Sağcı Karakoç’un cenazesinde Kılıçdaroğlu!

AKİT gazetesi yazarı şair Abdurrahim Karakoç’un cenaze namazına İslamcıdan milliyetçiye sağın bütün renkleri katıldı. Tamam da solcu Kemal Kılıçdaroğlu niye katıldı?!

Merhum Karakoç “milliyetçi muhafazakâr”dı. 1980 öncesinde MHP’de bir defa kendisiyle karşılaşıp sohbet etmiştim; Türkeş’i ziyarete gelmişti. Yaşar Okuyan MHP mitinglerini Karakoç’un şiirleriyle coştururdu.
Sonra İslami tarafı daha kuvvetli olan Muhsin Yazıcıoğlu’na yakın durdu. Cenazesi de merhum Yazıcıoğlu’nun yanına defnedilecekti. Başbakan’ın müdahalesiyle, Ankara yakınındaki Bağlum köyünde Abdülhakim Arvasi Efendi’nin yanına gömüldü. Nakşi şeyhi olan bu zat, Necip Fazıl’ın da mürşididir. Necip Fazıl O ve Ben adlı kitabında bunu anlatır.
Elbette sağın tamamı cenaze namazına katılacaktı. Zaman gazetesinin yazdığı gibi, “cenaze töreninin sürprizi” Kılıçdaroğlu’nun katılmasıydı.

Kılıçdaroğlu’na gazeteciler bunu sorduğunda her hassasiyete saygı duyduklarını belirterek çok doğru bir tanımla “Karakoç Anadolu’dur” demiş.
Dilimizde “Anadolu” deyimi hem vatan toprakları, hem mağdur, yoksul, ezilmiş insanların diyarı anlamında kullanılır. Merhum Karakoç gerçekten  “Anadolu”nun şairi idi. Hece vezni ile Türk halk edebiyatının son temsilcilerinden biriydi. Şiirleri Anadolu insanının ıstırabını, acılarını anlatmış, “büyükler”i, “kodaman”ları, “devletlû” takımını, bürokrasiyi ve cumhuriyet elitlerini hicvetmiştir.
Bir devlet büyüğünün makamına “arz-ı hal” (dilekçe) vermeye giden mazlum Anadolu köylüsünü anlattığı “İsyanlı Sükut” adlı uzun şiirinden iki dörtlük:

Gitmişti makama arz-ı hal için,
    ‘Bey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.
    Bir azar yedi ki, oldu o biçim...
    ‘Şey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

    Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
    Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı
    Bir baktı konağa alttan yukarı,
    ‘Vay’ dedi, yutkundu, eğdi başını.

İstanbul belediye seçimleri sırasında Kılıçdaroğlu, CNN Türk’te bir sorum üzerine varoşlardan bahsederek şöyle demişti:
“CHP ile bu kitleler arasında bir kültürel duvar var, bunu yıkacağız, bu insanlarla bütünleşeceğiz.”
Merhum Karakoç’un cenaze namazına katılmasını, türbanlı kızı Mihriban’ın yanına giderek başsağlığı dilemesini bu ilkenin bir uygulaması olarak görüyorum. Sağda Karakoç’un “milliyetçi” ve “muhafazakâr” yönü vurgulanırken, Kılıçdaroğlu’nun onu “Anadolu” kavramıyla tanımlaması da tabiidir ve “sosyal demokrasi” anlayışına uygundur.

Bizde CHP tarihen Batılılaşmış “merkez”in, elitlerin partisi oldu. Karşısındaki partiler ise “kenar”daki mağdur ve yoksul geniş kesimleri, yani “Anadolu insanı”nı temsil etti.
Siyasetimize kültürel çatışmaların hâkim olmasının bir sebebi budur.
CHP gerçek bir sosyal demokrat partiye dönüşebilirse “kenar”a açılması da mümkün olur. O zaman hem oylarını artırır hem siyasetimiz merkez-kenar çelişkilerine odaklanmak yerine ekonomik ve sosyal programların önem kazandığı bir zemine oturabilir. Kılıçdaroğlu’nun bu yöndeki çabalarını olumlu buluyorum.
Merhum Karakoç’u rahmet ve saygıyla anıyorum.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)