Güney Kıbrıs'ta günlük olarak yayınlanan "Filelefthoros gazetesi"nin ünlü yazarı "Aristos Mihailidis", 17 Nisan tarihinde yayınlanan “Kıbrıslı Türk kardeşlerimiz altını da istiyorlar” başlıklı makalesinde, biz Kıbrıslı Türkler için çok çirkin bir tanım kullandı.
Yazmaktan dahi utandığım kelimeler var yazıda.
Bu tür deyimlerin benim yaşam felsefemin içinde yerleri yok ancak bizlerle ilgili hangi düşünceler içinde olduklarını göstermek adına bu kelimeleri olduğu gibi koymak gerekiyor.
Sayın Aristos Mihailidis'in makalesinde biz Kıbrıslı Türkler için kullandığı cümle "Aşağılıklar s..tirin gidin!" Hem de noktalı yerler, benim yazdığım gibi boş değil, uygun harflerin yerli yerinde olduğu şekli ile. Bu 3 kelime, söz konusu gazetecinin biz Kıbrıslı Türklere bakış açısını yalın ve net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Tabii bu konuda Aristo Mihailidis yalnız değil.
Arkasında kendi gibi düşünen neredeyse 800 binden fazla kişi daha var. Aynı fabrikanın tornasından çıkmış gibi gazetecisi de, öğretmeni de, papazı da, milletvekili de, bakanları da ve neredeyse Kıbrıslı Rumların yüzde 99 buçuğu da hep bu şekilde düşünüyor.
Eğer sizin Kıbrıslı Türk olduğunuzu anlarlarsa duygularını maskelemeye çalışıp geçmişte beraber pek mutlu yaşadığımızı ve bu yaşantının 1974 Barış Harekatı ile bozulduğunu söylerler, yok sizi Rum veya yabancı zannederlerse, o vakit Kıbrıslı Türkler ve Türkiye için yapmadıkları hakaret, söylemedikleri aşağılayıcı söz ve etmedikleri küfür kalmaz. İçlerindeki kini kusarlar destursuzca.
Griye Aristo da (Aristo bey) belli ki kendini tutamamış ve duygularını aleni bir şekilde kağıda dökmüş, hem de güneyin tiraj olarak yüksek, sağcı bir partiye yakın bir gazetesinde.
Yalnız o mu?
18 Nisan tarihli Simerini gazetesinde Savvas Yakovides de “İşlerine geldiğinde Kıbrıs Cumhuriyeti” başlıklı yazısında farklı ve biraz daha kibar kelimelerle aynı düşünceleri dile getirmiş.
KKTC basınında çıkan veya da KKTC'deki belli bir kesimin kendisine bire bir aktardığı düşüncelerini kendi düşüncesiymiş gibi ertesi gün yazan Politis gazetesinin yazarı Vangelis Vasiliu da, 18 Nisan tarihli "Kıbrıslı Türkler de dalga geçiyor" başlıklı yazısında, aynı konuyu işleyerek, Kıbrıs Türk halkı yerine Kıbrıslı Türk siyasilere çatmayı tercih etmiş bu yazısında.
Hadi Rum gazeteciler kendilerini tutamadılar ve halkın Kıbrıslı Türk adadaşları ile ilgili düşüncelerini alenen kağıda döktüler diyelim. Peki ya Lefkoşa'daki Rum Meclisinde Rum milletvekillerinin biz Kıbrıslı Türklerle ilgili söyledikleri kibar kelimeler (!) ve tanımlar ne? Onların nazarında biz kurucu ortak değil, şamişici, lokmacı ve köfteciyiz sadece. Yapabileceğimiz en yüksek kademedeki iş evlerinde hizmetçi olarak çalışmakmış ve başka da bir hakkımız yokmuş!
Rum Meclisindeki Rum milletvekili söyler de Avrupa Parlamentosundaki Rum milletvekilleri söylemez mi? Elbet söyler, hem de hem kürsüden sözlü olarak hem de yazılı olarak mektupla.
AB Haber'in 18 Nisan tarihli haberinde Rum ve Yunan AP milletvekillerinin Brüksel’de bizler ve Türkiye için sarf ettikleri sözler ve tanımlamalar var ki hepsi de evlere şenlik.
Bakın Rum AP milletvekili Eleni Theocharus ne demiş: "Şimdi Kıbrıslı Türklere AP’de gözlemci statüsü isteniyor. Kıbrıslı Türklerin böyle bir hakkı da yok". Bir diğer Rum milletvekili Kyracos Triantaphyllides de "Kıbrıslı Türklere AP’de gözlemci statüsü verilemez. Böyle olursa çözüme darbe vurulur!"
Yıllardır bir türlü insanımızın anlamadığı ve çelişkiye düştüğü de bu zaten. Özellikle de 24 Nisan 2004 Referandumundan sonra Kıbrıslı Türklerin neredeyse tümü, adadaşları Rumların kendileri için neler düşündüklerini ve ortak bir devlet kurmayı isteyip istemediklerini çok iyi algıladı ve artık sorgulamaya da başladı "Niye BM Güvenlik Konseyi bizi Rumlarla ortak bir devlet kurmaya mecbur ediyor" diye...
Buna "zorla nikah kıymak" diyorlar sivil yaşamda. Zoraki nikahın akıbeti ise herkesin malumu…