Çiçeği burnunda Rum lider Anastasiades, müzakereleri başlatmamak ve Kıbrıslı Türklerle ortak bir devlet kurup adayı müştereken yönetmekten kaçmak için elden geleni yapıyor.
Maksadı belli.
Kıbrıslı Türklerle ortak bir devlet kurup adanın yönetimini paylaşmamak, ada üzerindeki mutlak egemenlik iddialarına da gölge düşürmemek ve de bu konuda şüphe yaratmamak.
Müzakereleri ertelemenin yolunu "ekonomik sıkıntıdayız, battık, görüşmelere harcayacak vaktimiz yok" lafları ve bahaneleri ile buldular ve bir müddet de başarılı oldular bu konuda.
Ama Ekim ayı yaklaştıkça yeni bahaneler uydurmaları gerektiğinin farkına vardılar aniden. Hele Moodys ve Finch gibi, ülkelere yatırım yapılabilirlikle ilgili kredi notu veren kuruluşlar da Kıbrıs Rum tarafının notunu yükseltip, "batak"dan "iyi niyetli batak"a dönüştürünce, "battık, batıyoruz, müzakereleri boş verin" bahaneleri de geçersiz oldu.
Ekonomik gerekçelerden sonra buldukları erteleme bahaneleri Türkiye'deki seçimlere yönelikti. Bir hesap bir kitap, yaptıkları seçim listesine göre, 2014 ilkbaharında Türkiye'de "Yerel Seçimler"in, yazında "Cumhurbaşkanlığı" seçimlerinim, 2015'de de Türkiye'de TBMM seçimlerinin, KKTC'de de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı nedeni ile müzakerelerin 2015 yazına ertelenmesinin en iyi çözüm olacağını iddia etmeye başladılar.
Baktılar bu da sökmedi, bu sefer BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Alexander Downer'e yüklenmeyi ve istenmeyen adam ilan etmeyi denediler. BM Genel Sekreteri, Rumların bu yaygarasına kulak verip Kıbrıs özel Temsilcisini görevden alsaydı, her önerilen adayı reddedip en azından bir yıl daha erteleme kazanacaklarını planlamışlardı. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Alexander Downer'e arka çıkınca, bu senaryoları da battos oldu (bozuldu).
Şimdiki senaryoları da "Kapalı Maraş" ile ilgili.
Gündemi saptırmak için şimdi "Maraş İade Edilecek" lafını uyduran Rumlar her gün bu konu ile ilgili açıklamalar yapıp, basının, AB'nin ve BM'nin dikkatini Maraş üzerine çekmeye çalışıyorlar.
İşin garibi Maraş konusunu, Rum tarafında Şubat ayında yapılan seçimlerden beridir ne AB ne de BM ağzına bile almış değil…
Maksat ortalığı bulandırmak olduğundan, AB'li bir diplomatın "Maraş'a karşı Ercan havaalanının açılması, bu açılıma karşı Türkiye'nin limanlarını Rum uçak ve gemilerine açması, Türkiye'deki limanların açılmasına karşı da AB Türkiye Katılım müzakerelerinde kasten dondurulan başlıkların açılması düşünülüyor" denmesine dört elle sarıldılar ve üst üste toplantılar yapıp senaryolar üretmeye başladılar.
Oturmuşlar, sanki de kendilerinden istenmiş veya da kendileri müzakerelerde nelerin konuşulacağını saptayan yetkili mercilermiş gibi Maraş'ın iadesi ile ilgili bir öneri paketi hazırlamışlar.
Hazırladıkları bu paketi de sanki de Türkiye müzakerelerdeki muhataplarıymış gibi AB kanalı ile Türkiye'ye ilettireceklermiş.
Tam bir hayal ve "olmayacak duaya amin" demenin en güzel örneği bu yaptıkları girişim.
Böylesi bir öneri ancak kapsamlı çözüm paketinin içinde yer alabilir ve bu önerinin yapılacağı yer de, bir tarafında Kıbrıslı Türklerin, diğer tarafında da Kıbrıslı Rumların oturduğu "Müzakere Masası" olabilir.
Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş'ın görüşmeci olduğu yılların içinde Maraş konusu, BM Genel Sekreterinin raporlarından bir tanesinin içine "Kapalı Maraş Kapsamlı Çözümün Bir Parçasıdır " şeklinde girdiğinden, Maraş'ın tek başına ele alınmasının mümkün olmadığını tüm ilgili taraflar bilmektedir.
Zaten maksat çamura yatmak olduğundan, Rumlar için her şey geçerli, her girişim mubah.
Bu nedenle de Rumlar bu Maraş önerileri içine Nasreddin Hoca misali "Ya tutarsa" düşüncesi ile "Avrupa Birliği'ni Kıbrıs Müzakerelerinin İçine Çekmek" girişimlerini de dâhil ettiler.
Daha çok bekleyeceklerini söyleyeyim.