Rumlar, AB’nin etkin bir şekilde, Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerde taraf olmasını ve masada yer almasını istiyorlar ve bu konuda da çok ısrarlılar.
Bir taraftan Anastasiades, diğer taraftan da yardımcıları ve kurmayları hiç durmadan Avrupalı yetkililer ile görüşüyorlar ve onları bu konuda ikna etmeye ve taraf olmaya çalışıyorlar.
Anastasiadis geçtiğimiz haftaların içinde, Brüksel'de Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile bu konuyu görüştüğünü ve destek aldığını açıklamıştı, şimdi de iki Avrupa lideri ile telefonda ayrı ayrı görüşerek müzakerelerde AB'nin taraf olması veya da masada oturması konusunu gündeme getirdiğini ve anlayışla karşılandığını söylüyor.
Önce Maraş konusunu gündeme getirerek ortalığı karıştırmaya çalışan Anastasiades, arkasından masaya oturmak için şartlar koymaya çalıştı, şimdi de AB'nin müzakerelerde taraf olmasını sağlayacak zamanı kazanmak için elden geldiğince sorun yaratıp müzakerelerin başlamasını geciktirmeye çalışıyor.
Gerçekte Rum liderin bu çabası hiçte boşuna değil. Bu çabanın gerekçesini görebilmek ve anlayabilmek için Avrupa Parlamentosu'nda geçen hafta AP Sol Grubu tarafından düzenlenen "Gelişmelerin Kavşağında Kıbrıs Sorunu" başlıklı konferansta kürsüye çıkanların ne söylediklerini gözden geçirmek ve değerlendirmek yeterli.
Gerçekten de Rumların "Yalan propaganda" veya da "Çarpıtılmış Gerçekler" konusunda ne kadar başarılı olduğu çok açık. Lobicilik ve Propaganda konusuna çok önem vermemiz gerektiği kesin. Rumlar bu konuda bizden onlarca adım öndeler.
Gelişmelerin Kavşağında Kıbrıs Sorunu" başlıklı konferans daha baştan, moderatörlüğü AKEL partisinden Kıbrıs AP üyesi Takis Hadjigeorgiou’nun yapması ile bizim aleyhimize başladı. İlk sözü de "Kıbrıs’ta çözüm Türkiye’ye bağlıdır" ithamı oldu.
Aralarında Türk kökenli AP Parlamenterlerinin de bulunduğu konuşmacıların tümü Türkiye ve KKTC aleyhine konuşup, Rum tezlerini desteklediler.
Bazılarımızın yoldaşı AKEL Genel Sekreteri Andros Kyprianou, müzakerelerin başlayamaması konusunda hiç durmaksızın KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu suçladı ve Kıbrıs Türk tarafını çözüm istemeyen taraf ilan etti. Kıbrıs sorununun 1974'de başladığını vurgulayan Kyprianou, Türkiye ve KKTC'yi federal bir oluşum yerine iki devletli bir çözüm istemekle itham etti. İşin ilginç tarafı kürsüde bizim adımıza da konuşan Kyprianou "Kıbrıslı Türklerin acı çektiği"nden dem vurdu. Herhalde adadaki Türkleri imha etmek için hazırladıkları Akritas ile Iphestos adlı Planları unutmuş olmalı Kyprianou.
AP Sol Grubu Başkanı Gabi Zimmer, "İnsan hakları ve özgürlükler bütün Kıbrıslılar için gereklidir ama Türkiye bunlara saygı duymuyor. Kıbrıs'ın tümü AB’ye aittir." derken, Yunanistan Syriza Partisinden milletvekili Rena Dourou ,"Kıbrıs’ta haksız bir işgal var, harekete geçmezsek işgal sonsuza dek sürecektir." ve AP Sol grup üyesi İspanyol Willy Meyer de "Kıbrıslı Türklerde işgalden acı çekiyor. İşgale son verilmeli. Maraş’ı açalım. Magosa limanını da yasal ticarete açalım.Türkiye’ye baskı yapıp işgale son vermesi sağlanmalı. Kıbrıs sorunu işgal ve istiladır. Türk Ordusu çekilmelidir." sözleri, AP'deki Sol Grup üyelerinin beyinlerinin nasıl başarılı bir şekilde Rumlar tarafından yıkandığını gözler önüne seriyor.
ve de en önemlisi, Alman Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen'in "Kıbrıs sorunu adanın üçte birinin işgal altında olması ve oradaki insanların Türk ordusunun diktası altında yaşamasıdır. Bu işgal sona ermelidir. Bizler Kıbrıslıların bu baskılara karşı kahramanca direniş mücadelesine destek olmalıyız. Türkiye, Kıbrıs’a karşı saldırgan tutumundan vazgeçmeli, Kıbrıs’ta işgale son vermelidir." şeklindeki konuşması oldu.
Türk kökenli bir AP Milletvekilini bile aydınlatamamışız, Kıbrıs konusundaki haklılığımızı da anlatamamışız, ama Rumlar haklı olduklarına bu Türk kökenli milletvekilini inandırmışlar.
Anastasiades'in müzakereleri geciktirmek isteme nedenlerinden bir tanesi de işte bu. Ortam hazır olunca BM gibi AP'den de Kıbrıslı Türkler, KKTC ve Türkiye aleyhine kararlar çıkarttırmak ve AB'yi arkasına alarak adanın tümüne hakim olmak çalışmalarına hız vermek.