Sadece MİT dinliyorsa şanslısınız

DÜN manşetini en merak ettiğim gazete “Taraf”tı.

Merak ettiğim konu şuydu:
Acaba gazete, MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılması ve iki emniyet görevlisinin görevden alınması ile ilgili nasıl bir tavır alacaktı?
İşleri kolay değildi.
Çünkü bugüne kadar savundukları iki devlet kurumu birbirine girmişti.
-  Bir tarafta, PKK ile çözüm için görüşmeleri sürdüren Hükümet-MİT vardı.
Ki “Taraf” sorunun siyasi görüşmelerle çözümünden yana tavır alıyordu.
-  Öteki tarafta polis-yargı ittifakı.
Ki; “Taraf” bugüne kadar, o ittifakın yürüttüğü davalara tam destek veriyordu. O cephe de Taraf’a iyi destek veriyordu.
Bu iki cephe şimdi apaçık şekilde birbirine girdiğine göre, Taraf nereden taraf olacaktı?
MANŞETE BAKTIĞIMDA GÖRDÜĞÜM MANZARA
Sabah merakla gazetenin manşetine baktım:
Sürmanşet şöyleydi:
“Taraf’a MİT operasyonu...”
Belli ki, MİT’in ne kadar berbat bir kurum olduğunu göstermek için Taraf’a anında bir servis yapılmıştı.
MİT; Taraf gazetesinin yönetici ve yazarlarının telefonlarını dinliyormuş.
Günaydııın...
Yani bunu öğrenmek için ille de resmi belge mi gerekliydi? Bu ülkede MİT’in dinlemediği gazete ve gazeteci var mı Allah aşkına...
Kendi payıma konuşayım. Devletin beş ayrı kuruluşu, 25 yıldan beri telefonlarımı durmadan dinliyor.
Hem de illegal olarak...
Veya abuk sabuk gerekçelerle, çoğu kez de başka isimler vererek, Anadolu’da bir kasabanın hâkiminden aldığı izinle...
KEŞKE SADECE ONLAR DİNLESE
Tahmin ediyorum, kendilerini dinleyen tek kuruluşun MİT olduğu gibi bir saflıkları yoktur.
Kendilerine başkalarının telefon tapelerini sızdıran öteki devlet kurumlarının onları da dinlediğini, arşivlediğini harhalde biliyorlardır.
Yine de, bir telefon dinleme mağduru olarak, Taraf’taki arkadaşlara geçmiş olsun diliyorum.
Ayrıca şunu söyleyeceğim.
Keşke onları sadece MİT dinliyor olsa.
Çünkü MİT dinlese de, hiç olmazsa sızdırmıyor...

TARAF gazetesinin ikinci manşeti de şuydu:
“İki devlet çıktı meydane...”
Cesur bir başlık.
Türkiye Cumhuriyeti’nin “iki ayrı devlete bölündüğünü” açıkça ilan ediyorlar.
Eğer iki ayrı devletten söz ediliyorsa bu, bizim nesillerin siyasi kültüründe ve jargonunda şu anlama gelir:
Bu iki devletten biri mutlaka “derin”dir.
* * *
Gazeteye göre iki devletin kurumları şunlar:
-  Bir tarafta Hükümet ve MİT var.
Yani seçilmiş iktidarın hükümeti ve ona bağlı istihbarat örgütünün devleti.
-  Öteki tarafta ise polis-yargı devleti.
Yani, demokratik bir rejimde hükümete bağlı olması gereken polisiyle, bağımsız olması gereken yargı.
Bunun anlamı ne?
-  Demek ki, hükümete bağlı olması gereken polis bağımsız hareket ediyor.
-  Bağımsız olması gereken yargı da polise bağlı hareket ediyor.
Nereden bakarsanız bakın sakat bir durum var.
* * *
Şunu merak ediyorum:
Hayatımız boyunca “derin” sandığımız devlet, fazlasıyla Silivri’de.
Bize “derin devlet” diye anlatılan karanlık örgütler ne yapardı?
Seçilmiş iktidarların altını oyar, kimsenin kontrol edemediği operasyonlar yapardı.
Ahmet Altan, dünkü yazısında şöyle yazıyor:
“Böylece yargı devletin herhangi bir şekilde PKK ile görüşmesini engellerken, savaşın da müzakereler yoluyla sonuçlandırılmasının önünü uzunca bir zaman için kapatmış oldu.”
Hemen altında, dünkü yazımda benim de sorduğum soruyu soruyor:
“Bundan sonra kim devlet adına PKK ile görüşebilir?”
* * *
Bu cümleler, eski derin devlete atfedilen bazı davranışları ifade ediyor.
Ama biliyoruz ki, eski derin devlet, eksiği değil, fazlasıyla Silivri’de.
İktidarda AK Parti var. Üstelik 10 yıldır iktidarda ve tek başına iktidarda.
Bu durumda, Kürt sorununun barış yoluyla çözümünü engelleyen “yeni derin devlet” bunların hangisi...
Benim kafam karıştı.
Meydane çıkan iki devletten biri derin işler yapıyor.
Ama hangisi...
Bu soru beni aşar...
Meydanı yeni dönemin maharetli komplo teorisyenlerine bırakıyorum...
Bakalım bir de onlar çıksın meydane...