmaya kalkma. Orada hakem onlara kırmızı kart gösteremiyor, sen maşallah bize kendi sahamızda kırmızı kartı bastın geçtin” dedim.
Pek anlayacak halde değildi.
O sırada çok sayıda başka Fenerbahçeli taraftar da benimle fotoğraf çektirmek için yanıma geldi. Onlarla fotoğraf çektirmeye başlayınca, kızgın arkadaş iyice sinirlendi. Başını hayret ifadesiyle iki yana sallayarak, “Bir de fotoğraf çektirmek istiyorlar” diye mırıldanarak uzaklaştı.
Biraz sonra başta Develi’nin sahibi olmak üzere, bütün Fenerlilerle, Arena’dan gelen ikinci Beşiktaş golünü, ondan 3 dakika sonra da Fenerbahçe’nin üçüncü golünü sarmaş dolaş kutluyorduk.
Önceki gün bir kere daha anladım ki Develi, maça hazırlanan Fenerbahçe taraftarının soyunma odası. Orada acayip bir eğlence, enerji ve modernite var.
Orada maç seyretmek, Saracoğlu’nda seyretmek kadar heyecan verici bir şey.
Yemeklerin harika olduğunu söylememe herhalde gerek yok.
- İLK devre pet şişeler Fenerbahçeli futbolcuların üzerine yağarken, sol tarafından ilk ses geldi: “Aykut Hoca, takımı sahadan çek.”
Zokora, Emre Belözoğlu’na o feci tekmeyi attığı an, Develi’de sesler iyice yükseldi. “Hoca takımı çek. Çocukları öldürecekler.”
Doğrusu ben de düşünmedim değil.
Ama o atmosferde takım sahadan çekilebilir miydi?
Sanmıyorum. Çok daha kötü şeyler olabilirdi.
- Ben çoğu kimsenin aksine, hakemin o maçı kazasız belasız bitirmesinin fevkalade önemli bir şey olduğunu düşünüyorum.
O nedenle samimi olarak hakeme ceza verilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Dün dediğimde ısrarlıyım
Maç yönetimi: İçi boş yıldız.
Tribün yönetimi: 10 yıldız.
- Maç bittiğinde şunu çok merak ediyordum: “Acaba Aziz Yıldırım o an ne düşünüyor, etrafındakilere ne diyordu?”
Fatih Çekirge’nin dediğine göre önceki akşam en çok seyredilen videolardan biri bunları söylediğim görüntüler olmuş.
Demek ki Fenerbahçe taraftarı başkanını çok büyük ilgiyle izliyor.
- Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu’nun dün açıkladığı kararlardan sonra bugün de diyorum ki:
“Aziz Yıldırım ve arkadaşları niye hâlâ cezaevinde?”
Bir yetkili, adalet adına bunu bize ikna edici şekilde açıklayabilecek mi? Hürriyet web’de de
- Fenerbahçe yönetiminin önümüzdeki hafta için Trabzon maçından çıkaracağı büyük dersler var.
BİR: Stattaki gerginlik ve kavga kesinlikle misafir takımın işine yarıyor. O nedenle havayı germemekte, sahaya şişe vb. atmayı önlemekte büyük yarar var.
Fener yönetimi bu sükuneti sağlayabilecek mi?
İKİ: İlk dakikalarda gol atmak çok önemli bir avantaj sağlıyor. Çünkü karşı tarafta ister istemez bir telaş yaratıyor. O telaş da hatalara yol açıyor.
Fenerbahçe ilk dakikalarda bunu yapabilecek mi?
(Hürriyet'ten alınmıştır)