Rumların Ayranı Yok İçmeye,...

Brüksel'de dileniyorlar!

Ekonomileri çökmüş vaziyette.

Paraları yok ama son kuruşlarını "Türkiye'ye karşı" kullanmak amacıyla silaha yatırıyorlar. Arta kalanı da "KKTC ve Türkiye karşıtı" propagandaya.

Havayolları iflas etmiş durumda.

"Ufacık ayaklarıyla kocaman pabuçlar giyme sevdasıyla" AB Dönem Başkanlığı'na soyundular bir de!

AB gibi "koca bir devin" sorunlarını çözmeye kalkan "meteliksiz bacaksız" bu işi nasıl başarırsa onlar da aynı durumdalar.

Havalanları AB Zirve trafiklerini karşılayacak kapasitede değil. Ayrıca sis ve benzeri durumlarda güvenlik sorunu had safhada. Polisleri mafya ile başa çıkamıyor. Terörizm tehlikesini düşünmek bile istemiyorum. AB Zirveleri Rum Kesimi'nde oldukça rizikolu toplantılar olacak.

Larnaka ya da Baf'a inemeyip Ercan'a inmek zorunda kalan bir AB Komisyonu Başkanı yaşarsak hiç şaşırmayalım. Her şey mümkün.

İşsizler ordusu yakında RMO'da silah altında olanların bir kaç misli olma yolunda.

"Batık" Yunanistan zaten "beceriksizlikten batma tehlikesi" ile karşı karşıya olan Rum Kesimi'ni daha hızlı dibe çekmekte.

İşte böylesine vahim durumda bir ülkeye AB teslim edilir mi?

Bu soruyu artık sadece ben sormuyorum. Almanya'da vergi ödeyen ve o vergilerin Yunanistan'da "çar çur edilmesine" sabrı taşan Alman vatandaşları da bu soruyu tek soranlar değil.

Seçmenin oyuna muhtaç olan politikacılar da haklı olarak soruyor: "Rum Kesimi bu meteliksiz ve de elini açmış dilenir konumuyla nasıl AB Dönem Başkanı olabilir?" diye!

Bu "tahtırevanla ....... gitmek" değil de nedir?

Gerçekten de "ayranları yok içmeye"! 

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Hristiyan Demokrat Parti (CDU) Ekonomi Konseyi Başkanı Kurt Lauk, Avrupa Destek Mekanizması’na (EFSF) başvurmasının ardından Rum Kesimi’nin AB dönem Başkanlığı'nı devralmaması gerektiğini dile getirmiş.

Haklı!

Hadi bu Rumlar "ne yaptıklarını" bilmiyorlar. Ya AB? Kurallar el vermiyorsa yeni kurallar üretilmeli ve bu işe çeki düzen verilmeli.

Medyada yayılan habere göre Lauk “Sosis deposunun başına köpek getirilirse bu Avrupa paradoksudur” diyerek AB dönem başkanlığı için ülkenin büyüklüğü değil itibarının kriter olması gerektiğinin önemini belirtmiş.

"Kıbrıs hangi yetkiyle istikrar çabasına kayda değer ivme kazandırabilir? Kendisi bir krizin ortasındayken krizleri nasıl yönetebilir? Başkanı özellikle salgın bir hastalığın pençesinde yoğun bakım ünitesinde tedavi görürken Avrupa’yı asla tedavi edemeyeceğiz.”  diyen Alman Politikacı  aslında milyonlarca AB vatandaşının sesi olmuş durumda.

TC AB Bakanı Egemen Bağış, Rum Kesimi'ni boşuna "23 Nisan'da koltuğa oturtulan" çocuklara benzetmiyor.

Egemen Bağış hakkında düzmece kamuoyu yoklamaları organize eden malüm kesimin yalakaları bakalım bu Alman politikacıya yönelik neler yazacaklar.

Ancak güneş balçıkla sıvanmıyor!

Bakalım AB'ye hiç bir hayrı olmayan ve hatta bizzat AB ülkesi büyükelçilerinin dile getirdiği gibi AB'nin çıkarları ile çelişen politikalar izleyen Rum Kesimi'nin gerek Türkiye gerekse Kıbrıslı Türkler konusunda sürekli uyguladığı şantaj politikalarına AB daha ne kadar katlanacak?